Çalışanların kara çağı
Ekonomi tarihi içinde, çalışanlar en zor çağını yaşıyor. Küreselleşme sorunu ve bu sürecin getirdiği global krizin tüm maliyetine çalışanlar katlandı.
Küresel süreçte, küreselleşme yalnızca spekülatif sermaye ve sıcak para hareketlerinin aşırı artmasıyla sınırlı kaldı. Mal dolaşımında gümrükler yine kaldı. Emeğin dolaşımı ise tersine kısıtlandı.
Tüm dünyada Hükümetler finans sektörünü destekledi. Reel sektöre kısmen de olsa teşvik edildi. Buna karşılık işsizlerin sayısı arttı. Çalışanların reel geliri düştü.
Krize karşı işletmeler maliyetlerini azaltmak için,
1) Üretimlerini kıstılar... İşçileri zorunlu izne çıkardılar.
2) İşçi tensikatına gittiler... İşçi çıkardılar.
3) İşçiyi çıkarma tehdidi altında, ücret indirimine gittiler.
4) Emeğin daha az istihdam edildiği, sermaye yoğun yatırımı tercih ettiler.
Türkiye, G-20’ler içinde, gerçek işsiz sayısına bakarsak, en ağır istihdam sorunu yaşayan ülke oldu.
Artık, resesyondan çıkış ve işsizliğin çözümü Türkiye’nin en önemli gündemi olmalıdır. Bunun için önce istihdam sorununu bir bütün olarak ele almak ve soruna doğru teşhis koymak gerekir. Aksi halde elinizde çözüm için bir altyapınız olmaz.
1) Başbakan, “işsizliğin en arttığı ülkeyiz. İşsizlik oranında bizde 2.6 - 2.8 gibi artışlar var. Bizim dışımızdaki ülkelerde bu oran yüzde 3-4-5-6’lara varıyor. ’
Bu artış oranlarının doğru olmadığı tartışma götürmez bir gerçektir. Mamafih, Başbakanın bu sözlerinin ardından TÜİK işsizlik oranlarını açıladı. Geçen ağustosa göre bu Ağustosta, işsizlik oranı yüzde 3.2 puan arttı. Buna karşılık aynı dönemde Yunanistan’da 2.6, Rusya’da 2.3 ve Fransa’da 2.1 puan arttı. Başbakan işsizlik sorununu hafiften alırsa, hükümet ne yapacak? Başbakanın sözü, “hiçbir önlem almaya gerek yok” anlamındadır.
Ayrıca, mızrak çuvala sığmaz... Başbakanın siyaha beyaz demesi, Başbakana ve hükümete olan güvenin de düşmesine neden oluyor. Güven bunalımına yol açıyor. Bunun içindir ki son iki yıldır Reel sektör güven endeksi, 100” ün altında, yani güvensizlik sınırının altında seyrediyor.
Öte yandan, TÜİK de gerçek işsizliğin ortaya çıkmasını engelliyor. TÜİK işsiz sayısını ve işsizlik oranını hesaplamak için, AB standartlarını kullanıyor...
Bu anlamda, Ağustos ayında işsiz sayısının 3.5 milyon olduğunu açıkladı. Ne var ki aynı zamanda, iş aramayıp çalışmaya hazır olanların sayısını da 1.9 milyon olarak açıkladı. Aslında bu 1.9 milyon insan da işsizdir.
Türkiye’de işsiz sayısı ile ilgili tartışma bu noktadan başlıyor. Çünkü AB’de bu tür işsiz, iş arayıp bulamadığı için iş aramaktan vazgeçmiş, umudu kaybolmuş işçilerin sayısı azdır. AB’de devlet işsize daha fazla işsizlik ödeneği vermesin diye, iş bulma konusunda iyi örgütlenmiştir. Bizde ise Hükümet işsizlik fonundan, işsize bile zor ve kısa süreli ödenek veriyor.
Bu nedenlerle, Türkiye de gerçek işsizleri bilmek için, geniş anlamda işsizlik tarifi getirmek ve buna göre açıklamak gerekir.
Geniş anlamda ve gerçek işsiz sayısı 5.4 milyondur. İşsizlik oranı ise yüzde 20.4’tür.
Bu gerçekleri bildikten sonra çözüm için, öncelikle üretim ve istihdamı artıran politikalara geçmeliyiz. Kayıt dışı istihdamı çözmeliyiz.