Çocuklara kıymayın efendiler!

Eylemlerinde çocukları kullanan terör örgütü yandaşlarına Avrupa Birliği de destek veriyor. Çocukların dernek üyesi olmasının önünü açan düzenlemeler, suçun tekrarına zemin hazırlıyor


Kızımız 10 yaşında, ilkokul 4. sınıfa gidiyor. Okulunun ismi de Cumhuriyet İlköğretim Okulu. Evinde “Kürtçe kursu” açmış, çocuklara öğretmenlik yapıyor, karne veriyor.
Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı, bu arada seçimlerde yeniden Sur Belediye Başkanlığı koltuğuna oturan DTP’li Abdullah Demirbaş’ın ifadesi de alındı. Demirbaş’ın “Kürtçe” tercümanlığı aracılığıyla gazetecilere açıklama yapan küçük kızımız, “Türkçe bilmiyorum ve konuşmayacağım. Mahkemeye çağırırlarsa da orada da yine Kürtçe konuşacağım. Eğitim vermeye devam edeceğim” diye adeta meydan okumuş. Demirbaş açık açık, “Yasakları çiğnemek için projeyi başlattıklarını” ilan etti, Kürt Dilini Araştırma ve Geliştirme Derneği üyeleri de Medya’yı sonuna kadar desteklediklerini duyurdu.
Fazla söze hacet yok, her şey ortada. 10 yaşındaki çocuğu bile kullanmaktan imtina etmiyorlar. “Bu çocuk liseyi, üniversiteyi nasıl ve nerede okuyacak, bu çocuğun geleceği ne olacak?” diye de düşünmez mi bu efendiler?
Uzun süredir olayların ön cephesine çocukları ve kadınları sürüyor, “Sonra da polis şiddet kullandı... Çocuklar hapiste...” diye içerde-dışarda feryadı basıyorlardı. Netice almışa benziyorlar. Baksanıza “Kürt açılımı” paketlerinde ilk sırada, “Mağdur çocuklar için yasal düzenleme” var. AB’ye uyum adı altında dünyada hiçbir örneği olmadığı halde, 15 yaşındaki çocukların dernek kurmasının, 12 yaşından itibaren çocukların bu derneklere üye olmasının önü açıldı. Çocuk derneklerinde suç işlenmesi halinde sadece uyarı cezası öngörüldü, yani sözkonusu suçların tekrar tekrar işlenebilmesine adeta imkan sağlandı.
Bu yüzden çocuklara kıymayın efendiler diyorum.
* Müyesser Yıldız


++++++

Muşmulla
Ümraniye’deki buluntuları 10.000’e yakın sayfada davaya dönüştüren savcının, son bul(d)untularla ilgili yorumu evlere şenlik:
“Ekolojik denge bozulmuş,heryerde silah çıkıyor”.
Son ekili tarlanın bulunduğu Döngel’e bazı yerlerde “Muşmulla” derler ki, burda da bir Muşmullalık var.
* Sertel Kavaklıoğlu


++++++

Hak ayırıcılığı
Hani terör örgütü silah bırakacaktı? Hani kan akmayacaktı? Bu açılım başka amaçlar için olmasın?
Yıllardır Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyeti olan toprak reformu ve gelişim adımları neden atılmadı acaba? Evet bir sıkıntı, bir geri kalmışlığın farkındayız ama bunun demokratik açılımlarla değil, ekonomik, kültürel, eğitimsel gelişme ve refah düzeyinin artması ile gerçekleşeceğine inanmaktayız. Çünkü, özlük hakları olarak doğudan batıya, kuzeyden güneye hiç bir zümrenin ve kişinin ayrı hakları olmadı bu ülkede. Demokratik açılımla belirli bir zümreye fazladan haklar mı tanıyacaklar?
* Coşkun Uslu


++++++

Kafa aynı kafa
İstanbul’daki sel felaketini bile bazı gazeteler kendi gözlüklerini çıkarmadan yazdılar. Taraf cumhuriyete kızgınlığını bu acıda bile ertelememiş. Vakit işi Dalan’a getirmiş.
Trakya’daki sel için CHP’li belediyeleri suçlayabilen Topbaş İstanbul’daki sel için doğayı suçlu bulmuş. “Dere kenarına ev mi yapılır” diyor. Koca bir kent bu acıyı yaşarken bile kafa aynı kafa...
Bu binlerce acının üzerinde yapılan eyyamcılıktır.
Topbaş’ın istifasını kimse düşünmesin.
İstifa bir erdemdir mutlaka ama, erdem yitirilmiş bir çocuktur Türkiye için...
* Özden Yolagiden

Thames neden intikam almıyor
Sel felaketi sonrası Başbakanımız, “Derenin intikamı fena olur” deyince bize de şunu sormak düşer:
Dünyanın en çok yağış alan kentlerinden Londra’daki Thames Nehri neden intikam alamıyor sayın Başbakanım?!
Dere kenarına bina yapılmaz diyorsunuz, ama İngilizler asırlar önce bugün hâlâ kullanılan tarihi Parlamento binalarını bile bu nehrin yanıbaşına yapmışlar.
Girmek için kapısında beklediğiniz Avrupa’nın büyük kentlerinin içinden, birçok nehir geçer. Orada neden insanlar bu tür vakalarla karşılaşmıyorlar?
* Engin Balım


++++++

Rejim
Herhangi bir gelişmiş ülkeye baktığınızda herkes kendi özgür fikrini ve yaşam tarzını ortaya koyuyor olsa da aslında ortak bir paydaya sahipler; ülkenin resmi yönetim şekli yani “rejim”. İnsanlar ana ideolojiyi ve yönetim şeklini kendi savundukları siyasi düşüncelerine uydurmaktan ziyade kendi siyasi düşüncelerini ana ideolojiye uydurmaktadırlar. Adamların eğitim politikası,ekonomi politikası, içişleri politikası,dışişleri politikası vb... temel direkleriyle aslında hep tutarlı ve aynıdır. Yıllardır Avrupa ülkelerinin başta güneydoğu sorunumuz olmak üzere Kıbrıs, Ermenistan, Avrupa Birliği konularında bize karşı uyguladıkları politikalar değişti mi?
Hayır.
Peki bu uzun sürede bu ülkelerde hep aynı siyasi düşünceler ve partiler mi var iktidarda?
* İrfan Hoca


++++++

Kürtler TRT6’yı anlıyor mu?
Devlet Bakanı Bülent Arınç, 7 Eylül 2009 günü Manisa’da halka hitaben yaptığı konuşmada, birkaç Kürtçe kelime de kullanarak “TRT-6’nın Kürtçe yayın yapmakla ülkenin bölünmediğini” ifade etmiş.
Arınç’a bağlı olan TRT-6’da maalesef bu yönde bir yayın yapılmıyor. Anadolu’da, bin yıllık kardeşliğin önemine değinilmiyor, birlik ve beraberliği pekiştirici programlar yayınlanmıyor. Dokuz aydan beri Kürtçe yayın yapan TRT-6’da, terör örgütü PKK’nın ülkeye ve bölgeye verdiği zarardan, bölge halkının PKK’dan çektiği zulümden de hiç mi
hiç bahsedilmiyor.
Halk, TRT-6’nın kullandığı Kürtçenin ancak yarısını anlayabiliyor. TRT-6, PKK ve diğer Kürtçü unsurların kendi yayın organlarında kullandıkları “siyasi Kürtçe” terminolojiyi kullanıyor.
Burada ister istemez şu sorular akla geliyor:
TRT-6, Kürtçü ideoloji mensupları
tarafından mı yönetiliyor?
TRT-6’nın dili ve programları ciddi olarak denetleniyor mu?
Devlet Bakanı Bülent Arınç eğer Kürtçe biliyorsa bu kelimeleri lütfen incelesin, yok eğer Kürtçe bilmiyorsa, sayısı 75 olduğu söylenen AKP’li Kürt milletvekillerine sorsun bakalım, ne anlama geldiğini biliyorlar mı?
Bu tür kelimelerin yüzlercesi, PKK ve diğer Kürtçü unsurlarca son 20 yıl içinde yayınlanan Kürtçe dergi, gazete, kitap, radyo ve TV’lerde kullanılmaktadır. Daha önceki dönemlere ait yayınlarda ise bu kelimelere rastlanamaz.
TRT-6 bu zihniyetle yayınını sürdürdüğü takdirde, PKK’nın ve diğer Kürtçü örgütlerin bölgede Kürtçülük propagandası yapmalarına artık gerek kalmayacak. Zira onların yerine bu görevi devletin resmi bir kurumu olan TRT-6 fazlasıyla yapıyor. Kürtlerin “dil birliği”ni oluşturma ve bölgede Kürtlük bilincini geliştirme görevini artık TRT-6 üstlenmiş durumda.
* Sinan Sungur


++++++

Etniğim, etniksin...
Etnik lafı ne kadar kolay kullanılır oldu.
Sanki avazımız çıktığınca bağırıyoruz:
Etniğim,
Etniksin,
Etnik,
Etniğiz,
Etniksiniz,
Etnikler.
İyi de hani bizim ulus devlet ülkümüz?
Mollaların modasına uyacağız diye, bölücülerin değirmenine su taşımayalım lütfen. Etnik kavramı sosyolojik bir ifadedir ve bizler sosyolog değiliz.
* Yakup Yavuzer

++++++

Bayraksız Hürriyet treni
Hürriyet Gazetesi’nin “Hürriyet hakkımızdır, tren özgürlüktür” etkinliği ile vermek istediği mesajı gazetede ve tren lokomotifi üzerinde Türk Bayrağına yer vermeden yapmış olması çok ayıptır.
9 Eylül 2009 günü Basmane Garı’nda tren hareket ederken yedi askerimizin şehit olduğu haberi Türkiyemizin gündemindeydi.
“Neden lokomotife Türk Bayrağı asmıyorsunuz” sorusu bir sendika başkanı arkadaşımız tarafından gazete yetkilisi bir hanıma soruldu. Bayan “Uygun görmedik” cevabını verdi!
Telefonla bağlantı kurduğumuz TCDD Müdür Yardımcısının müdahalesi ile lokomotife Türk Bayrağı asıldı.
Oysa böyle bir müdahale ve gerilime neden olmadan etkinlik, Türk Bayraklı lokomotif resmiyle günler önceden gazetede yer almalıydı.
Hürriyet Türkiye’yi dolaşacak ve Türk Bayrağı asmayacak.
Sözle Agop’u, Mariya’yı, Dilan’ı Avi’yi Türkiye’ye tanıtacak, bu insanların da bayrağı olan Türk Bayrağı tren de asılı olmayacak.
Türk varlığını,Türk kimliğini,Türk devleti olduğumuz gerçeğini göz ardı eden azınlık ırkcısı militan anlayışa izin verilmemesini istiyoruz.
* Ecz. Celal Öcal


++++++

MİNİ YORUM
Ramazan reytingi

Reyting rekabetine Ramazan dolayısıyla “ekran yıldızlığı” na terfi eden “hoca” lar da uyuyor. Nasıl uymasınlar ki? Bir ayda astronomik rakamlar alanlar, ihya olanlar var. İftar’da da, sahurda da kanal kanal takip etmeye çalışıyorum. Ramazan başladı bitiyor, din alimlerimiz henüz konuyu yatak odasından çıkarabilmiş değil. Ekranda duyduğumuz sorular doğruysa, bir doğal felaket uyarısı da benden: Sapıklık salgını var, kimse sokağa çıkmasın. Hatta camı çerçeveyi iyice kilitlesin...

Yazarın Diğer Yazıları