Büyüme ve cari açık
Bu sene Ocak-Haziran ilk 6 aylık dönemde, cari açık 3 milyar 259 milyon dolara geriledi. Geçen senenin aynı 6 ayında 31 milyar 49 milyon dolar olmuştu.
Üretimde ithal aramalı ve hammadde oranının yüksek olması nedeniyle , büyüme cari açık yarattı. Eğer üretimde yerli girdi payı yüksek olsaydı, aynı zamanda kota getirerek Çinden incik-boncuk ve naylon ithalat etmeseydik, 2003-2018 yılları arasında 575 milyar 521 milyon dolar cari açık vermemiş olacaktık. Bunun yolu da çok kolaydı.
Bir; Dalgalı kur politikası yerine kontrollü kur politikası uygulayacaktık.
İki; Çin'den gelen ve benzer gereksiz tüketim mallarına kota uygulayacaktık.
Üç; Bütün teşvikleri içeride aramalı ve hammadde üretimine yöneltecektik.
Piyasa ekonomisi, devletin spekülatif sermayeye ve başıbozuk piyasaya izin vermesi demek değildir.
Üç çeyrektir üretim gerilediği için, kullanılan ithal aramalı ve hammadde oranı da azaldı. Bu nedenle geçen sene ilk 6 ayda 93,2 milyar dolar olan aramalı ithalatı bu sene 77.6 milyar dolara geriledi. Ne var ki toplam ithalat içinde aramallarının oranı azalmadı ve yüzde 78.8 oldu.
Tekrar etmek gerekirse, büyüme olduğu dönemlerde ara mallarını içeride üretmiş olsaydık bu cari açık oluşmazdı.
Şimdi Kur artışından dolayı ithal tüketim malları daha pahalı geldiği, ayrıca GSYH küçülme olduğu ve gelirler azaldı, toplam talep daraldı ve sonuçta tüketim malları ithalatı da azaldı. 2018 ilk 6 ayında 13.5 milyar dolar olan tüketim malı ithalatı bu sene aynı dönemde 8.6 milyar dolara geriledi.
Normal koşullarda kur artışı ithal aramalı fiyatlarını artırdığı için yerine içeride aramalı üretiminin artması gerekirdi. Ne var ki hukuki altyapı ve güven sorunu olduğu için fiilen kimse yatırım yapmadı.
Ekonomide küçülme olmasaydı, büyüme devam etseydi, TL'nin aşırı değer kazanmasından dolayı tüketim malı ithalatında bir miktar düşme olurdu, ancak yerli ikame üretim olmadığı için ithal girdi fazla azalmazdı. Zira oligopol piyasa yapısı nedeniyle üretici ithalat nedeniyle maliyetleri artsa da bunu perakendeye yansıtabiliyor. Bunu yaşadık ve gördük…Geçen sene Yi-ÜFE artışı TÜFE'yi de artırdı.
Bu şartlarda büyüme olursa, üretimde dışa bağımlı yapı değişmediği için cari açık tekrar artacaktır.
TL'nin yüzde 25 dolayında daha düşük değerde olması nedeniyle bu sene yüksek kur artışları olmadı. İlk 6 ayda kaynağı belirsiz para girişi de olmadı. Tersine az da olsa çıkış oldu. Bu demektir ki ekonomi yönetimi kuru frenlemek için kaynağı belirsiz döviz girişlerine ya göz yumuyor veya dolaylı yoldan teşvik ediyor.
Yukarıdaki tabloda yer alan doğrudan yatırım girişleri geçen seneye göre değişmemiş. Aslında bu girişlerin kaynağı da yabancılara gayrimenkul satışlarıdır.
Diğer yatırımların büyük kısmı dış borçlardan oluşuyor. Dış borçlarda bu sene net ödeme yapılmış.
Çözümler dönüp dolaşıp aynı kapıya çıkıyor. Hukuki ve demokratik altyapıyı yeniden inşa ederek yatırımların önünü açmalıyız.
Ciddi bir planlama yaparak, günübirlik politikalardan ve günlük kararlardan kurtulmalıyız.