CHP'liler liderinize destek vermelisiniz
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu kadar yüksek maddi ve manevi tazminat davaları görülmedi.
Recep Tayyip Erdoğan hukuki tanımla açıkça, "haksız zenginleşme" elde ediyor ki aslında zenginliğine zenginlik katıyor.
Bu aşırı tazminat cezalarına bir de şu açıdan bakmak lazım.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı siyaseten eleştiriyor.
Ancak Erdoğan "Cumhurbaşkanı" unvanı ile maddi ve manevi tazminat davaları açıyor.
Recep Tayyip Erdoğan kim? Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nu 13 üyesinin tamamını seçen makam sahibidir.
Türkiye'de tüm Cumhuriyet Savcıları ile hâkimlerin sicilleri ve atamaları HSK tarafından yapılıyor ki tek otorite Erdoğan'dır.
Bu hâkimler Cumhurbaşkanının açtığı bir davayı reddedebilirler mi?
İşte bu tabloda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun maddi ve manevi yüzbinlerce lira tazminat davası ödemeye mahkûm edilmesinin hukuki olmadığını siyasi olduğunu görürsünüz.
Yani hâkimler maalesef Kılıçdaroğlu'nu siyaseten cezalandırıyorlar.
Peki, CHP milletvekilleri, il, ilçe, teşkilat başkanları, belediye başkanları ve hatta üyeleri ne yapıyorlar?
Kemal Kılıçdaroğlu AKP hükümetini, Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı şahsı için değil Genel Başkan unvanı ile CHP'liler adına eleştiriyor.
Hatta az eleştirmekle de suçlanıyor.
Bu durumda tüm CHP'lilerin Kemal Kılıçdaroğlu'na maddi katkı sağlamaları gerekmez mi?
Yazlık evini satarak 1 milyon 200 bin lirayı aşan siyasi tazminat yaptırımlarının sadece bir kısmını ödemek zorunda kalan Kılıçdaroğlu'na destek kampanyası yapmaları gerekir.
CHP'nin devlet bütçesinden aldığı yardımlardan bu paranın ödenmesi hukuken mümkün değil.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu'ya sordum.
- Neden Kemal Bey'e bu siyasi para cezalarını ödemesi için destek vermiyorsunuz?
Erdoğdu, "Vermez miyiz, Parti Meclisi'nde bu teklifi, milletvekilleri olarak size destek vermek istiyoruz diye yaptık. Sayın Genel Başkan çok onurlu ve çok kızgın. 'Asla kabul etmem, bu cezalar umut ediyorum Yargıtay'dan döner, dönmez ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar taşıyacağım ve davaları kazanacağıma inanıyorum'dedi. Hâkimleri cesur olmaya davet ediyoruz, adil karar vermeye davet ediyoruz diye yanıt verdi.
Değerli okurlarım size çok çarpıcı bir hukuki skandal örneği hatırlatacağım...
AKP'li İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, "Şerefsiz, alçak, düzenbaz, boğazına ne tıkacağız görecek" dedi. Bu sözleri utanarak yazdığımı da bilmenizi isterim.
Kılıçdaroğlu da Soylu'nun bu sözlerini yargıya taşıdı.
Sonuç: Takipsizlik...
Böyle adalet, böyle hukuk, böyle yargı, böyle savcı, böyle hâkim olunur mu?
Hâkimlerin vicdanları hiç sızlamaz mı? Hakaret yok mu, tehdit yok mu bu sözlerde?
Türkiye Cumhuriyeti'nin hâkimleri siyasetçilerin bu kadar mı esiri, bu kadar mı bağımlısı oldular?
Kuşku yok ki çok büyük kısmı adalet dağıtmaya devam ediyordur.
Ancak cumhurbaşkanının açtığı davalarda bakılıyor ki etkilenmeyecek hâkim var, hemen yerine etki altında bırakılacak bir hâkim atanıyor.
Değerli okurlarım bu sorunların kaynağı 16 Nisan'da kabul edilen anayasa hükümleridir.
Tarafsızlık yemini eden Cumhurbaşkanının bir parti üyesi yani taraflı olması bu anayasa değişikliği ile sağlandı.
HSK bir kişinin iradesi ile cumhurbaşkanının şahsi kurulu gibi oluşturuluyor.
Yargının üzerinde büyük baskı oluyor ki FETÖ de o günkü adı Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu'nu, AKP'nin 2010 Anayasa değişikliği sonucunda izin vermesi ile teslim almıştı Erdoğan'ın onayı ile.
Sonuç 15 Temmuz'da kalleş FETÖ darbe girişimine götürdü Türkiye'yi.
Siyaset yargıya egemen oldu ve ne yazık ki adalet atalet içinde.