Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Cam köşk taşlanıyor...

Sınırları dâhilinde otuz yıldır bitmek bilmeyen ve önlenemeyen bir terör belâsıyla uğraşan Türkiye, Ortadoğu’da ‘sıfır sorun’ başlığıyla başlattığı ‘stratejik derinlikli’ dış politikanın neticesinde bölgede aktif ve etkili bir ülke olacağım derken, potansiyel olarak terörün sınırlarını genişletiyor, sınırları dâhilindeki terörü güney sınırlarının tamamına yayıyor yıllardır.
Camdan bir köşkte oturuyoruz ve AKP’nin dış politikası komşunun/komşularının camına taş atıyor...
Komşunuzun camına taş atıyorsanız ya camdan bir köşke oturmayacaksınız ya da caydırıcılığınız o kadar yüksek olacak ki taşlayamayacaklar...
“Esad’ı devireceğim...” derken Suriye’deki terör örgütleriyle ahbap-çavuş ilişkiler kuran ve Esad sonrası Suriye’de Müslüman Kardeşler iktidarı rüyası gören Davutoğlu’nun ‘stratejik derinliği’de önce askerî jetimizle Akdeniz’e, ardından Ortadoğu’nun kanlı çukurlarına ve nihâyet Suruç’taki intihar saldırısıyla kendi topraklarımız gömüldü...
Mütedeyyin çevrelerde İslamcı mahallenin yaramaz çocukları gibi görülen cinâyet makinaları sınırlarımızda fink atmaya başladılar...
Savaş mağduru sıfatıyla milyonlarca Suriyeliyi sınırlarından içeriye alan ve büyük şehirlerimizden kasabalarımıza kadar kontrolsüz bir şekilde yayılan tehlikenin hangi terör eylemlerine gebe olduğu yakın zamanda açığa çıkacak...
Ortadoğu’da iyice sıkışan Barzani hâricinde hangi ülke veya grup Türkiye için “acaba ne der?” sorusunu sormaktadır?
1990 ve 2000’lerdeki savaşlarda ‘Kürt Devleti’ usul usul Kuzey Irak’ta kurulurken Türkiye’ye “Ne dersin?” diye soran olmuş muydu? Türkiye ne yapabildi?
Askerlerinin başına çuval geçirilen Türkiye ne yapabildi?
Kerkük’te tapu dairesi Kürtler tarafından basılarak, Türkmen nüfusun tapu bilgilerinin bulunduğu dosyalar sokaklarda Hıdrellez ateşinde yakılır gibi sevinç nârâlarıyla yakılıp üzerinden Peşmergeler atladığında Türkiye ne yapabildi?
Kuzey Suriye’de belli ki özerklikle başlayacak yeni bir ‘Kürt Devleti’ kurulma sürecine girildiğinde ve Kobani, Afrin, Derikathamko ve Amude gibi yerleşim birimlerinde gücü eline geçiren PYD’nin gönderlere PKK bayrağı astığında Türkiye ne yapabildi?
* * *
Sokak ortasında mahallenin çocukları tarafından kovalanan ve delicesine koşan bir köpeğe “nereye kadar kaçacaksın?” diye sorar bir diğer köpek. Köpek can havliyle koşmaya devam ederken bir yandan da cevap verir:
“Mahallenin piçleri yorulana kadar”
* * *
‘Barış Süreci’ adı altında içeride kendi kuyusunu kazan Türkiye, güney sınırlarına ekilen ve bugüne kadar yaşadığımızın kat be kat üzerinde güçlü bir potansiyele sâhip bir terör karşısında çok daha zor zamanlara gebedir.
Evet, aktif dışpolitika cesâreti kulağa hoş geliyor.
Fakat, cesâretin yanında muhakkak aklı dolu olması gereken bir tarafı da yok mu aktif dış politikanın?
Esad devrilsin ve Suriye’de zulüm bitsin, mezhepçi diktatörlük bitsin.. Kardeş Suriye halkı huzura kavuşsun. Evet, gerçekten de öyle olsun ve bunu istemeyenin gözü çıksın. Esad’ın ve bütün diktatörlerin de cehenneme kadar yolları var!..
Ya sonrası?!
Sonrasındaki gelişmeler karşısında Türkiye ne yapacaktı?
Irak’ın hemen yanında Suriye sınırlarına yerleşen terör karşısında Türkiye ne yapacaktı?
PKK ile masaya oturulan Oslo anlaşmasıyla alâkalı “benim tâlimatım” diyen zamanın Başbakanı, Suriye’nin kuzeyinde Esad sonrası kurulacak Kürt devleti için de “tâlimatı ben verdim” mi diyecekti?
Ve biz bunun adına “derin strateji” mi diyecektik?
Davut’un oğulları Davutoğlu’na saldırıyor diye gözümüz kapalı, kulaklarımız tıkalı mı olacaktı?
Evet...Şimdi camdan kökümüz taşlanıyor... ‘Derin strateji’nin ve ‘komşularla sıfır sorun’un dâhi profesörü(!) Davutoğlu’ndan neden derin stratejiler duymuyoruz da, muhalefet partileriyle ortak teröre karşı birlik olalım deklarasyonu gibi beylik laflar duyuyoruz?
Bu bir iflas mı?
Bu iflâsın bedelini kim ödeyecek?

Yazarın Diğer Yazıları