Camiye yardım gerçeği
Son günlerde Türkiye’de en çok konuşulan konuların başında Diyanet İşleri Başkanlığı ve 1 milyon liraya satın aldığı otomobil var.
Tam 2 aydır Türkiye’nin gündeminde.
Diyanet, otomobil ile ilgili ilk açıklamasında bunun devlet ödeneğiyle alınmadığını Vakıf aracılığı ile alındığını açıkladı.
Arabayı alan Diyanet Vakfı olunca tartışmanın boyutu değişti, bu kez “Diyanet İşleri Başkanı’nın bu kadar pahalı bir arabaya binmesi” gündeme geldi.
Aslında burada en büyük skandal sessiz sedasız kapatılmış oldu.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 5 milyarı geçen bütçesi ve otomobil Diyanet Vakfı’nın gündeme gelmesini engelledi.
Türkiye’de bir Diyanet Vakfı olayı var.
Bu vakfa her ay Türkiye’nin her yerindeki camilerden ve hayırseverlerden toplanan 2 milyon liraya yakın bir bağış geliyor.
Bir imamın feryadı
“Bu cuma yardımlarını toplamak zorunda mıyız? Ben köyde görev yapıyorum, dolayısıyla cemaatim sabit ve aynı kişiler. En fazla 4 saf oluyor zaten. Daha fazla insan da yok köyde. Ramazan nedeniyle Kadir gecesi ve bayram da dahil olmak şartıyla toplam 6 defa yardım toplanacak önümüzdeki ay. Aynı kişilere 3-5 günde bir “hadi bir daha yardım toplayacağız” demek çok zoruma gidiyor. Cemaat değişken olsa bir yere kadar kabullenilebilir belki. O da doğru değil aslında. Ama zaten cemaat aynı kişilerden müteşekkil. Bir haftada bir insandan bir defa yardım istenir ve o da gönül rahatlığı ile seve seve verir. Ama 3 defa da toplanmaz ki!.. Salı gecesi Kadir yardım, cuma yardım; pazar bayram yine yardım.”
Bu sözler Türkiye’de Devlet bütçesinden en fazla pay alan kurumun memurundan, yani bir imamdan.
Aşağıdaki sözler ise hayatını bir cami inşaatına adamış ancak yaşadıklarıyla büyük bir hayal kırıklığına uğramış hayırseverden:
“Tam 5 yıl, Gaziantep’te dükkan dükkan, ev ev dolaşarak bir cami inşaatı için yardım topladık. Sonunda camiyi tamamladık. Altındaki dükkanları kiraya verip ömür boyu caminin ihtiyaçlarını karşılayacak bir gelir de elde ettik. İlk ay kiraları alıp caminin çevre düzenlemesini yaptık. Daha ikinci kirayı almadan bir yazı geldi müftülükten. Dükkanların acil olarak Diyanet Vakfı’na devredilmesi gerektiği aksi takdirde suç işlemiş olacağımızı söylediler. Nasıl olsa Diyanet Vakfı camiye yardım eder diye hemen devrini yaptık. Kış geldi ve cami için para lazım oldu. Müftüye gittiğimizde bize değil yardım etmek bir de elimize makbuz tutuşturulup vakfa para toplamamız istendi.”
Diyanet Vakfı’nın geliri sadece bununla kalmıyor. Caminin camı, kapısı ve boyası için toplanan paranın da yaklaşık yüzde 12’si bu vakfa gidiyor. İnsanların “Devlet” diye tercih ettikleri Hac organizasyonu ise Vakfın bir başka önemli gelir kaynağı.
Vakıf bu parayı ne yapıyor?
En önemli kısmı Müftü ve Diyanet İşleri Başkanı ile diğer Daire Başkanları’nın temsil giderleri yani çay-kahve ve belirli seyahat masrafları buradan karşılanıyor. Hatta Başkan’ın 1 milyon liralık otomobili bile bu vakfın parasından alınıyor. Yani vatandaşın caminin boyası için huzurla verdiği para lüks otomobil oluyor, seyahat harcırahı oluyor.
Vakıf en büyük harcamalarını ise yine yurt dışında yapıyor.
Tüm bunlar olurken insanlar bir otomobili tartışıp duruyor. Burada sorgulanması gereken kesinlikle Diyanet Vakfı ve harcamalarıdır.
Bu konuyu işlemeye devam edeceğim.