Çekinmesi gereken Sadi Güven mi, iktidar mı?
Teamüllere göre YSK'daki en kıdemli Yargıtay temsilcisinin başkan, en kıdemli Danıştay temsilcisinin de başkan vekili olması gerekirken, Sadi Güven YSK'ya seçildiği gün tuhaf bir şekilde kurulun başkanlığına da seçildi.
Halbuki, o gün YSK'daki en kıdemli isim Halim Aşaner'di.
Aşaner, BBP / MHP'ye yakın olduğundan cemaat onun başkan olmasını istememiş; onu Yargıtay Ceza Dairesi Başkanlığı'yla avutup, Güven'i seçtirmişti.
Zaten Aşaner de sonradan cemaatin etkisine girmiş ve 15 Temmuz'dan sonra tutuklanmıştı.
İlaveten;
Sadi Güven, 2005-2008 yılları arasında Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı yaptı.
2009-2014 arasında da, "2010'dan sonra FETÖ'nün yargıdaki örgütlenme karargâhı" denilen Türkiye Adalet Akademisi'nde Yönetim Kurulu üyesiydi.
****
Sadi Güven'e dair yukarıda yazıların bir kısmı, Müyesser Yıldız'ın, Güven'in YSK Başkanlığı'na seçilişine dair yazdıklarından, bir kısmı da Oda TV'nin yaptığı sicil araştırmasından alıntı.
***
Güven'in "kariyerine" atıfla "Acaba" diyor Oda TV'deki arkadaşlar;
"Baskı altına alınan YSK Başkanı, FETÖ ile ilişkilerinin kendisine operasyon olarak dönmesinden çekiniyor mudur?
Bu olası çekince, YSK Başkanı'na neler yaptırır?
Erdoğan bu kozu mu oynamaktadır?"
***
Bu sorular da sorulmalı elbette ama Güven'e dair yapılan hatırlatmalardan sonra benim öncelikli sorularım başka. Mesela, böyle bir durumda ilkin şunu sormak gerekmez mi iktidara:
YSK Başkanı'nın geçmişte sahiden de FETÖ ile bu denli yakın bir ilişkisi vardı ise, bu görev yerlerinin, göreve geliş biçimlerinin hiçbiri gizli olmadığı yani malumunuz olduğu halde ne diye uzattınız ki görev süresini?
Hadi göreve gelmesine engel olamadınız, gözünüze perde inmiş günlerdi, muhalefetin onca itirazına rağmen, torba yasayla görevde daha uzun süre kalmasına neden çalıştınız?
Bu sürecinin sonunda YSK Başkanı'nın bir dahli, suçu olduğu ortaya çıkarsa, "bin suçlu" olan da siz olmuyor musunuz bu durumda?
Bahse konu şahısları tenzih ederek, tamamen bu yöntemle alakalı olarak soruyorum:
Bu "devlet"in FETÖ belasından arınamamasının temel nedeni, maharetlerinden faydalanmak istediğiniz kimseleri "geçmişlerini" bir nevi Demokles Kılıcı gibi tepelerinde sallandırarak görevde tutmaktaki ısrarınız olabilir mi?
Eminim "çok anlaşılır"dır da ben anlamıyorum
Gelen gideni aratır derler ya o hesap;
31 Mart gecesinden bu yana AK Parti adına ekranlarda en çok gördüğümüz isim Seçim İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz konuştukça, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'i aramıyor değilim.
Acaba, sonuçlar bu haliyle kesinleşirse faturanın kesileceği ilk isimler arasında olduğunu biliyor olmanın motivasyonundan mı kaynaklanıyor iddiaları yoksa gerçekten, samimiyetle, canı gönülden kendisi de inanıyor mu CHP'ye atfettiklerine?
Kendisi her fırsatta "çok anlaşılır bir şey söylediğini" savunuyor olsa da ben anlamakta güçlük çekiyorum da o bakımdan soruyorum;
24 Haziran 2018'de 172 bin küsur seçmenin oy kullandığı Büyükçekmece'de, 31 Mart 2019'da 174 bin küsur seçmen oy kullandığına göre, nasıl oluyor da bu ilçeye 11 bin seçmen taşınmış oluyor?
Yahut…
Yavuz, "Bu insanları sandık kurullarının başına yerleştiren sizin idari amirleriniz seçim kurullarınız" diyen CHP Sözcüsü Faik Öztrak'a sözüm ona dersini çalışmamış öğrenci muamelesi yapıp da bilirkişi tonunda "hatırlatma(!)"larda bulunurken, "O ilçede ne kadar kamu görevlisi varsa, mülki idare onu seçim kuruluna teslim eder. Mülki idare amirinin görevini o noktada bitti. Teslim etmiş mi? Etmiş. Seçim Kurulu Başkanı, bu teslim ettiği listeden kura çekimiyle sandık sayısının iki katı oranında ismi belirler" diyor ya mesela. Mutlaka yine "çok anlaşılır bir şey söylüyor"dur da, ben anlayamıyorum işte;
Seçim kurulları başkanları Mars'tan mı geldi?
Onları atayan da kendi iktidarları değil miydi?
Bakmayın bugün ayyuka çıkmış bir hal karşısında "operasyonel kabiliyetini" kullanamadığı için öfke saçtıklarına, bir kere daha soruyorum, görev süreleri 2019'da sona eren YSK Başkanı ve üyelerinin görev sürelerini, tartışmalı bir şekilde ve muhalefetin itirazlarına rağmen 2020 yılına kadar uzatan kimdi?
Büyük lokma yut…
İnsan sahiden de iddiasından vuruluyor;
Tescilli bir sahtekarın peşine takılıp da haftalarca Mansur Yavaş'ı itibarsızlaştırmaya ve hatta "yavaş yavaş adaylıktan ayrıl"maya çağıranlar, şimdi hakkında "Cinayet, küçük yaşta kızı alıkoyma, yaralama, azmettirme, ruhsatsız tabanca, çete…" suçlarından 20 yılı ağır olmak üzere hapis cezaları bulunan adayın, Belediye Başkanlığı'nın düşürülmesine itiraz ediyorlar.
Büyük lokma yut, büyük konuşma, tutarlı ol.