Büyüme kimin için var?
2010 yılında Türkiye’nin büyüme oranı yüzde 8 gibi yüksek bir büyüme olacaktır.
Yüzde 8 büyüme oranına göre, 2010’da 2009 yılına göre GSYH cari fiyatlarla 952 milyar liradan yaklaşık 1 trilyon 90 milyar liraya çıkacak yani 140 milyar lira daha fazla olacaktır.
2010’da büyüme oranının yüksek çıkması kısmen, 2009’daki yüzde 4.7 küçülmeden, kısmen de gerçek büyüme sağlamasından ileri geldi. Öncelikli sorun bu büyümenin devam edip etmeyeceğidir.
2010’da ortaya çıkan cari açık 45 milyar doları geçmiştir. Büyümenin devam etmesi, TL değerli iken, cari açığın artması demektir. Ayrıca para politikasının sıkılaştırılması,TL’nin değerlenmesine yol açar. İthalat talebi artar.
Yine Merkez Bankasının likiditeyi daraltması, kredi faizlerinin artmasına ve yatırım kredilerinin pahalılaşmasına neden olacaktır. Faizlerin düşük seyretmesi, fizikî yatırımların artmasına, kaynakların fizikî yatırımlara gitmesine yol açar. Ancak para politikasının sıkılaştırılması, faizlerin de artmasına neden olacak ve yatırım kredi maliyetleri artacaktır.
Yurt dışına 15 milyar dolar çıktı
Cari açığın finansmanı için aldığımız dış borç faiz ödemeleri, varlık satışları nedeniyle yabancıların sağladığı kârlar nedeniyle yurt dışına yılda 10-15 milyar dolar çıkıyor. Ayrıca dış borç anapara ödemeleri de başlayınca bu kaynak çıkışı hızlanacaktır. Yurt dışına çıkan kaynakların GSYH’ya oranı, potansiyel büyüme oranından daha yüksek olursa fakirleşme başlayacaktır.
Türkiye istikrarsız büyüme yaşıyor. 2009 yılının ilk çeyreğinde Türkiye dünyada en büyük daralmayı yaşadı. 2009 yılında dünya ortalamasının altında daraldı. 2010 yılında da tam tersi oldu... Yani bu kadar zigzaglı büyüme yaşanması da bir istikrarsızlık göstergesidir. Her ülkede global büyümeden daha önemlisi, ortalama fert başına gelirde büyümedir. Bu anlamda büyüme demek fert başına gelir artışı demektir. Bu anlamda Türkiye’de büyüme geri sıralardadır.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler söz konusu olduğunda, “iktisadî gelişme” daha da önemlidir. İktisadî gelişme, bir toplumun eğitim ve kültür düzeyinin gelişmesi, çocuk ölümlerinde azalma, sağlık hizmetlerinin artması, fert başına gelirin artması ve refah düzeyinin yükselmesi gibi sosyal göstergelerin de iyileşmesi demektir...
Büyüyoruz ama gelişmiyoruz
İktisadî gelişme anlamında Türkiye geriye gidiyor... Bunun iki önemli nedeni var: Bir... Büyüme toplum refahına yansımıyor... İki... Hükümet kamu kaynaklarını etkin kullanamıyor. Popülizm ve kayırmacılık ağır basıyor.
Büyüme refaha yansımıyor... Çünkü hükümet maaş ve ücret artışlarında, asgarî ücrette yalnızca enflasyonu dikkate alıyor. Büyümeden refah payını dikkate almıyor.
İşsizlik de aynı şekilde... Büyümenin ilk etkisi istihdam artışıdır... Oysaki Türkiye, ucuz kurdan dolayı, büyüme için gerekli hammadde ve aramalını üretmedi, ithal etti... Bu nedenle istihdam yaratılmadı.
Bu şartlarda büyümeden doğan gelir artışı toplumun yalnızca belirli bir kesimine gidiyor... Bu durumda gelir dağılımında da iyileşme görülmüyor...