Çevre sorunları hepimizden götürüyor...
Türkiye İstatistik Enstitüsü Kurumu, 2008 yılında, girişimlerin toplam çevresel harcamalarının 872 milyon lira olduğunu açıkladı.
Bu harcamaların üçte biri yatırım harcaması şeklinde gerçekleşti. Yatırımların da yüzde 44’ü atık su, yüzde 35’i dış ortam havasını koruma, yüzde 9’u da atık yönetimi konusunda oldu.
2008 yılı Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 950,5 milyar liradır. Demek ki çevresel harcamaların GSYH içindeki payı, binde 92, yani yüzde birden daha azdır...
Türkiye’de işletmelerin çevreyi ve havayı kirletmesi sonucu, toplum büyük kayıplar vermiştir. Halen vermektedir... Örneğin, İzmir Körfezi yeni yeni düzelmeye başlıyor... İzmit Körfezini ise giderek kaybediyoruz.
1980 li yıllarda, Günaydın gazetesi bir milyon satıyordu. Reklam derdi yoktu. Bu nedenle, çevre kirliliği yaratan işletmeleri halka açıklıyordu. İşletmelere, belediyelerin yapamadığı, hükümetin yapamadığı baskıyı basın yapıyordu. Halk da çevre sorunları için daha duyarlı idi.
Örneğin, Büyük Çekmecedeki Akçimento o yıllarda çevreye çok zarar veriyordu. Fabrikanın on kilometre çevresi bembeyazdı. Toprağın verimi düşmüştü. İnsanlar çimento soluyordu. Basın bu kirliliğin üstünde duruyordu. Bugün belki bu kadar açık bir kirlenme yoktur. Ancak her alanda çevre sorunu yaratan uygulamalar devam ediyor.
Örneğin ormanlarımız çok hızlı tahrip oluyor. Nehirlerimiz kirleniyor.
Ormanlarda izin verilen taş ocakları çevreyi ve yeşili en fazla tahrip eden işletmelerdir. Ormanlar milli değerlerdir. Ormanların tahribi herkes için ortak maliyet oluşturmaktadır.
Önceki gün Devlet Su İşleri’nin sulama sistemlerini kuran bir işletmeci ile görüştüm. 3 metre çapındaki boruları gösterdi. Bu borular sulama için değil. Aşırı kirlenen Ergene Nehrine daha temiz olan Meriç Nehrinden su aktarmak ve çevrede suni sulama gölleri oluşturmak için kullandığını söyledi.
Çorlu Çerkezköy hattında yer alan fabrika atıkları Ergene Nehrini o kadar kirletmiş ki artık bu nehir sulama için bile kullanılamıyor. Ergene suyu ile yapılan sulamanın mahsulü kuruttuğu ifade ediliyor.
Ergene çevresindeki işletmelerin, atıklarını arıtmak için yatırım yapmaları gerekir. Yatırım yaptıkları takdirde biraz daha az kâr edeceklerdir. Ancak yapmadıkları için bu defa çevresel maliyetleri, toplum çekiyor.
Devletin ya işletmeleri çevre yatırımına zorlaması veya bu işletmelerden vergi alarak çevre kirlenmesini önleyecek yatırımları kendisinin yapması gerekiyor. Ancak ikisini de yapmıyor. Zararı toplum çekiyor.
Sonuç olarak; çevre sorunları ile ekonomi arasında çok yakın ve karşılıklı ilişki bulunmaktadır. Çevre kirliliği hem sağlık sorunu yaratmakta, hem de ekonomik kayıplara neden olmaktadır.
Sanayileşme ve teknoloji çevre kirliliğini, çevre kirliliği ise ekonomik gelişmenin ekonomik ve sosyal maliyetini artırmaktadır.
Hükümetler ve işletmeler, çevre sorunları için daha fazla kaynak ayırmak zorundadır.