CHP lideri Kılıçdaroğlu; “Meşreplerine uygun yargı sistemi kurdular”

17 Aralık 2013 günü;
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile güncel üzerinden söyleşi yapıyorduk. Tam, o sırada rüşvet ve yolsuzluk operasyonu patlayınca Kılıçdaroğlu’ndan ilk değerlendirmesini almıştım. CHP lideri “Umarım bu yolsuzluk soruşturmaları iktidar tarafından engellenmez. Deniz Feneri’nin akıbetine uğramaz” demişti. O tarihten bugüne yaşadığımız gelişmeler, Kılıçdaroğlu’nun uyarısı ve öngörüsünde ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkardı.
14 Şubat 2014’e geldiğimiz gün;
Evinde ayakkabı kutularının içinde 4,5 milyon dolar bulunan eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan da serbest bırakıldı. Sadece, eski bakan çocukları Kaan Çağlayan ve Barış Güler ile iş adamı Rıza Sarraf’ın tutukluluk halleri devam ediyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gelişmeleri YENİÇAĞ’a değerlendirdi. CHP liderine 17 Aralık sabahı yaptığı “Deniz Feneri’ne benzemesin” uyarısını hatırlattım. Süleyman Aslan’ın da serbest bırakılmasıyla beraber gelinen son noktayı sordum. CHP liderinin tespiti çok çarpıcı oldu;
“Kendi meşreplerine uygun bir yargı sistemi kurdular...”
Kemal Kılıçdaroğlu şunları söyledi;
“Eğer bir iktidar yolsuzlukların üzerine gitmeyip de yolsuzluğu soruşturanların üzerine giderse o iktidar meşruiyetini yitirmiştir. İlk gösterge Deniz Feneri ile başladı. Zekât parası, kurban parası, fitre parası; yani haram yiyenler aklandı. Onları soruşturan savcılar mahkeme önüne çıkarıldılar. AKP iktidarı baştan beri bu yolsuzluğu kabul etmiyordu. Daha doğrusu bu yolsuzluğun kamuoyuna yolsuzluk olarak sunulmasını kabul etmiyordu. Hep 17 Aralık’ta kendilerine yönelik bir darbenin yapıldığından söz ediyordu. Oysa ortada ayakkabı kutularında 4,5 milyon dolar, Bakana verilen 700 bin liralık saat, ihale alan müteahhitlerin TÜRGEV’e yaptıkları, ödedikleri rüşvetin bedelleri, yurtdışından TÜRGEV’e gelen 99 milyon dolarlık para, bakanların çocuklarının yatak odalarındaki kasalar, o kasaların içindeki milyonlarca Eurolar, Dolarlar, Türk liraları. Ki, bütün bunlara baktığınızda bir çürümüşlüğü, iktidarın yolsuzluk batağına gırtlağına kadar saplandığını görüyorsunuz. İktidarda bir çürüme var. Ahlaki çürüme. Belki bazı yurttaşlarımız diyebilir ki; bunlarda ahlak yok ki çürüme olsun. Savcıları değiştirdiler, polisleri değiştirdiler, hâkimleri değiştirdiler, kendilerine uygun, kendi meşreplerine uygun bir yargı sistemi kurdular. Şimdi yolsuzluk suçlaması ile gözaltına alınanlar, tutuklananlar serbest bırakılıyor. İkinci versiyonu başladı.”
-Üçüncü versiyonu ne olur?
“Üçüncü versiyonu; Recep Tayyip Erdoğan çıkacak meydanlara, bunlar suçlu olsaydı hapiste olurdu dolayısıyla bunlar suçlu değil diyecek.”
-İçeride Bakan çocukları var, bir de Rıza Sarraf kaldı. Onlara ne olur?
“Onları da bırakacaklar. Çünkü talimat siyasi otoriteden geliyor. Ortada yargı yok ki. Kirlenen bir yargı var. Sorunumuz o zaten. Güven veren bir yargı yok. Adalet Bakanlığı Müsteşarı savcıya gecenin 22.31’inde telefon edip (o savcıyı görevden al, dosyayı kapat sonucu da bana bildir) diyorsa artık ortada bir yargı yok. Belki Cemil Çiçek en güzelini söyledi. (Anayasanın 138’inci maddesi çökmüştür) dedi. Yani ortada bizim bildiğimiz anayasamızda tanımlanan bir devlet yok artık. Bir diktatörün yönettiği Türkiye Cumhuriyeti var.”
-Yargı dağıtılıyor beraberinde iş adamlarının mal varlıklarına konulan tedbirler kaldırılıyor, soruşturmanın belki de en önemli noktası olan eski Halkbank Genel Müdürü serbest bırakılıyor. Bunlar tesadüf mü?
“Başbakan buna bir altyapı da oluşturuyor. Yolsuzluk tanımını farklı bir şekilde yapıyor. El Cezire televizyonundan. (Devletten para çıkmadı ki yolsuzluk olsun. Ben devletin kasasından para çıkıp çıkmadığına bakarım) diyor. Bu açıkça rüşveti aklamadır. O zaman yasa dışı bir iş yapmak için Bakana para veriliyorsa yani bir yurttaş para veriyorsa (benim şu işimi yap) diye bir rüşvet veriyorsa bunu yasa dışı, ahlaki bir değer olarak kabul etmiyor Başbakan. Herhâlde dünyada böyle bir Başbakan örneği de yoktur. Dünyada yoktur diyorum. Kirlenen bir siyaset var, tuzun koktuğu bir süreci yaşıyoruz.”
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na tekrar Meclis Genel Kurulu’na getirilen HSYK yasa teklifini de sordum. Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi’ne itiraz sürecinde bu kez farklı bir yol izleyeceklerini bildirdi. Kılıçdaroğlu, yasanın Köşk’te onaylanmasını beklemeden, Meclis’ten çıkar çıkmaz Anayasa Mahkemesi’ne iptali için başvuracaklarını ve uygulamayı durdurma kararı da isteyeceklerini kaydetti.

Yazarın Diğer Yazıları