Çin ekonomisinin sırrı nedir?
Uzun süredir Çin yüzde 10’a ulaşan kalkınma hızıyla dünyanın en hızlı ve istikrarlı büyümesini tutturan tek ülkedir. Aynı zamanda yine uzun süredir cari fazla veren bir ülkedir. İhracatının yüzde 52’sini üç ülkeye yapıyor... (ABD yüzde 21.1, Hong Kong yüzde 17.4 , Japonya yüzde 13.6.)
Türkiye, Almanya’dan sonra ikinci en büyük dış ticaret açığını Çin’le yaptığı dış ticaretinden veriyor... 2011 yılında Çin’e yaptığımız ihracat 2.5 milyar dolar... Çin’den yaptığımız ithalat ise 21.7 milyar dolar oldu. Sonuçta, 19.2 milyar dolarlık dış ticaret açığı verdik.
Türkiye’de 30 sektör Çin mallarının istilasına uğradı. Her 100 oyuncağın 95’i, 100 gözlüğün 45’i, 100 halının 25’i, 100 klimanın ise 50’si Çin malı. Kaldı ki bu malların bazılarının Türkiye’ye yasal olmayan yollarla da girdiği belirtiliyor.
Çin 30 yılda milli gelirini 23 kat artırdı. Japonya’yı da geride bırakarak dünyanın en fazla döviz rezervine sahip ülkesi oldu.Çin’in döviz rezervleri 1978’de sadece 167 milyon dolardı; günümüzde 2 trilyon doları aştı.
Dünyada genel bir kanaat, bu hızla büyüyen bir Çin’in 10-15 yıl içinde ABD’nin tahtına oturarak dünyanın en güçlü ekonomisi olabileceği şeklindedir.
Aslında Çinlilerin genetik yapısı, çalışkan, planlı ve kanaatkar olmalarıdır... Çinliler iyimser bir yapıya sahiptir. İnsanların yüzü her zaman gülüyor. İnsan faktörü Çin kalkınmasının sürükleyici yanıdır.
Öte yandan Çin, ekonomik politikalar, altyapı ve sosyal yapı olarak çelişkiler içinde bir ülkedir.
Bir yandan Komünist sistemin tüm sert idari kuralları var... Diğer taraftan ABD’yi bile kıskandıracak dinamizme sahip kapitalist özelliklere sahip uygulamalar var.
Söz gelimi, altyapı olarak bir taraftan 100 katlı gökdelenler, diğer taraftan tuvaletleri dahi olmayan Hutong adlı 10 metrekarelik evler var... Yine bir yanda lüks otomobillere binen insanlar, diğer yanda ise aynı caddede pedal çeviren yüzlerce fakir bisikletli göze çarpıyor.
Uzun yıllar kapalı bir ekonomi yapısı gösteren Çin, 1980’lerin başlarında, kolektif tarım uygulamasını durdurdu ve özel teşebbüse izin verdi.
Özel sektörün milli gelirdeki payı yüzde 1’den yüzde 70’e çıktı.
Ayrıca halen Çin genelinde 9 bin dolayında devlet araştırma enstitüsü bulunuyor. Buna ek olarak 14 bin dolayında da bağımsız araştırma ve geliştirme merkezi var.
Kontrollü kapitalist ekonomiye geçerek kendi modelini yarattı. Dış yatırıma kapılar açıldı. Ucuz iş gücü nedeniyle dünya devleri üretimlerini Çin topraklarına kaydırdı. Girişimcilere teşvikler ve kolaylıklar sağlandı.
Piyasa ekonomisinde ön yargıları kırdı.
Çin, bugün ulusal çıkarlarını ön planda tutarak küresel ekonomiye uyum sağlamıştır. Söz gelimi, ABD ve Dünya, Yuan’ın değerli tutulması için bastırmasına rağmen Çin, milli parasını değerli tutmadı. Aksi halde rekabet gücünü kaybedecekti ve bugünkü cari fazlası, cari açığa dönüşecekti.
Altyapılar hızla tamamlanıyor.
Özet olarak, Çin’in istikrarlı büyümesi ve kalkınmasında, uygulamakta olduğu kendi ülkesi ve toplum yapısına uygun olan ulusal iktisat politikaları, Çin toplumunun yapısal özellikleri ve dünya konjonktürünün etkisi büyüktür.