Cinlik peşindeler
Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısını değiştirelim.. Meclis’in yani AKP’nin seçeceği yeni üyeler atayarak tarafsız (!) hale getirelim diyorlar...
Kafalar karıştırılıyor.. Konular birbirine sokularak içinden çıkılmaz hale getirilmeye çalışılıyor..
Bir grup günlerdir ısrarla yazıyor.. Diyorlar ki; AKP kapatılır..
Neye dayanarak söylüyorlar? İddianameyi ciddi bularak mı yorum yapıyorlar?
Hayır hayır..
Anayasa Mahkemesi ön yargılı, siyasi bir kurumdur; AKP’yi kapatacak demeye getiriyorlar..
Ortada hukuk mukuk yok!
Yani, mahkemenin vereceği kararın hiçbir önemi de yok.. Çünkü mahkeme AKP’yi iktidardan indirme, yok etme sürecinin bir parçası..
Yargıtay Başsavcısı da öyle..
Eee ne yapalım.. Bu iki anayasal kurumu da ortadan kaldıralım mı?
Şimdilik kaldıralım demiyorlar.. Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısını değiştirelim.. Meclis’in yani AKP’nin seçeceği yeni üyeler atayarak tarafsız (!) hale getirelim diyorlar..
Başsavcı’yı ne yapacağız?
Onun da yetkilerini kısıtlayalım olsun bitsin..
Tamam bunları yapalım.. Bunları yapınca bu ülkeye tam demokrasi gelecek mi?
?????
**
Kimse çıkıp şunu demiyor.. Gelin iddianameye bir kez daha bakalım.. Başından sonuna kadar gerçek dışı mı?
Onlar gazete haberleri..
Başbakan’ın, bakanların iddianamede yer alan söylemleri yanlış mı? O sözleri söylememişler mi?
Gazete haberleri!
(Bu iddiayı gündeme getiren AKP’li yazarlar, gazeteler.. Onlara göre bütün gazeteler yalan yanlış yazıyor. Kendileri de dahil. Bu nasıl bir mantıktır anlamadım. Gazeteciler siyasetçilerin söylemlerini çarpıtarak mı yayınlıyor?)
Bir ay kadar bekleyelim.. AKP’nin savunmasını görelim.. Bakalım; evet biz bu sözleri söyledik ama şu manada söyledik mi diyecekler.. Yoksa bunlar gazetelerin uydurması, ağzımızdan zinhar böyle sözler çıkmadı diye mi savunma yapacaklar..
?????
**
Şu ara özgürlükler sözünden de geçilmiyor.. AKP özgürlüklerin alanını genişletmek istediği için kapatma davası açılmış..
İddia çarpıcı..
AKP özgürlük alanını nasıl genişletti.. Ne yapacaktı da engel olundu?
Uygulamada gördük ki AKP için özgürlük türbanla sınırlı..
Başka ne yaptı?
?????
**
Bir başka iddia.. AKP kapatılmak istenerek siyasetin alanı daraltılıyor.. Sorum şu; AKP siyasetin alanını genişletmek için altı yıldır hangi yasal düzenlemeleri gerçekleştirdi..
??????
**
Yine diyorlar ki, kapatma gerçekleşirse AB ile ilişkiler askıya alınacak.. Buzdolabına kaldırılacak..
İlişkiler zaten askıda değil mi? AİHM türban kararından sonra AKP, Avrupa yolculuğundan vazgeçmedi mi? Son üç yıldır adım atılmadığı ortada değil mi?
?????
**
Türkiye’nin sorunu bu.. Tartışılan konuların en hayati kısmını sümen altı yapmak..
Yeni moda da şu; herkes işine gelen konuda demokrat oluyor, özgürlükçü oluyor, AB’ci kesiliyor..
Fırtına dinince, denizler durulunca herkes eski pozisyonuna geri dönüyor..
Yarın da olacağı gibi..
+++++
Bu psikolojiden hiçbir
başbakan kurtulamadı
Hiç düşündünüz mü? Başbakan Erdoğan, kendisine ve partisine yapılan eleştirilere karşı neden bu kadar tahammülsüz?
Sağduyulu AKP’liler bunu şöyle değerlendiriyorlar:
“Başbakan, Türkiye için çok şey yaptığına inanıyor. O kadar ki kendi yaptıklarının 80 yıllık cumhuriyet döneminde yapılanlardan fazla olduğuna inanıyor (ya da sanıyor). Onun için de eleştirileri kabul edemiyor.”
Tayyip Bey’in böyle bir sanıya kapılmasının en önemli nedeni çevresi.
Yağcılar takımı onu buna inandırıyorlar.
“Efendim siz gelmiş geçmiş en büyük lider, eşsiz bir devlet adamısınız.”
“Siz Türkiye’nin makûs talihini değiştirdiniz. Hiçbir başbakan sizin kadar başarılı olamadı.”
“Hem Türk álemi, hem İslam álemi, hem de dünya sizi hayranlıkla izliyor.”
“Siz Tanrı’nın bu ülkeye bahşettiği bir insansınız.”
Vesaire... Vesaire...
***
Yıllar önce, genç bir gazeteciyken, bir profesörle bir bakan arasındaki konuşmaya tanık olmuş, adeta yıkılmıştım.
Bakan bir gün önce annesini kaybetmişti.
Profesör, bakana sokulup başsağlığı diledi, sonra aynen şöyle dedi:
“Annenize Tanrı’dan rahmet diliyorum. Ne mutlu o anneye ki bu ülkeye sizin gibi değerli bir insan kazandırmış.”
Bakan bu aşırı iltifata teşekkür etti.
Bakana vıcık vıcık yağ yapan o profesörün yüzünü hayatım boyunca hiç unutmadım.
Ama ondan sonra meslek yaşamımda hemen her kesimden, her meslekten öyle yağcılara rastladım ki, profesörün o gün yaptıkları çok hafif kaldı.
Başbakanın ve bakanların önünde perende atanlar mı, hazırolda bekleyenler mi, yalvaranlar mı...
Neler gördüm, neler...
***
Bir de şunu gördüm; politikacıların pek çoğu böyle vıcık vıcık yağlardan hoşlanıyor.
Şaşırıp ayakları yerden kesiliyor.
Özellikle iktidarları başarısız olmaya başladığı zaman çevrelerini hep bu tip yağcıların sarmasını istiyorlar.
Gerçekleri söyleyenlerden hoşlanmaz oluyorlar.
Yağcıların yalanlarıyla avunma girdabına kapılmaktan kurtulamıyorlar.
İşte o zaman düşüş daha da hızlanıyor.
Gerçekleri yazan gazeteleri okumuyorlar.
Eleştirel manşetlerden hoşlanmıyorlar.
Örneğin bugüne bakarsak, Başbakan Erdoğan’ın görmek istediği manşetler şöyle:
“Demokrasiye gölge düştü...”
“Hukuk kılıflı zorbalık... Yargı darbesi...”
“Askerle olmadı, umut yargıda...”
“Çağdışı mahkeme değişmeli...”
***
Oysa iktidar, çıkarları için yazan zibidilerin görüşleriyle rahatlamaya çalışacağına, gerçekleri okusa belki bir çıkış yolu bulabilir.
Çünkü onları terk edecek ilk insanlar o zibidiler olacak.
Bu değişmeyen bir kuraldır.
Aslında Anayasa Mahkemesi’ne açılan dava, AKP’nin AB aşkını yeniden alevlendirebilir.
AKP artık muhtaç olmadığına inandığı AB’nin zırhına bir kez daha bürünmek zorunda olduğunu fark eder.
Bakarsınız, 2004 yılına kadar yaptığı gibi yeniden AB’nin uslu çocuğu oluverir.
+++++
Karadeniz’i işgal planı
Enerji kaynaklarının geçiş hattı Karadeniz. Amerika burayı denetim altına almak istiyor.
NATO Bükreş zirvesinde Başkan Bush, Ukrayna ile Gürcistan’ın NATO’ya alınması için canını dişine takıyor. Bu iki ülke NATO üyesi olursa, Rusya hariç, Karadeniz NATO Gölü’ne dönüşüyor. ABD, NATO üzerinden Karadeniz’i işgal etmiş, enerji yollarını denetime almış oluyor. Rusya’ya gözdağı.
Ancak, Almanya ve Fransa Bush gibi düşünmüyor. Onlar Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO üyeliğine karşı. Neden? Rusya’yı küstürmek istemiyorlar. Neden? Enerjilerinin yüzde kırkı Rusya’dan geliyor. Her zamanki gibi, bitmek bilmeyen kendi dertlerimizle meşgulüz. Oysa, hemen yanımızda bizi de çok yakından ilgilendiren önemli adımlar atılıyor.
+++++
Akşam
Serdar Akinan
PKK terör örgütü değildir!
Ben demiyorum.
Fırıncı Osman’ın talebini haklı bulan Avrupa Adalet Divanı diyor...
Fırıncı Osman kim mi?
Osman Öcalan.
Öcalan bir süre önce Avrupa Adalet Divanı’na başvurmuştu.
“PKK ve Kongra-Gel terör örgütü değildir” diye.
Mahkeme düşündü taşındı ve AB’nin vicdanı dün kararını verdi. PKK terör örgütü değildir. Bu karar çok önemli bir anlayışın resmen tescillenmesidir.
Avrupa’nın Türkiye’ye nasıl baktığını gösteren bir siyasi karardır.
AB ile ilişkilerde bir arpa boyu yol alamayan AKP açısından da ciddi darbedir.
Şimdi 301’i nasıl gündeme getirecekler merak ediyorum doğrusu...
AB’ci kalemlere de bir çağrım var.
Yüreğiniz yetiyorsa çıkıp bu “adilane” kararı savunun.
Sakın susmayın. Zira bu susarak geçiştirilecek bir karar değil.
Bu karara ilişkin görüşler bir turnusol kağıdıdır. Terör nedir?
Terör örgütü nedir?
Batı’ya göre nedir? Bize göre nedir?
Bakın burada çok mühim kavramsal bir tartışma var.
Taliban bir terör örgütü müdür?
Hamas bir terör örgütü müdür?
Tanım koyanlar ve tanımlananlar dünyasındayız.
AB ve ABD yani “Batı”, bizi; yani “Doğu” yu tanımlıyor.
Bu gerçeği artık görelim.
AB’den ve ABD’den para alan “aydınlara” bakarsınız tanımları koyanları dinleyeceğiz. Şimdi bu aydınlardan artık bir STK olduğu tescillenmiş PKK’yı da çıkıp demokrasi adına savunmalarını bekliyoruz.
Hadi çıkın, konuşun, yazın köşelerinizde: “Bu karar nedir? Nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Anlatın bakalım halkımıza PKK’yı bir STK olarak niteleyen AB hakkında ne düşündüğünüzü...
Bu arada Avrupa artık gönül rahatlığıyla parasal yardıma da başlar örgüte... Gizli saklı desteklemesine gerek kalmadı.
Ne de olsa PKK bir sivil toplum örgütüymüş...