CHP neden devre dışı kaldı?

Önceki gün Silivri’de yaşananlar, Ergenekon gibi davaların kamuoyunda vicdanları sızlattığının bir göstergesidir. Bunun iki nedeni var: Bu ve buna benzer davalar artık kamuoyunda siyasi birer organizasyon olarak algılanıyor. Adaletin olmadığı bir toplumda huzur da olmaz.
Bu davalarda dengeler bozuldu. Her şey denge üstüne kuruludur. Söz gelimi doğa, denge üstüne kuruludur. Denge bozulunca deprem oluyor... Sel felaketi oluyor. İnsan bünyesinde dengenin bozulması, hastalık demektir. Siyasi ve sosyal olaylarda haksızlık da dengenin bozulmasıdır. Sosyal dengelerin bozulması, kamu vicdanını rahatsız ediyor. Kamuoyu yoklamalarında, tutuklamaların haklı olduğunu söyleyenlerin oranı, yüzde 25’e geriledi. Toplumun çoğu bu süreçten rahatsızlık duyuyor.
Başbakan da süreçten rahatsız olduğunu açıkladı... “TSK anayasal bir örgüttür. Başta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere, diğer generallerimizin hiçbirine alışılmış anlamda ‘terör örgütü mensubu’ demek bir defa çok ciddi bir yanlıştır. Bu affedilemez” dedi. Ancak kamuoyunu ikna edemedi. Çünkü Silivri gibi davaların hızlı bitmesi için hiç bir yasal altyapı hazırlığı içinde olmadı. Tersine Başbakan; terör, Başkanlık sistemi, Silivri ve benzerleri, Suriye, İsrail gibi dış politika çıkmazları ile toplumu ve CHP’yi paralize etti.
Toplum yeni yeni tepki vermeye başladı. Ancak CHP, paralize olmaktan çıkamadı. Eğer CHP, Silivri’de parti olarak etkin olsaydı, milletvekillerinin ve oraya giden 15 kişinin mağdur olmasına gerek kalmazdı.
CHP bu duruma nasıl geldi?
Her şeyden önce, bu duruma CHP gelmedi... Getirildi. CHP tuzağa düşürüldü. Bu tuzak uluslararası uzantıları olan bir tuzaktır. Aktörlerini de Baykal’a yapılan komplo dahil, herkes biliyor. Bilmeyen veya bilmek istemeyen, Baykal’a yapılan komployu çözmek istemeyen adalet düzenidir.
CHP’nin paralize edilmesinin baş sorumlusu elbette Kılıçdaroğlu’dur. Kılıçdaroğlu, herkesi kucaklıyoruz diye, CHP’li değilim diyen, Devleti mahkemeye veren, ülkenin ulusal bütünlüğünü savunmayan, Atatürk’e mecbur muyuz diyen birçok insanı milletvekili yaptı.
Ülke bütünlüğünün tartışıldığı bugünkü siyasi konjonktürde hiçbir siyasi partinin, ideolojilerin çatışma alanı olma gibi bir lüksü yoktur. Ancak Kılıçdaroğlu’nun herkesi kucaklıyorum tercihi partiye bu lüksü getirmiştir.
Kaldı ki Yeni CHP diye, eskiyi reddetti. Partiyi misyonu olmayan bir parti haline getirmek istedi. Parti tutanın elinde kaldı. Türk Milleti, geçmişine saygılı bir toplumdur. Bunun için de “aslını inkar eden haramzadedir” sözünü söylemiştir. Misyonu ve aslı olmayan bir siyasi hareket, askıda kalmaya mahkumdur. Üstelik yeni sözünde samimi de olmadı. Çünkü parti içi demokrasiyi getireceğini bir yenilik olarak ilan etti. Ne var ki kurultayda istemediklerini, Parti Meclisi’nden istifa ettirdi. Anahtar liste çıkardı. Karmaşa yarattı. Blok listeye dua okuttu. Laf olsun diye partinin zayıf olduğu birkaç ilde önseçim yaptırdı.
Kamuoyu ve CHP tabanı, partinin suskun kalmasından çok rahatsızdır. Ancak Kılıçdaroğlu normal zamanlarda da karar vermekte tereddüt ederdi. Bu bir karakter meselesidir. Kılıçdaroğlu barışçı bir insan olabilir. Ne var ki bu siyasi konjonktürde Türkiye’nin Gandi’lere ihtiyacı yok. Baykal gibi elini masaya vurup, kamuoyunun tedirginliğini giderecek ve beklentisini karşılayacak liderlere ihtiyaç var.

Yazarın Diğer Yazıları