CHP neden böyle davranıyor!
Cumhuriyet Halk Partisi, Adalet Yürüyüşü sürecinde toplumsal anlamda önemli bir ivme yakalamıştı.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun yüzlerce kilometreyi yayan bir şekilde tamamlaması ve İstanbul Maltepe'de gerçekleştirdiği miting havasındaki kapanış, Türk siyaseti açısından tarihi olaylardan biriydi.
Bu hamle, CHP'nin yıllardır süre gelen muhalefet anlayışının dışına çıkması, toplumun farklı kesimlerine açılmasına imkân sağlamıştı. Pozitif siyaset etkisini artırıyordu.
CHP'nin kendi geçmişiyle, kuruluş esaslarıyla çelişkili kişiler de geri plana çekilmişti. Lider çevresinde şekillenen bir söylem ve propaganda güdüldü.
Sonrasında Kılıçdaroğlu'nun ikinci önemli çıkışı geldi. Man Adası olayı, siyaset gündemini değiştirdiği gibi AKP'yi de savunma alanına çekti. "Belgeler sahte" denilerek başlayan süreç "Yasal olarak herhangi bir suç yok" noktasına taşındı. Bu da bir siyaset başarısıydı.
Tam bu sırada, CHP'de enteresan gelişmeler yaşanmaya başladı.
Kongre sürecinin yaklaşmasıyla birlikte söylemler lider merkezinden çıkıp birçok kişiye dağıtıldı.
Ekran önüne çıkartılan sözcüler birçok konuya sloganik yaklaştılar.
Adalet yürüyüşü ile başlayan Kılıçdaroğlu'nun pozitif muhalefeti eriyordu.
Özellikle dış politika, ekonomi, asayiş ve eğitim konularında gereken çıkışlar gelmedi.
AKP ipleri yeniden eline alırken, CHP savunmaya geçmeye başladı.
İstanbul İl Başkanlığı kongresi ile birlikte ise her şey bir anda tepetaklak oldu.
Bırakın CHP tarihini; Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş esaslarıyla, milli değerlerle çelişkili bir kişi Genel Merkez'in desteğiyle başkan seçilmişti.
Tüm tepkilere rağmen kendisine sahip çıkıldı.
Kamuoyunun yeni yeni keşfettiği Kaftancıoğlu ise CHP içinde gayet etkindi. Yıllardır bu görüşleri bilinmesine rağmen en üst karar organı olan Parti Meclisi üyesiydi. Hepsinden de ötesi atamayla değil, seçilerek göreve gelmişti.
Parti sözcüsünden, genel başkanına kadar herkes sahip çıktı.
Ve tabiatıyla da eleştiriler başladı.
***
Gelelim Afrin Operasyonu sürecine…
CHP konuya en başından tepkili ve mesafeli yaklaştı.
Kısmen de haklıydı… Bölgede izlenen yanlış politikalar neticesinde PYD'nin gücü katlanmıştı.
Özellikle çözüm sürecinde PYD ele başının "müttefik devlet başkanı" gibi ağırlanması başlı başına bir skandaldı.
Bölgede PKK'nın sınır hattı kurulma girişimleri sergilenirken, küçük bir orduyu donatacak kadar yoğun silah yardımı yapıldı. Bu gidişe bir son verilmeliydi.
AKP de siyasi anlamda bu boşluğu çok iyi doldurdu. Hem söylemler hem süreci başlatma şekliyle CHP'nin bütün tezleri bir anda çürütüldü. Kamuoyunun iktidar üzerindeki eleştirileri de savuşturulmuş oldu.
Çözüm sürecinin adeta günahını çıkarır gibi tüm yandaşlar gün boyu bozkurtlu asker fotoğrafları ve videoları paylaşıyorlar; Türk ordusu, Türk gibi kelimeleri yoğun bir şekilde kullanıyorlar.
CHP'nin yaptığı ise ÖSO ile sınırlı bir operasyon eleştirisi… Bu durum kimseyi tatmin etmediği gibi partiye de olumsuz yansıyor.
***
Son olay ise Türk Tabipler Birliği'ne sahip çıkılmasıydı. Geçmişlerinde Öcalan'ın sağlık koşullarını iyileştirmek için çabalayan, terörle mücadeleye "savaş" tanımı yapan, operasyonların durmasını isteyen bir zihniyete sahip çıkılması, CHP'nin mevcut dağınıklığının son noktası oldu.
CHP tüm bu yanlış politikaları, AKP'yi çok iyi bir şekilde beslediği gibi gelecek seçimler için de elini güçlendiriyor.