Cehaletin böylesi tahsille olur
Devleti dönüştürmek isteyen emperyalist güçlerin, sisteme sızarken dini kullandığını görüp, ’üniter’ yapıyı korumaya çalışanlar hayalet avcısı mı?
Yakın tarih üzerine biraz kafa yoran herkes, emperyalizmin bu topraklar üzerindeki en önemli ’sömürgeleştirme aracı’nın din olduğu gerçeğini kabul eder. Bu araç, hem idarenin, hem de toplumun ‘dizgini’ olarak kullanılabilir. İstediğiniz dönüştürme operasyonunu yapabilirsiniz. Kutsal bir maske ile gizlendiğiniz için ‘tereyağından kıl çeker gibi’ olur biter herşey...
Osmanlı’da Tanzimat ile başlayan süreci düşünün... Etnik ve dini kimlikler için düzenlenen ‘uyum’ yasalarını! ’Demokrasi’ ve ’özgürleştirme’nin, meyvaları nelerdi?
Elmalarla, armutlar! Bir yanda küçük Anadolu kasabalarında Amerika eliyle açılan Misyoner Okulları, diğer yanda kıtalar ötesinden ithal edilen tarikat yapılanmaları. Birlikte olgunlaştılar. ‘İstemsiz ajanlaşma’ sistemine dahil oldular. Hangi meyva 200 yıl bozulmadan durur. Elbette organik olmayan, kendi toprağından beslenmeyen, hormonlu olan...
‘Yersen’ senden iyisi yok, ‘bunlar artık koktu çöpe atayım’ dersen, işin zor! İngiliz kuklasına dönüştürülen hilafet onlardan, isyan için örgütlenen gayrimüslimler onlardan, Müslüman Türkler’i sırtından hançerleyecek silahın depolandığı papaz okulları onlardan, Barış Gönüllüleri onlardan...
Yıldızları bir tek milliyetçilerle barışmıyor. Sen bayrağın gölgesindeki bütün değerleri savunuyorsun, onlar sadece minareleri.. Minarelerin kalkanının bayrak olduğuna basmıyor kafaları, düşünmeye değil, ezbere programlılar. Anadolu’da cemaat oluşturmaya çalışan Patrikhane, Güneydoğu’ya sızmaya çabalayan Protestanlık, Karadeniz’de ’unutulmuş hristiyanlar’ türetenlerle diyalogları var. ‘Anadilde eğitim’ isteyenlerle de... Böyle ‘özgürlükçü’ davranarak ‘ana dinde ibadet’ hakkı kazanacaklarını sanıyorlar.. En fazla, beş vakit ezan okunan camilerde tecavüze uğrayan ‘Irak kadar hür’ olabilirler, farkında değiller. Bütün bu teranenin, emperyalizmin işgal üsleri yaratma harekatı olduğuna ‘hayal’ derler. Çünkü onların, primat olduğuna inanan kanaat önderleri var! Onlardan ’Emperyalizmin din ile sızma girşimi hayalettir’ diye öğrenmişler.
31 Mart Ayaklanması ne İsmet? Askerin içine sızanlar din maskesi takmıyor muydu? Prens Sebahaddin kimdi? ‘Prens’ adını kimden aldı? ‘Hayalet’ten mi? ‘Türkiyeli muhafazakar liberaller’in pirinin Ahrar Fırkası’na İngilizler, Franszılar ve Ermeniler omuz vermedi mi? Bu kervan değil mi, merkezi devlet otoritesine karşı adem-i merkeziyetçi Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nı kışkırtan? Sahi oralarda işbirlikçi bir Damat Ferit yok muydu? Onlar da Türkçü hareketlere ‘hayal’ deyip, ’unsurların birliği’ni savunmuyor muydu? 1960’lardan sonra mantar gibi biten Barış Gönüllüleri, ailelerimize kadar sızıp, Maraş, Çorum, Sivas...’ta şifrelerimizi bir güzel çözmediler mi?
Ah be Primat, bahçıvansın biberin yok, yayın yönetmenisin tarihten haberin yok!
Askerin ve toplumun cahil kesiminin içine sızarak “din elden gidiyor” propagandası yapanların başlattığı 31 Mart Ayaklanması’nın yol açtığı kargaşa üzerine, Hareket Ordusu İstanbul’a geldi.
++++++
Zihin okuyarak güven kazanılmıyor
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Hakkâri’den gelen bir heyeti kabulde diyor ki:
“Ben burada söyleyemeyeceğim şeyleri de düşünüyorum. Hatta sizin de bana söylemek isteyip söyleyemediğiniz şeyleri biliyorum ve size katılıyorum.” Acaba neydi söylemek istenip de söylenemeyenler...
Federasyona yeşıl ışık mı? Apo’ya af mı?
A.G. şirketinin yaptığı ankette en çok güvenilen kurumlar şöyle sıralanıyordu: “Türk Silahlı Kuvvetleri: Yüzde 81.6, Yargı: Yüzde 56.4, Polis: Yüzde 47.3, Cumhurbaşkanı: Yüzde 44.5, Başbakan: Yüzde 29.7...”
Cumhurbaşkanı her zaman TSK ile birlikte bu listenin en başında yer alırdı. Abdullah Gül, Ahmet Necdet Sezer’in yarısı kadar bile güven sağlayamamış durumda... Üstelik bu güven bunalımı giderek artacak gibi görünüyor...
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
Emperyalistin ellerini ovuşturan tablo
Lamı cimi yok, Türkiye’de Amerikanofil İslamcı siyaset yeni sermaye sınıfını palazlandırdı...
Dinci sermaye, “Ilımlı İslam Devleti Modeli”nde, Arap - Amerikan desteğiyle, “dışa bağımlı”, daha çarpıcı deyişiyle “komprador - Müslüman” kapitalistlerini yarattı...
AKP bu sermayenin iktidarıdır...
Politikaya tarihsel - toplumsal - ekonomik kapsamda yaklaşamayan neyin ne olduğunu bilemez...
Dinci sermaye, Amerika’nın desteğiyle, Türkiye’de merkez sağı sildi süpürdü...
AKP bu sürecin partisi...
21’inci yüzyılın başında işçi - köylü - esnafı politikada kim yönlendiriyor?..
Tarikat başı mı, şeyh mi, toprak ağası mı, yoksa bir başkası mı?..
Hırslı dinci sermayenin karşısında bugün laik bir sermaye sınıfı var mı?..
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet
++++++
GÜNÜN SÖZÜ
Valilerin dağıttıkları kömür torbalarının üzerinde ’Başbakanlık’ yazıyormuş.
Yetmez! Okuma yazması olmayan vatandaşlar için Erdoğan’ın fotoğrafı da basılmalı...
* Gülhan Elmas
++++++
Engin, ayıp olmuyor mu?
Engin Ardıç’ın Seyir Defteri... 27 Kasım 2008, 23. gün: Sözünü tutmamaya ve anırmamaya devam ediyor..
Bir taksi şoförünün yüzüne söylemediklerini, sütunundan söylemiş. Hayat dersi veriyor: “Ben de işçi emeklisiyim ama insan gibi yaşamk için hayat boyu çalışmak zorundayım. Ne kimsenin eline bakıyorum, ne kimse benim elime bakıyor...”
Yanlışsın Engin, hepimiz eline bakıyoruz... Belki birgün elin cebine gider de, yetimin hakkı olan 500 bin YTL’yi geri verirsin diye bekliyoruz...“Halime şükrettim” diye, kanaatkârlaşmışsın! Senin ’şükür’ün okuyucunun gözünde ’yalancı’ durumuna düştüğün, hakkın olmayan bir parayla sefanı sürdüğün bugüne mi?
Kuyruğu dik tuttuğuna emin misin?
Taksim Meydanı’na gidip anırmadığın... Millet’ten ’rızaları olmadan’ aldığını geri iade etmediğin müddetçe o kuyruğun dikilmesi çok zor değil mi?
++++++
Zırlama Vakit, zırlama
Sen her Allah’ın günü ağza alınmayacak hakaretler savuracaksın... Sen her Allah’ın günü ağzından salyalar akıtarak insanların şeref, onur ve haysiyetlerini ayaklar altına alacaksın... Sen her Allah’ın günü küfürler yağdırarak, iftiralar atarak dört dörtlük kişilik hakkı ihlalleri yapacaksın... Sen her Allah’ın günü önüne gelenin üstüne çamur sıçratacaksın...
Bunların karşılığı olarak...
Mahkemeye başvurulup tazminat talep edilince...
“Aydın Doğan bizi bitirmek istiyor” diye zırlayacaksın... Bence hiç zırlama!
Öyle “mücahitlik hikayeleri” ya da “Vakit Gazetesi’nin şanlı direniş tarihi hikayeleri” falan da anlatma...
Çünkü sen “mücahit” değil “müfteri”sin... Daha dün sırf seni eleştirdiler diye dindar kadınları “Başkalarından para aldılar” şeklinde suçlayacak kadar alçalmadın mı? Sen değil misin katilleri ve işkencecileri savunan? Sen değil misin yaptığın yayınlarla milleti dine diyanete düşman eden? Sen değil misin cepheleştiren? Sen değilmisin “çocuk tacizi” ile suçlanan yazarına önce kol kanat geren, sonra mahallenin ayağa kalkması karşısında “Tamam ona yazdırmayacağız” demek durumunda kalan?
* Ahmet Hakan / Hürriyet
++++++
MİNİ YORUM
Denekler denendi mi?
Osman Sınav, NTV’de reyting ölçümleri konusunda düşüncelerini açıklarken, “Ben 15 yıldır her hafta, hiç firesiz, bu toplumun duygusunu yakaladım. İki yıldır ise bir kere bile beğenilerini, beklentilerini öngöremedim. Bunu anlamak çok zor” dedi.
Söylediğine göre iki yıl önce reyting ölçümlerinde kullanılan ‘denek’ler değiştirilmiş. Belki işi ‘garantiye almak’ için, daha önceden denenmiş, test edilip onaylanmış denekler kullanılmaya başlanmıştır!
++++++
SİZDEN GELENLER
Kurtlar Vadisi’nde neler oluyor?
Bir zamanlar ülkemizde bir dizi vardı. Dizinin başlangıcında filmin başrol oyuncusu devletin bir (devlet görevlilerine olan ilgilimiz ve sevgimizden ötürü sevilen bir karakter ortaya çıkarılacak) biriminin elemanı olarak görünmeye başladı.
Ve ilk bölümlerde işlenen konular 1990’lı yılların Türkiye’sinde ki Kürtçü mafyaların, yeraltı babalarının nasıl bu paraları PKK’ya aktardıklarıydı. Böylece en azından para trafiği ortaya çıkacak, kulakları üzerine yatan insanların kulaklarına kar suyu kaçırılacaktı.
Dizide kumarhaneciler kıralı Ömer Lütfü Topal, Savaş Buldan gibi PKK finansörlerinin nasıl bitirildiği ve neden bitirildiği anlatılmaktaydı. Bunları da elemine eden Polat karakteri idi.
Lakin dizi son zamanlarda başlangıcında verilen mesajların tam tersi mesajları vermeye başladı. İlk başta Kürtçü bölücü çeteleri temizleyenler kahraman ilan edilirken, yeni bölümlerde ise 180 derece dönülerek, dizideki o temizliği yapan, dün kahraman olarak yansıtılan karakterler, bu gün İskender Büyük rolü ile, artık birer hain olarak Türk toplumuna sunulmaktadır.
Yani dünün İskender Büyük’ü bugün Polat olmuş vaziyettedir. Ve tabiî ki İskender Büyük ve adamları da vatan haini, Amerikanın kucağında oturan satılık adamlar.
Ama bir türlü bu Amerika ajanları görülmemekte gerçek anlamda Türkiye üzerindeki planların kimler tarafından, nerelerde hazırlandığı adeta bir sır gibi saklanıp İskender Büyük ve devlet içerisinde görev yapan memurlar tarafından hazırlandığı ve yaptırıldığı izlenimi verilmektedir ki, bu da devlete çıkar gözetmeksizin hizmet eden insanları üzmektedir.
Açıkçası artık Kurtlar Vadisi senaristleri tamamen Türk Milliyetçiliğini yıpratma ve onu kötü gösterme çalışmaları ile meşguldür.
Artık Kurtlar Vadisi AKP’ye odun taşımakta ve ABD’ye hizmet etmektedir. İktidarın kimin kucağına oturduğunu Kurtlar Vadisi finansörleri ve ekibi de dahil olmak üzere ülkemizde bilmeyen yoktur.
Dizide eli kanlı PKK Terör örgütü sorumluları mazlum garip olarak sergilenmektedir. Muro mu ne halt olduğu belli olmayan tipler, Türk seyircisine ve gençliğe rol modeli olarak sunulmaya çalışılmaktadır. Güya akılları sıra hem PKK ile hem Komünizm ile dalga geçelim derken tam tersi olarak, bu iki şer odağı da Millet nezdinde ’cici’ gösterilmekte, ya da yansımaları bu şekilde algılanmaktadır.
Evet, Kurtlar Vadisi ölmüştür.
Yaşasın ABD ve AKP kontrolündeki Çakallar Vadisi.
Ve kahrolsun İskender Büyük rolünde bitirilmek istenen Türk Milliyetçiliği.
* Mustafa Doğan / Ziraat Mühendisi
* * * * *
Bebek katilinin psikolojisi
İmralı’ya yeni koğuşlar yapılacak, ileride de yeni mahkumlar gelebilecekmiş. Bakan bunu kendi ağzıyla söyledi Avrupa ve terör örgütünün uzantısı olan DTP, Apo’nun psikolojisi bozulduğu gerekçesiyle bazı mahkumların oraya gönderilmesi gerektiğini söylüyor. Sorarım size, bebek katilinin psikolojisi olur mu, olmayan psikoloji nasıl bozulur? Hadi diyelim ki var, o zaman sorarlar adama o psikoloji kundaktaki, beşikteki bebekleri öldürürken neredeydi?
* Hasan Karadereli / Akdeniz Üniversitesi İktisat Fakültesi
* * * * *
Tarihimiz değersizleştiriliyor
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Koyun’un değerlendirmesi: “Türk tarihi neredeyse kuzey yarı kürede ve ekvatorun biraz da altındaki tüm tarihi, sosyal değişimleri oluşturmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün tamamen yıpranmış bir milletten nasıl böyle bir düzen çıkardığını, siyaseti ve stratejileri ile nasıl büyük bir oyun çıkardığını anlayabilmek gerekir. Sosyal değişimlerden memnun olmayanlar da olacaktır. Çünkü insan yaşadığı şekli korumak isteyen, savunma mekanizması olan bir varlıktır ve yaşam sürdürme gayreti eğer statükoyu korumaksa, canlı biraz da statükocudur.
O, stratejileri ile savaşlarda en az insan kaybetmeyi istemiştir.Atatürk yaşamı boyunca Çanakkale’de 57. Alayın kaybettiği çok sayıda asker için üzülmüş bir Türk büyüğüydü. Atatürk ve müthiş komutanları Sakarya’da çok iyi lojistiği olan Yunan ordusunun önce lojistiğini kesmiş, savaş 22 gün sürmüştü. Kayıp az olmuştu, yoksa Sakarya’dan itibaren ordu yıpranacaktı. Kimse sebep-sonucu ayrıntılı yazmıyor; aradan işine gelen şeyi alıveriyor. Hele o askerler, o şehitler, o gaziler, olağanüstü fedakârlıkla en güç şartlarda savaştılar.
Şimdi bazıları kalkmış, bu mücadeleyi, aklı sıra küçümsemeye çalışıyor!
Kimse Atatürk’ün İslam’a, dine saygısıyla topluma saygısını birleştiren sözlerini yazmıyor, söylemiyor. O hayal ve ufuk kaç kişide vardı? Milletinin tüm katmanlarının gözünde milletin bir değerini yok etmeye çalışıyorlar. “Atatürk’ün Makedonyalı, Yunan ya da Sırp olabileceğini”(?!) Vahdettin’in bir İngiliz delegeye söylediği iddiası ortaya atılıyor! Atatürk, “bizim Mustafa” olsun diye uğraşılıyor. Tesadüf, aynı günlerde Türkiye Cumhuriyeti “Anadolu Cumhuriyeti” mi olsa daha iyi olurdu tartışması başlatılıyor.
Zaten kolay kurtarmıştık ya, sorun yok o zaman!
Bu senaryoya göre, önce beni değerli geçmişimden, Göktürklerden, Altınordu’dan, Selçuklu’dan, Osmanlı’dan kopar; milleti birbirine düşman et; şimdi Atatürk’ten, aziz şehitlerimizin anısından kurtar, uzaklaştır, kimliksiz bırak; sonra da “Anadolu cumhuriyeti” yap! Yok, o kadar da değil!
Seviyoruz kardeşim! İnadına hepsini.. Atatürk’ü, Fatih’i, Alparslan’ı, Sencer’i, Kanuni’yi, Hacı Bektaş’ı, Mevlana’yı, Biruni’yi, Yunus’u, Karabekir’i, Enver Paşa’yı.... Seviyoruz kardeşim binlerce yıldır beraber yaşadığımız Kürt kardeşlerimizi. Biz dünyaya tanım yapabilmiş ve bunu yaşatabilmiş bir milletiz. Bizi kendimize zavallı hissettirip boynumuzu
bükemeyeceksiniz.”
* Murat Fethi Doğan
* * * * *
24 Kasım kutlu olsun mu?
24 Kasım öğretmenler günü her sene kutlanacak. Amma:öğretmenliği boyunca bir mum gibi etrafını aydınlatırken, kendi ömrünü eritmiş ve tüketmiş olarak emekli olan öğretmen, son demlerinde yoksulluğa çaresizliğe, fakirliğe, kimsesizliğe, ezikliğe teslim edilen öğretmenin bu gününde, yaldızlı nutuklar atanlara bakarak; onlar adına bir kez daha kahrolarak demek ki öğretmeni senede bir gün hatırlıyabiliyorlar deyip, boyun büküp kaderine küsüyor.Öğretmenler günü kutlu olsun mu?
* Turan Kırılmazoğlu / Emekli Öğretmen
* * * * *
Mesut Parlak’ın tavrı ferahlattı
İsrail Büyükelçisinin küstah tavrına karşı uzun yıllardır, hasret kaldığımız onurlu tavrınız ile yüreğimize su serptiniz. Sağolun, varolun. Atatürk’ün Rektörüne yakışır tavır işte budur. Herşeyin kötü gittiği bir ortamda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın onurunu yaşattınız bize...Ne mutlu sizin yetiştiren anneye, babaya,öğretmene,ne mutlu sizin öğrenciniz olanlara.Öğretmenler Gününüzü bu duygularla kutlar, en derin saygı ve şükranlarımı sunarım.
* Ali Sakarya / Makine Mühendisi