Çifte tuzakla Türkiye kaybediyor
Gelişmişliğin en temel kriteri sorun çözebilme yeteneğidir. Türkiye'nin mevcut fotoğrafı görünen ufukta Türkiye'nin gelişmiş ülke konumuna geçebileceğinin ışığını göstermiyor. Hatta duman bile çıkmıyor.
Bunu niye söylüyorum. Malum iki hafta yaklaştı ama yerel seçimlerin İstanbul bölümünde sonuç alınamadı, sayım sayım üstüne, ama sonuç yok.
Olmuş bitmiş yasal ve yargı süreci ters yüz edilip seçimde hile olduğu ispatlanmaya çalışılıyor.
İçeride değerlerin, kriterlerin, yasaların yok sayılması, üstünün çiğnenmesi, kendi çıkarları doğrultusunda yorumlanarak tek yanlı uygulanmasının dış politikaya da yansımaları, iz düşümleri olacaktır. Dış politikayı da iç politika gibi yapmaya kalkarsanız iç cephede olduğu gibi dış cephede de dağılacaksınız.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Gülnur Aybet, "Eğer ABD bugünkü gibi sıfır toplamlı oyunla Türkiye'ye yaklaşmaya devam ederse o zaman şu anda (iki ülke ilişkilerinde) gelecek için açık olan kapılar bölgedeki başka bir ortağa doğru dönebilir ki o da Rusya'dır" dedi.
Zaten herkes biliyor böyle olduğunu ama ABD'ye karşı Rusya'yı, Rusya'ya karşı ABD'yi koz olarak kullandığını bu kadar açık söylemek neyin nesi? Türkiye'nin bağımsız politikalar yapamayacağını deşifre etmek değil mi? İlla bu güçlerin birisini yanımıza almak zorundayız. Nerede kaldı yerli ve milli politikalar?
Siz hassasiyetinizi böyle açık ederseniz o ülkeler de sizi kullanmaya kalkmaz mı? Ki kullanıyorlar da. Hem de koordineli bir şekilde Türkiye'yi çifte tuzağa düşürecek şekilde.
Sen Patriot vermezsen ben de S-400 alırım hem de gerekirse ikincisini de alacağım dersen bu Rusya'ya gollük pas olur. O da Türkiye'ye ikinci S-400 sistemi sevk etmeye hazırız. Hatta bazı S-400 parçaları Türkiye'de üretilebilir der. Ve hatta S-400'den başka silah sistemleri de projemiz var denir.
ABD F-35 vermezse alternatifimiz var denildiğinde ise Rus psikolojik operasyon sistemi harekete geçer ve Su-35'lerin hatta henüz Rus ordusunun envanterinde olmayan Su-57'lerin Türkiye'ye satılabileceği haberleri yapılır. Bu haberler öyle bir yapılır ki sanki Rus silahı alınınca Türkiye bağımsız olacak algısı yaratılır.
Türk-Rus ilişkilerine ilişkin oluşturulan bu hayali stratejik ortaklık algısı doğal olarak ABD'yi harekete geçirir onlar da peşpeşe yaptırım kararlarını açıklar. Aslında bak istediğim olmazsa Rusya'ya dönerim S-400 alırım kozu Türkiye'yi müttefik olarak görmediğini, ortaklık yapmayı düşünmediğini 2003'ten bu yana çok net gösteren ABD'ye sadece bahane yaratmıştır. 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü'ndeki yazılarımızda bunları yıllar önce defalarca deşifre ettik.
Türkiye ABD'ye karşı böyle balon kozlar yerine ta 2003'ten itibaren sistemli, uzun vadeli bir politika ve alt stratejiler geliştirmeliydi. Bu bağlamda S-400 alımı süreci de maalesef iyi yönetilemedi ve iki süper gücün elinde bize karşı koza dönüştü.
Bunların yanında Trump'ın, Türkiye'nin ABD'nin istemediği bir şeyi yapması halinde Türk ekonomisini mahvederiz tehdit twiti yerinde duruyor. Askeri ve ekonomi alanındaki bu yaptırım tehditlerinin yanında siyasi baskıyı da eş zamanlı artırıyor ABD. Türkiye'de tutuklu ABD'lilerin serbest bırakılması talebinin yerine gelmemesi halinde yaptırım tehdidi bu sefer bir yasa tasarısı olarak Kongre'de.
Bunu takiben sözde Ermeni soykırım yasa tasarısı da Kongre'ye sunuldu. İtalyan Meclisi hafta içinde sözde Ermen soykırım kararını onayladı. Eş zamanlı olarak Fransa devlet başkanı Macron da 24 Nisan'ı sözde soykırım anma günü ilan etti bile.
Hafta içinde ABD Kongresi'ne sunulan bir başka yasa tasarısında ise ABD'nin Kıbrıs Rum kesimine yönelik askeri ambargonun kaldırılıp askeri ve ekonomik yardımın önünün açılması isteniyor. Kıbrıs'taki dengelerin nasıl değişebileceğini görebiliyor musunuz? Bunu gören Rumların tüm Kıbrıs'a el koyma hayallerinden vazgeçeceği, müzakerelerden sonuç alabileceğimiz düşünülebilir mi?
ABD'nin düşünce kuruluşlarında Kıbrıs'ın NATO üyeliği konuşulmaya başlandı bile. Bunun da ABD Bşk.Yrd. Pence'in Türkiye'nin NATO üyeliğinden çıkabileceği açıklamasıyla denk düşmesi büyük planın parçası değil mi?
Türkiye'nin ABD/Batı eksenli nasıl bir askeri/ekonomik yaptırım ve siyasi baskı sarmalına sokulduğunu görebiliyor musunuz?
Tam da bu ortamda Ekonomi, Ticaret, Savunma Bakanları şu anda ABD'de. Yukarıda belirttiğimiz konular da pazarlıklar yapıldığını söylersek abartmış olmayız. İstediğini alamadığı için Rusya ile ABD arasında gidip gelen Türkiye'nin bu pazarlıkta elinin zayıf olduğu ortada.
Daha Suriye'de Irak'ta Kıbrıs'ta Karadeniz'de olup bitenleri saymadık bile.
Hep söylüyoruz dış cephede güçlü olmanız için önce iç cephede bir bütün olmanız gerekir. Ama İstanbul'da halkın sandığa yansımış iradesinin sonucunu iki haftadır açıklanamaması ve toplumda yeni kırılganlıklar yaratacak senaryoların dillendirilmesi Türkiye'nin millî gücünün kan kaybetmesine yol açacaktır.
İstanbul'da kazananın açıklanamaması ve oldu-bittilerle bunu ötelenecek olması Türkiye'nin içeride ve dışarıda kaybettiğinin ifadesidir. Türkiye kaybediyor…