Cumhurbaşkanı Tatar'dan Avrupa Birliği'ne 5+1 reddi!
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell 5 Mart Cuma günü KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar tarafından Cumhurbaşkanlığı makamında kabul edildi. Borrell, Tatar'ı ziyaretinden önce Güney Kıbrıs Başkanı Anastasadis ile görüştü. Borrell'in bu görüşme öncesinde Rum-Yunan basınına yaptığı açıklamalar AB'nin duruşunu, üyeleri Rum-Yunan ikilisinden yana olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Borrell açıklamalarında, Kıbrıs sorununa bulunacak çözümün iki toplumlu ve iki kesimli federasyon olması gerektiğine vurgu yaparken, Kıbrıs sorununda bugüne kadar sağlanan 'ilerlemenin' muhafaza edilmesi ve dış boyutlar da dahil, adil, kapsamlı ve yaşayabilir bir çözüm için ön hazırlık yapılmaya devam edilmesinin önemli olduğunun altını çizdi. Borrell'in yarım asrı aşan müzakere süreçlerindeki başarısızlığı ve çöküşü hâlâ daha utanmadan arlanmadan ilerleme olarak nitelendirmesi ve tarafları yeniden federasyon görüşmeye davet etmesi Avrupa'nın ne kadar adaletsiz ve gerçeklerden uzak olduğunu göstermeye yeterlidir. AB'nin bu denli körü körüne, ada gerçeklerini dikkate almadan üyeleri Rum-Yunan ikilisinden yana tavır koymalarına en güzel cevabı KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, Borrell ile yaptığı görüşmede ortaya koymuş ve Rum'dan yana taraf olan AB'nin 5+BM görüşmesine katılmasına müsaade edilmeyeceğini yüzüne söylemiştir. Borrell'in AB'nin müzakerelere koyacağı 'katkıdan' bahsetmesi ise tam bir yüzsüzlük ve rezilliktir.
Cumhurbaşkanı Tatar ve ekibi büyük bir sabırla yakın geçmişte yaşananları Borrell'e anlatarak AB'nin bu gerçekler ışığında hareket etmesini istemiştir.
Tatar, 52 yıldır masada federasyonun görüşüldüğünü, Rum tarafının Kıbrıslı Türklerle yönetimi ve kaynakları paylaşmak istemediğini, Rum'un aklının fikrinin adayı Yunanlılaştırmak olduğunu, bu amaçla defalarca silaha başvurduğunu, 1963-64, 1967 ve 1974'te Türkleri tamamen yok etmek üzere adayı cehenneme çevirdiğini, EOKA teröristlerin masum Türkleri hunharca katlettiklerini, Türklerin tüm devlet kurumlarından dışlandığını ve göçe zorlandığını belgeleriyle anlattı. Cumhurbaşkanı Tatar, Rum Yönetimi'nin, BM Güvenlik Konseyi'nin 1964'te aldığı 186 nolu yanlış kararla adanın tek hükümeti statüsünü almasının yanlışlığına dikkat çekerek, AB'nin de bu yanlış kararı ileriye götürdüğünü, kendi tüzüklerini/normlarını ve 1960 Antlaşmalarını çiğneyerek Rumları tam üye yapmasının ve hali hazırda bu yanlışı sürdürmesinin Kıbrıs sorununun bir çözüm ile sonuçlanmasının önündeki en büyük engel olduğunu anlattı. Samimiyet içerisinde geçen görüşmede zaman zaman tartışmalı anlar yaşanırken, Borrell'in konuları bildiğini ne var ki AB içerisinde bunların düzeltilmesinin zorluğuna dikkat çektiği de öğrenildi.
Tatar basın toplantısında ve yazılı açıklamasında da vurguladığı üzere toplantıda hellim, patates ve aşı konularını da gündeme getirdi. Cumhurbaşkanı Tatar, Rum Yönetimi'nin adanın tek egemeni olmadığını, egemenliğini ve otoritesini Kuzey Kıbrıs'a yayma teşebbüsüne kesinlikle izin verilmeyeceğini Borrell'e aktardı.
Cumhurbaşkanı Tatar'ın, hellim, patates, aşı, Yeşil Hat Tüzüğü ve mali konularda yaşanan sorunların, Rum engellerinin tamamen egemenlik mücadelesinin bariz bir yansıması olduğunu ve aslında Kıbrıs sorununun arkasında da egemenlik savaşının yattığını anlatması, haklı davamızın, yeni siyasetimizin sunumu bakımından çok yerinde olmuştur. Tatar Borrell'e Kıbrıs Türk halkının kendi ayrı devletini kurmuş ayrı bir halk olduğunu, iddia edildiği gibi Kıbrıs Cumhuriyeti içerisinde bir toplum olmadığını da açıkça söylemiş ve kayıtlara geçirmiştir. Tatar Borrell'e Kıbrıs Türk halkının Anavatan Türkiye gibi AB içerisinde olma isteğini aktarmış ve bölgede güçlü konumda olan Türkiye ile birlikte Güney Kıbrıs ve Yunanistan dahil, AB ülkelerinin işbirliğinin sağlanmasının önemine dikkat çekmiştir. Cumhurbaşkanı Tatar, kamuoyuna paylaştıklarının ışığında ve güvenilir kaynaklardan alınan bilgiler doğrultusunda Borrell ile gerçekleştirdiği toplantıda yeni siyasetimizi,egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı çözüm modelini ayrıntılarıyla fevkalade bir şekilde ortaya koymuştur.
Tatar, egemen eşitlik konusunu Borrell'e aktarırken, fiiliyatta çaresiz ve alternatifsiz olmadığımızı da vurgulamıştır. Tatar, çok açık bir şekilde, ortak zemin bulunması için katılacağı 5+BM toplantısında görüşlerimizin değerlendirilmemesi halinde, yolumuzun belli olduğunu, Türkiye ile yeni siyasetimizin ileriye götürülmesi için gerekenin yapılacağına dikkat çekmiştir. Tatar, izinde olduğunu söylediği Kurucu Cumhurbaşkanımız, Ebedi Liderimiz Denktaş gibi, devletim diyor, egemenliğim diyor, Anavatanım diyor ve yılmadan bu siyasetini ileriye götürmeye çalışıyor. Halihazırda Cumhurbaşkanı Tatar'ı yürüttüğü siyaset üzerinden tenkit sınırlarını aşacak şekilde, insafsızca karalamaya, yıpratmaya ve hatta aşağılamaya yönelik ortaya konan görüşlerin, 18 Ekim'de halkımızın desteğini alan Cumhurbaşkanımız Tatar'a ve davamıza zarar verdiğini de burada vurgulamak ihtiyacı duyuyorum. Cumhurbaşkanımız Tatar, Denktaş'ın bize emanet ettiği devletin statüsünü yükseltecek, tanıtacak ve gelecek nesillerin huzur, güven içerisinde yaşamasını sağlayarak tarihi misyonu yerine getirecektir.