CHP’nin tarihi misyonunu bitiremezler...
CHP tüzüğüne 1927’de Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik ve tarihindeki üçüncü parti kurultayında Devletçilik ve Devrimcilik ilkeleri eklenerek “Altı Ok” kavramı benimsendi.
Cumhuriyetçilik ve halkçılık, demokrasinin ayaklarıdır... Bu gün de geçerlidir. Milliyetçilik bir üst kimlik olarak görülmüştür ve ülkenin bölünmez bütünlüğü için bu kimliğe bu gün daha fazla ihtiyacımız var.
Laiklik, bu gün Türkiye’nin durduğu medeni ve çağdaş yerinin altyapısıdır. Laik devlet anlayışı olmasaydı Türkiye de şimdi Arap baharı tehdidi altında olurdu.
Altı Ok’ta yer alan devletçilik, çağdaş anlamda devletin piyasa ekonomisinde spekülasyonu ve kartelleşmeyi önlemesi ve gelirin daha adil dağılmasına müdahale etmesidir. Devrimcilik ise demokraside ve insan haklarında yapılan iyileştirme ve ilerlemedir. Hiç bitmeyecek bir ilkedir. Demek ki CHP’nin misyonunun mutlaka devam etmesi gerekiyor...
1980 darbesi bu misyonu kaldırmaya çalıştı... Ancak CHP misyonu, CHP kuruluşu ve Deniz Baykal ile birlikte yeniden başladı.
Bu gün CHP’nin misyonu yeni yönetimin tehdidi altına girdi. Üstelik bu günkü tehdit, daha tehlikeli bir tehdittir. Oysaki, Türkiye’nin şimdi CHP’nin misyonuna daha fazla ihtiyacı var. Çünkü AKP’nin 9 yıllık iktidarında millî değerlerimiz, demokratik ve ulusal bütünlüğümüz ile ekonomik bağımsızlığımız risk altına girmiştir.
Benim bir siyasi beklentim yoktur. Benim beklentim, gelecek kuşaklara, çocuklarımıza daha iyi bir Türkiye’nin kalmasıdır. Bu nedenle, söyleyeceklerimin parti içi çekişme olarak algılanmayacağını umuyorum. Elbette partiye zarar gelmesini istemem... Ancak partinin misyonu tehdit altında ise, bu aynı zamanda ülkenin geleceğini de etkileyecektir. Ülkemizin geleceği hepimiz için ve her şeyden daha önemlidir. Yeni CHP ile mevcut yöneticiler, yaptıkları ile parti misyonunu rafa kaldırdılar. Ayrıca misyon anlamında partide çok başlılık oluştu. Herkes ayrı telden çalmaya başladı.
En yeni örnek, Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanının süresi kesinlikle 5 yıldır derken, Kılıçdaroğlu’nun eski Yardımcısı Prof. Dr. Süheyl Batum’un “Abdullah Gül seçildiğinde cumhurbaşkanlığının statüsü 1982 Anayasası’nın ilk şeklindeki statüydü, yani 7 yıl için seçildi” dediği anlaşılmıştır.
CHP Ergenekon davasından sanık olarak yatanları milletvekili gösterirken, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın,18 Mayıs 2011 günkü Star gazetesine “Ergenekon içinde çeteler var. Mafyalar var. Yargılanlamalarını doğru buluyorum. Bir sürü suçlu ve suçlu olabileceğine inandığım insanları görüyorum” demiştir.
Bunlar seçimden önce söylenmiştir. Bu arkadaşlar kendi düşünceleri itibariyle tutarlı ve iyi niyetli olabilir. Ancak söyledikleri ile CHP misyonu ile arasında dağlar kadar fark var.
Yine CHP Parti Meclisi üyesi Bülent Kuşoğlu “Tekke ve zaviyeler yeniden açılmalı. Tekke ve zaviyelerin kapatılması, toplumu yozlaştırmıştır” diyor. Bu anlayış, laiklik anlayışı ile bağdaşır mı?
Sena Kaleli, “Ben Atatürk devrimlerinin bekçisi değilim... Olmak da istemiyorum” diyor...
Kılıçdaroğlu’nun âdeta zorla milletvekili yaptığı Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ’’Dersim özellikle Birleşmiş Milletlerin Soykırımla İlgili sözlerine uyuyor “ ve ’’Atatürk Dersim katliamında devletin başındaydı” diyerek üstü kapalı Atatürk’ü suçluyor. Başbakan da CHP yöneticilerinin tutumundan cesaret alarak Dersim özrü diliyor ve arkasından Fransa, Ermeni inkâr yasasını gündeme getiriyor.
Diyarbakır’da parti il yönetimi, PKK yası için seçim bürosunu kapatıyor. Bunlar uzatılabilir... Ancak açıktır ki, CHP’yi bu gün yönetenlerin ne düşüncesi ne de eylemleri hiçbir şekilde CHP misyonuna uymuyor.
Tekrar ediyorum: CHP’nin misyonu bitmez... Bu günkü yönetim bu partiyi misyonundan koparmaya çalışıyor. Bunun içindir ki parti ideolojik olarak küçülüyor. Marjinalleşiyor. Partinin kurtulması için, partinin işgalden kurtulması, yani bu günkü yöneticilerin gitmesi gerekir.