Cizre’de bunları derin devlet mi yaptı?..
AKP iktidarını canı gönülden tebrik etmek lazım!..
Sonunda, kafalarına göre fetva alabilecekleri iyi bir hoca buldular.
Hapisten çıkarıp İmralı-Kandil heyetine dahil ettikleri DTK eş başkanı sıfatlı PKK’lı Hatip Dicle, Cizre olaylarının ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “paralel yapının rolü” iddialarına hak veriyor ve uzun bir süredir rafa kaldırılan “derin devlet” paranoyasını tekrar hortlatıyor. Aranan kan bulundu herhalde!..
Bir de “nanik” çi Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan var. Terör örgütü PKK ile müzakereleri üstlenen Akdoğan’ın, “Cizre, Kandil’e naniktir” açıklamasının gerçeği yansıtmadığını, AKP-PKK’nın aslında Cizre olayları üzerinden Türk milletine nasıl “nanik” yaptığını ortaya dökelim.. Sözde çözüm sürecinde her yeni bir hamleye hazırlanıldığında, “alıştırma” için bir tezgah kuruluyor ve bu kamuoyuna “işler iyi giderken yeni bir sabotaj” diye pazarlanıyor. Bakalım; son Cizre olayları da derincilerin işi mi?.. Davutoğlu-Dicle ittifakının dile getirdiği gibi “paralel” mi yoksa “derin devlet” mi var ona da siz karar verin.
2012 tarihinde PKK’ya yönelik operasyonların tamamen durdurulmasının ardından çekileceği iddia edilen terör örgütü, şehir merkezlerini kontrol için oluşturduğu YDG-H güçleri, Cizre’de 2013 yılının başından itibaren Hükümetin gözünün içine baka baka yapılanmaya gitti. Cizre’den Ankara’ya ulaşan “PKK, Cizre’de asayiş timi kurdu, özerklik ilanı peşinde” şeklindeki tüm jandarma ve emniyetin istihbarat raporları görmezden gelindi. Terör örgütüne yönelik operasyonların Valilik talimatına bağlanarak durdurulmasıyla birlikte 2013’ün Mart’ından itibaren örgüt Cizre, Silopi, Nusaybin ve Yüksekova’yı şehir yapılanması için pilot bölge ilan etti. PKK/KCK’nın talimatıyla Batı illerinde özellikle üniversitelerde YCK (Kürdistan Gençler Birliği) adıyla örgütlenen PKK, doğu illerinde sözde çözüm süreciyle birlikte YDG-H adıyla örgütlenmeye gitti. Şehir merkezlerini kontrol altına almak amacıyla örgütlenen YDG-H, özellikle Cizre, Silopi, Nusaybin ve Yüksekova’da hükümetin göz yummasıyla birlikte önemli mesafeler aldı. Takvim yapraklarına bakarak devam edelim;
1.01.2013- PKK, şehir yapılanması olan YDG-H’yi kurdu.
26.06.2013- PKK, Cizre’de YDG-H’li gençlerden asayiş okulu kurdu. Bu okuldan mezun olan PKK’nın sözde asayiş timleri üniformalı/maskeli gösteri yaptı.
01.07.2013- Şırnak’ın Cizre ilçesinde YDG-H’ye yönelik yapılan baskınlarda 12 kişi gözaltına alındı. Cizre’nin Nur Mahallesinde ’PKK’nın gençlik yapılanması’olarak nitelendirilen Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi’ne (YDG-H) yönelik gece saatlerde düzenlenen baskınlarda 12 kişi gözaltına alındı.
31.07.2014- Cizre’de YDG-H üyeleri, önce inşaat halinde olan binaya iki bayrak dikti, ardından caddeye çıkıp izinsiz gösteri yaptı.
26.10.2014- PKK ele başlarından Murat Karayılan’ın Kandil’den “mahallelere sahip çıkın’” şeklindeki telsiz talimatı geldi. YDG-H bunun üzerine özerklik bildirisi hazırladı.
27.10.2014- YDG-H, Cizre’yi kurtarılmış bölge ilan etti. PKK’nın şehirlerdeki asayiş birimi YDG-H, Cizre caddelerinde askerî düzende yürüyüş yapan silahlı ve yüzü maskeli kalabalık grup, iki mahalleye güvenlik güçlerinin sokulmayacağını duyurdu.
29.10.2014- YDG-H, sözde asayiş timleri ilçe merkezinde ve giriş çıkışında kimlik kontrolü yaptı.
7.11.2014- YDG-H, Cizre’nin ardından Silopi’de de özerklik ilan etti. Silahlı ve maskeli bir grup, Zap Mahallesi’nde yürüyüş yapıp havai fişek patlattı.
8.11.2014- Örgüt, Cizre’nin Sur ve Nur mahallelerinde hendekler kazdı.
20.11.2014- Cizre ve Yüksekova’da kepenk kapattırma, hendek kazmalar ve yaşanan olaylar esnaf ve iş adamlarını isyan etme noktasına getirdi.
8.11.2014- 7 Kasım 2014 tarihinde Abdullah Budak’ın başından vurularak öldürülmesini, PKK’nın gençlik yapılanması olan YDG-H’ye bağlı ’Botan Şehit Reber Timi’üstlendi.
14.11.2014- YDG-H’nin, ilçenin merkezinde mobil karakol kurarak denetim yaptığı ortaya çıktı.
14.11.2014- Cizre merkezli YDG-H Siirt Asayiş Birimleri, uyuşturucu satıcılarına operasyon düzenledi. Bir kişinin gözaltına alındığı operasyonda, ele geçirilen uyuşturucu maddeleri imha edildi.
18.11.2014- YDG-H, Cizre’de okulları boşalttı.
19.11.2014- Örgütün, Cudi Dağı’nda yapım çalışmalarıyla açılan tünelleri kullanarak silah sevkiyatı yaptığı ve bu silahları Cizre’ye taşıdığı tespit edildi.
20.11.2014- Cizre merkezli örgüt YDG-H unsurları Adana’da asimilasyon, fuhuş ve yozlaştırmaya karşı gerçekleştirdikleri eylemde fuhuş yapılan 3 eve baskın düzenledi.
14.12.2014-YDG-H, Şırnak Cizre’de izinsiz gösteri yaptı. Silah seslerinin yükseldiği ilçede polis göstericilere müdahale etti.
29.12.2014- Cizre’de KCK/YDG-H militanları ile HÜDA PAR üyeleri arasında çıkan çatışmada 3 kişi öldü, 3’ü ağır onlarca kişi yaralandı.
Nereye gittiğimizi Cizre özelinden anlamak için çözüm sürecine daha yakından bakmak gerekiyor. AKP, “30 yıldır akan kanı durdurmak” adına Oslo ile süreçlere başladı. Yok olma noktasına gelen terör örgütünü elinden tutarak masaya oturttu ve ona can verdi. “Yol kazaları” tezgahlandı. Kamuoyunda her seferinde süreçlerin bittiği algısı oluşturuldu. Ancak süreç hiç bitmedi. Sadece kamuoyunun hazırlanması gerekiyordu. PKK’ya verilen sözler gerçekleşmeliydi. Bu sebeple AKP hep “mış” gibi yaptı. Terörle mücadele ediyor muş gibi, terör yok muş gibi, şehitler gelmiyor muş gibi...
“YDG-H çeteleri çoluk çocuk” algısı oluşturuldu. Bu çeteler iki yıldır görmezden gelindi. PKK’nın sözde polisi Güneydoğu’da güvenlik güçlerinden fazla uygulama yaptı, yol kesti, kimlik kontrolleri gerçekleştirdi. Ayrıca, PKK yanlısı olmayan insanlar üzerinde baskı ve şiddetin yeni adı “YDG-H” oldu. “Kamu güvenliği” artık onlardan sorulur oldu. AKP ise bu çeteleri sadece izledi, görmezden geldi. 6-7 Ekim’de sokakların savaş alanına dönmesiyle PKK gücünü ilk kez şehirlerde test etti. AKP, Oslo’da verdiği sözlerin gereğini yerine getiriyordu.
Bir de işin HÜDA PAR ayağına bakalım;
PKK’nın Cizre’de önce YDG-H’dan polis gücü kurması, ardından mobil karakol oluşturarak sorgu-işkence uygulaması üzerine HÜDA PAR’cılarla bölgede çatışmaya girmeye başladı. PKK’nın YDG-H polisleriyle özellikle Cizre’de HÜDA PAR gibi muhalifleri ilçeden sürmek için kimlik kontrolü yaptığı ve bu kişileri ilçe dışına çıkmaya zorladığı belirlendi. Tüm bunlar üzerine de Hizbullah’ın da “Şeyh Said Seriyyeleri” adı altında silahlı yapılanmayı canlandırdığı istihbarat raporlarına yansıdı. Her iki grubun silahlanması üzerine bölgede 1990’lardaki gibi kanlı olayların eşiğine gelindi.
Şimdii!..
Gözünü sevdiğim devletin bırakın derinini, hayaletini görsem gidip elinden öpeceğim...