Cemaat devletinden parti devletine çöküş...
"Erdemliler Hareketi" olarak yola çıkanlar, yolda buldukları ile kurdukları ittifak ile Cumhuriyetimizin kazanımlarını hedef aldılar. "Aynı menzile yürüyoruz" dedikleri FETÖ''cülerle güç sarhoşluğuna kapılıp; "Cemaat Devleti"ne yönlenmişken tamamen duygusal sebeplerle araları açıldı. "Ne istediniz de vermedik" diyerek arayı bulmak isteyen siyasi iradeye "Bir sana gerisi bize" cevabı ile "Vazgeçilmezlik" vurgusu yaptılar. Ne de olsa ellerinde ciddi arşiv vardı. Yıllarca şantaj ve tehditlerle mesafe alan FETÖ''nün piyasaya sürdüğü kasetler ile nemalanan iktidar namlunun kendilerine döndüğünde resmen abandone oldu. 18-25 Aralık''ta karşı taarruzu beklemeyen FETÖ''nün gardı düşmüştü bu defa. "Beraber yürüdük biz bu yollarda" günlerine geri dönüleceği zannedilirken, iktidar medya desteğini yanına alıp, kumpas davalarının ortaya çıkışı ile faturayı tek başına FETÖ''ye keserek sıyrılmak istedi. Ki bunda başarılı olduklarını belirtmeliyiz. AKP, "Cemaat Devleti"nde ille tasfiye edilecek unsurun kendilerini olduğunu anlayınca, diğer cemaatleri yanına çekip FETÖ''ye altın vuruşu organize etti. Hatta itirafçılar ile kılcal damarlara ulaşmaya çalıştı.
Bugün halen karanlıkta kalan 15 Temmuz darbe girişimi başarılmış olsa, ABD''nin taşeronu FETÖ, "Cemaat Devleti" kurup, Büyük Ortadoğu Projesi yanında, Kıbrıs ve Karadeniz''i de patronlarına hediye etmiş olacaktı. 15 Temmuz''un bilançosu henüz açığa çıkmış değil. Faturanın ne denli ağır olduğu bu ucube sistem sona ermeden belli olmayacak.
***
15 Temmuz''da "Cemaat Devleti"nden kurtulduk ama bu defa darbe girişiminin sıcağı ile "Parti Devleti"ne yakalandık. Sonuçları halen tartışılan, şaibesi yüzlerce yıl sürecek "Referandumlar" ile adeta devletin çivisi çıktı. "Tek adam rejimi ve Parti Devleti"ne gelindi. Denetim mekanizmalarının tamamı yok edildi. "Devletin direği olan Adalet" vesayet altına alındı. Hukuk hiçe sayıldı. Adı üzerinde "Parti Devleti..." Kendilerinden olmayan herkes "düşman" sayıldı. Dolayısı ile "Düşman Hukuku" uygulanmaya konuldu. Partili, yandaş olmayan insanlarımız, vatandaş sayılmayarak, can ve mal emniyetlerine seyirci kalındı. Yıllarca para kaynakları 5 müteahhide tahsis edildiği için geriye kalan işlere talip olanların sayısı fazlaydı. Bir de kaynağı karanlık sektörler vardı ki bu alanı doldurup hâkimiyeti elinde tutmak için deneyimli kadroların devreye girmesi gerekiyordu. Ve yol verildi... Bir müddet sonra milyar dolarlık rantın farkına varanlar pay kapma telaşı ile birbirlerine girdiler. Büyükşehirler ve sahil kentlerindeki otopark-vale mafyasının yıllık cirosunun dudak uçurttuğu paranın kardeşçe, adilce paylaşılması hayatın olağan akışına aykırıydı. Aynı kıbleye dönüp namazda saf tutanlar aynı pastadan pay almak için farklı yöntemler seçtiler. "Çökme" fiili önce ara sokaklardan başlar. İktidar ve yerel yönetimler vasıtası ile büfelere, kahvelere, arsalara, imar marifeti ile AVM ve konut alanlarına çökenlerin yanında işi büyütüp şirketlere çöküş başladı. Yetmedi otellere, spor kulüplerine, fabrikalara, limanlara, gazetelere, televizyonlara, gemilere çöktüler.
Çok gerilere gitmeye gerek yok, Son 10 yılda çökülen yerler mercek altına alınsa Türkiye''nin kara deliğe dönen iç ve dış borçları ödenir.
Çökmek fiilini sadece rant olarak düşünmeyelim. "Parti Devleti" olunca "siyasete çöküldü!..." İktidar ve yandaşı olmayan siyasilere yaşam hakkı neredeyse tanınmıyor. Devletin Bakanları, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları, Emniyet Genel Müdürü, Polis ve Jandarmanın huzurunda ana muhalefet partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu''na çöküp, linç etmeye kalkıştılar. Bu ülkenin en namuslu yazarlarına, gazetecilerine çöktüler. Evlerinin önünde, sokaklarda öldüresiye dövdüler. Cinayete teşebbüs edenler kahraman ilan edildi. Mahkemeler bir tekini tutuklayamadı.
Yetmedi. Binlerce yıllık törelerimize çöktüler. Mahalleleri, mezarlıkları bile ayırmaya kalkıştılar. "Misafir başımızın tacı" geleneğini çiğneyip, şehirlere, ilçelere çöktüler. Her şeyi ile kurgulanmış, ince detaylarına kadar planlanmış senaryo ile 2 yılda Türkiye''nin üçüncü partisi konumuna yükselerek iktidar kilidinin anahtarına sahip olan İYİ Parti ve Sayın Meral Akşener''e çökmeye kalkıştılar. Ne de olsa "çökme" prim yapıyor... Siyasi ahlak yasasına çökenler, "asın-kesin-öldürün" nidalarına alkış tutarak çöküşü kutladılar.
Tecrübe ile sabittir... Askerlikte bile en kolayı "Çök" emrine uymaktır. Disiplin eğitimde çökerek saatlerce tutarlar. Aniden "Kalk!" dendiğinde bacaklar, adaleler uyuşmuştur. Pat diye kalkılamaz... "Çöktüğü yerde uyuşup kaldı" denir...
Çökme şiddetli devam ediyor. Çöküşün sonu hiç de iyi görünmüyor. Merhum Malatya Valisi, Turgut Özal''a "Devlet çökmez" demişti. Bilinen hikaye... Devleti çökertmeye kalkışan bütün unsurlar günü geldiğinde hesabını öder...