Çözüm; erken seçim ve IMF

Türkiye üç tehdit altında sıkıştı, kaldı.
Birisi, ABD, CAATSA yaptırımları. Bu yaptırımların nereye ve kime kadar gideceği hiç belli değil. Biden'ın amansız Türkiye karşıtı Demokrat senatör Robert Menendez'in Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanlığına seçilmesine destek verdiği anlaşılıyor. Bununla birlikte Biden, her iki ülke çıkarına daha uygun görerek yaptırımları Türkiye'nin demokrasiye dönmesi için baskı aracı olarak ta kullanabilir.
İkinci tehdit, demokrasi ve hukukta her gün bir adım daha geri düşmemizdir. Bunun nedeni doğrudan hükümet olmayabilir, ancak hükümetin tutumu, gazeteci ve siyasetçilere saldıran, sokağa çıkma yasağı olduğu halde duvarlara ''Demokrasi ve laiklik küfürdür" pankartları asanlara cesaret vermiştir. Bu tehdit, Türkiye'yi 1980 öncesine taşıyacak kadar ağırdır.
Üçüncüsü, ekonomide çöküştür…
Başta döviz sorunu geliyor. Halen Türkiye yönetenler ve tüm medya reel faizi konuşmuyor. Avrupa'daki ve Türkiye'deki nominal faizleri karşılaştırıyorlar. Yüksek faiz deniliyor. Gerçekte halen reel faiz yüzde 3 kadardır ve bu faiz Türkiye'nin risk puanının altındadır. Reel faizler yüksek değil, enflasyon nedeni ile nominal faizler yüksektir.
Yüksek reel faizin de olumsuz etkileri var, ama kur şokları doğrudan ekonomide deprem yaratıyor. Üstelik artık Merkez Bankasının elinde kur şoklarını önleyecek rezerv de kalmadı. Dahası altın rezervlerini de bozduruyor.
Yüksek faiz diyenler, sanki Türkiye 2018 kur şokunu yaşamamış gibi bakıyorlar. Doğrusu MB'nın faizleri Türkiye riski kadar 3-4 puan reel faiz düzeyinde tutması ve fakat arkasından hükümetin kur politikasını, MB yasasını değiştirmek ve ayrıca planlama içinde yapısal çözümlere gitmesi gelmelidir. Her şeyi faiz ve para politikasına bırakırsak bu günkü sondan kurtulamayız.
Kaldı ki bu gidişle, Türkiye dış borçlarında da temerrüt'e düşebilir. Dış borcun GSYH oranı yüzde 55 dolayındadır. Yüksek değil fakat Türkiye'nin dış borç ödeme kapasitesi düşüktür. Çünkü bu senede 39 milyar dolar cari açık veriyor.
Türkiye'nin faiz konusunda çıkmaza girmesinin bir nedeni hükümettir, diğer nedeni de finans sektörü ve bu sektörün spekülatif faaliyetlerin aracı olan militanlardır.

Dört kişiden bir kişi, gençler arasında ise üç kişiden bir kişi fiilen işsizdir. Pandemi sonrası işçi çıkarma serbest hale gelince halen 8,4 milyon olan fiili işsiz sayısı 10 milyonu geçecektir. Cumhuriyet tarihinin en büyük işsizlik tuzağına düştük. Nedeni üretimde ithal girdi payının yüksek olmasıdır. Söz gelimi ithal girdi oranı gübre sanayiinde yüzde 72, Demir-Çelik sanayiinde yüzde 69, bilgisayarda yüzde 67'dir. Diğer sektörler ortalama yüzde 40'ın üstündedir. Bu durumda büyüme olsa da istihdama çok az yansıyor. Hani yerli ve Milli idik!
Çözümü için, ithal iplik gibi, ithal pamuk gibi, aramalı ve ham maddeleri Türkiye de üretmemiz gerekir. İthal girdi oranını yüzde 20'nin altına düşürmemiz gerekir. Bunun için devletin ithal girdi sektöründe ithal ikameci politikalar uygulaması, teşviklerin geçici olarak yalnızca bu sektörlere yöneltilmesi gerekir. Hatta gerekirse devletin de aynı amaçla geçici olarak piyasaya girmesi gerekir.

İç-dış kuruluş ve kurumların verilerine ve halkın günlük yaşamına bakarsak yoksulluk sürdürülemez eşiktedir. Yoksulluk sosyal soruna dönüşmeden gelir dağılımını iyileştirici önlemler almamız, işsizlere bütçeden para dağıtmak yerine iş dağıtmamız lazımdır. Bunun için devlet her şehirde bir fabrika kurarak hem büyük şehirlere göçü önler, hem de işsizliği ve yoksulluğu kısmen çözer. Ayrıca, devletin et ve balık gibi kurumu gibi kurumları yeniden kurarak halka ucuz gıda satması gerekir.
Erken seçim kararı olursa, ABD yaptırımları da bekler. Zira ABD, erken seçim halinde gelecek iktidarın daha demokratik ve batı içinde daha uyumlu olup olmayacağına bakmak için bekleyecektir.
18 yıldır gördük ki, yukarıda söylediğim çözümleri bu günkü iktidar yapamaz. Özellikle yapısal çözümler için IMF'nin hem taze döviz sağlaması hem de zorlaması gerekir. Ya da erken seçim ile kaybolan güvenin yeniden kazanılması gerekir.

Özetle, nereden bakarsak bakalım bu günkü koşullarda çıkış yolu için erken seçim ve IMF dışında başka bir çözüm gözükmüyor.

Yazarın Diğer Yazıları