Çıkış yolumuz ne olmalı?
Öyle böyle değil. Toplum ikiye bölündü... Bir tarafta AKP tabanı var.. Diğer tarafta 2007’den beri çoğu alanda iş birliği ve mücadele birliği içinde olan muhalefet var. AKP ve muhalefetin oyları birbirine yakın. BDP ve HDP’yi saymıyorum... Çünkü bunlar oyunu Türkiye’nin kurallarına göre değil, kendi siyasi beklentilerine göre oynuyorlar.
Bu tabloda her seçimde atmosfer iyice geriliyor. Yazar Elif Şafak bu gerilimi “Bu sanki savaşta olmak gibi” bir şey şeklinde tarif ediyor.
1950-1960 arasında Demokrat Parti iktidarında DP yüzde 45-50 dolayında CHP ise yüzde 40-45 dolayında oy alıyordu. O zaman da toplum ikiye bölünmüştü. Siyasi kavgalar tırmanmıştı. Başbakan Adnan Menderes halka çok güveniyordu. 1960 ihtilali oldu. Halktan tık çıkmadı... Sonuç hüsranla bitti.
Çıkaracağımız ders: Siyasi konjonktürde kötü enerji birikirse, her şey bir günde değişebilir.
1970’li yılların sonunda, sağ -sol çatışması vardı. Ve yine toplum sağ ve sol olarak bölünmüştü. Siyasi dengeler bozulmuştu. Yine sonuç hüsranla bitti.
Çıkaracağımız ders: Siyaset denge üstüne kuruludur. Doğa gibi, insan bedeni gibi, ekonomik istikrar gibi, siyasette de denge bozulursa çöküntü olur ve dengeyi bozanlar eninde sonunda çöküntünün altında kalırlar.
Bir milletin hayatında 20-30 yıl uzun bir zaman değil. Ancak bu 20-30 yılın getirdiği sorunlar toplumu bir asır geride bırakabilir. Bunun içindir ki Türkiye’nin bugünkü tablodan kurtulması lazım.. Toplumun bütünleşmesi için yeteri kadar neden oluştu. Bunun için de tabandan ve tavandan iki yönlü demokrasi ve insanlık hareketinin olması lazımdır.
1) Tavandan, siyasi partilerden gelecek olan demokrasinin kurallarını koymaktır... Her şeyden önce siyasi partileri, genel başkanların özel şirketleri olmaktan çıkarmak lazımdır. Eğer siyasi partiler isterse bu çok kolaydır. Siyasi partiler ve seçim kanununda bir maddeyi değiştirerek, ön seçim zorunlu yapılırsa, halkın yönetime katılması sağlanır. Seçilmişler genel başkana değil, halka karşı sorumlu olurlar.
Maalesef partiler bunu istemiyor. Çünkü siyasi partiler siyasetten çok, arpalık alanlar olarak kullanılıyor. Siyaset bir meslek haline dönüştü.
Bir doktor anlatıyor... Masaları sıkışık bir kafede oturuyorduk. Arka masaya maganda tipli 4 kişi geldi. Bir belediye için pazarlık yaptılar. Bir partinin üst yönetiminden birisi geldi. 15 dakika içinde pazarlık bitti.
Bu gibilerin hangi partilerde ve kimler olduğunu herkes biliyor. Genel başkanlar da biliyor ve fakat ses çıkarmıyorlar. Bunlar tabana hakim değiller ve fakat siyasi parti yönetimine hakim oluyorlar. Bu nasıl oluyor? Çünkü siyasi partileri halk değil, bir elin avucu kadar bir çıkar grubu yönetiyor.
Eğer parti içi demokrasi gelirse bu sorun çözülür. Gelmezse bozulan dengeler siyasi partiyi çökertir.
Bizim seçmenler olarak önce kendimize aynada bakmamız gerekir. Bu gibilerden gelecek kısa vadeli menfaatler, uzun vadede hem ülkeyi hem de çocuklarımızın geleceğini tüketir. Bunların sağladığı kısa vadeli çıkarlara hayır demek ve bu gibileri toplumdan dışlamak gerekir.
2) Siyasette din istismarı yoluyla siyaset yapmak, hem dine hem de Türkiye’ye zarar vermektedir. Din konusu o kadar istismar edildi ve o kadar destek gördü ki, siyasi partilerin kendi oyun alanları kalmadı. Herkes din istismarının yapıldığı oyun sahasına kaydı. Siyasi partilerin kendi kişiliği ve ideolojileri kalmadı. Başkalarının sahasını daha iyi görüp orada oynayanlar işin doğası, alternatif olamıyorlar. Demek ki, inanmış insanların bu din istismarına karşı çıkması gerekir. Din ve siyaset alanlarının ayrılması gerekir.
3) Atatürk, yalnızca CHP’nin değil Türkiye’nin kurucusudur. CHP, bir kurucu organizasyondur. Bütün partiler CHP’den çıkmıştır. AKP’nin de Atatürk’ü tartışmaya hakkı yoktur. Zira Atatürk’ün laik-demokratik cumhuriyet hedefi ve uygulaması olmasaydı, Türkiye zaten AKP doğrultusundaki bir düşünce düzeyinde kalırdı. Belki de saltanat devam ederdi ve AKP gibi siyasi partiler hiç olmazdı. Orta Doğu’da diğer İslam ülkeleri gibi sürekli dikta ve kargaşa içinde bir ülke olurdu.
Bunun için Atatürk’ü yalnızca bir partiye mal etmek yanlıştır. Atatürk’ü siyasi alanda kullanmak da yanlıştır. Atatürk tüm toplumun ortak milli değeridir.