CHP’yi zora sokan anlayış...
CHP’yi iç kavgalar medya gündeminde tutuyor ve fakat aynı zamanda siyaset sahnesinde pasifize ediyor. Bu kavgaların tohumunu, Yeni CHP sloganı ile Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ekti.
Kendisini genel başkanlığa taşıyan lobinin isteklerine karşı çıkamayan Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi zaten tarafsız olamaz... Partinin misyonuna ve değerlerine sahip çıkamaz. Yaptıkları ve tercihleri buna izin vermez.
1) CHP milletvekilleri içinde CHP’li olmayan 30 kadar milletvekili var... Bunların uygulamada ve fikren CHP’li olmadığını herkes biliyor. Söz konusu lobinin etkisiyle Kılıçdaroğlu, “Yeni CHP ve herkesi kucaklayan parti” sloganıyla, adeta kendi sorunu olarak bu milletvekillerini Meclise taşıdı. Mamafih, bir genel başkan yardımcısı hâlâ “CHP’yi değiştirmek, dönüştürmek ve yenilemek zorundayız” diyor. Ne var ki parti bünyesi bu zoraki gelini kabul etmedi.
2) CHP, Habur sürecine karşı çıkarken, Habur’u dizayn eden ve avukatlığını yapanları genel başkan yardımcısı yapan Kılıçdaroğlu değil mi?
3) “1915’te Osmanlı Ermenileri’nin maruz kaldığı Büyük Felâket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.” Bu metne imza atanlar, Ermeni Taşnak Sütyun çetelerinin Erzurum ve Kars bölgelerinde yaptıkları katliam ve tecavüzlere acaba hangi gözle bakıyorlar? Ermeni vatandaşlarımız dahi bu çeteleri lanetlerken, imza atanlar neden bu katliamları görmezlikten geliyorlar?
Kılıçdaroğlu, bu metne imza atanlardan birini genel başkan yardımcısı yaptı, birini de parti meclisine aldı. Ermeni soykırımı var diyenleri ısrarla ve üzerinde durarak parti meclisine alan ve birini de genel başkan yardımcısı yapan bir genel başkan onlardan farklı düşünüyor olabilir mi?
4) Kılıçdaroğlu “Atatürk ilkelerinin ve Cumhuriyet’in bekçisi değilim, olmak da istemiyorum” diyen bir milletvekilini CHP genel başkan yardımcısı yapmadı mı?
5) 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinden hemen önce 10 aralık hareketi, CHP’ye karşı ÖDP ile işbirliği yaptı. DSP ise bu işbirliğini reddetti. Bu hareketin içinde olanları Kılıçdaroğlu milletvekili yaptı ve parti meclisine aldı.
6) Atatürk’ü mahkemeye veren ve Atatürk döneminde soykırım yapıldı diyen ve aynı zamanda ben CHP’li değilim diyen birisini Kılıçdaroğlu “sen bize lazımsın” diyerek zorla milletvekili yapmadı mı?
7) Radikal’de bir yazar, CHP’nin paniğe kapıldığını, acz, nefret ve şaşkınlıktan eli ayağı tutmaz hale gelmiş bir parti görünümü sergilediğini, bazı siyasi tavırların ‘patetik’ yani hastalıklı olduğunu , Kılıçdaroğlu’nun acz içinde olduğunu yazdı. Gülseren Onanç, bu analizi twitledi. Oysa ki genel başkan yardımcısı olarak bu tespitlerin yanlış olduğunu savunması lazımdı. Peki bu kişiyi genel başkan yardımcısı kim yaptı? Doğrudan Kılıçdaroğlu yapmadı mı?
8) Türkiye bir darboğazdan geçiyor. Bütün siyasi partilerin tarihi sorumluluğu var. Kılıçdaroğlu ise susuyor. Sükut ikrardan gelir. Kılıçdaroğlu’nun temel sorunu görmezlikten gelip ve suskunluğunu iktidar partisinin ne yaptığını açıklamıyor olmasına bağlaması, iktidar partisini destekleme anlamına gelmez mi?
Her partide ve her zaman çekişmelerin ve yanlışların tek sorumlusu genel başkandır. Bu yanlışları milletvekilleri ve örgüt, söylemekten korkuyor. İki nedenle korkuyor... Birisi disiplin kurulu... Diğeri de beklentiler. Beklentisi olanlar partiyi ve partinin geleceğini unutuyor. Söz gelimi, Kılıçdaroğlu’nun geldiği kurultayda, bir gecede 3 ayrı gruba farklı şekilde yanaşan bir milletvekili tanırım.
Sonuç olarak, CHP’yi ele geçirenlerin partiyi yeniden dizayn etme projeleri ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı tutmamıştır. Seçimler yakınken bu kadronun değişmesi ve CHP’nin CHP’lilere verilmesi gerekir. Bunu ancak örgüt yapar. Kurultay olmadığına göre, örgüt bunu zorlamayla ve partiye sahip çıkarak yapar.