Büyük Taarruz Büyük Zafer
Anlar vardır ki o anlarda kader değişir, yaşanan kırılma bambaşka bir dünyanın doğumuna yol açar.
İşte 30 Ağustos tarihi de böyle bir andır, yüzyıllardır o hezimetten bu hezimete savrulup duran, Ayastefenos ve Sevr gibi birçok utanç verici anlaşmaya boyun eğmek zorunda bırakılan Türk Milleti yüzyıllar sonra ilk defa 30 Ağustosta taarruza kalkmış, zafere yürüyerek makûs talihini değiştirmiştir.
Bu büyük zafer sadece askeri bir başarı da değildir, bu zafer sayesinde emperyalist güçleri topraklarından söküp atan Türk Milleti egemenlik hak ve özgürlüklerini elde ederek bir Cumhuriyet kurma, vatan sahibi ve vatandaş olma hakkını da elde etmiştir.
Bakınız Türkler insan uygarlığına damga vurmuş kadim bir halktır. Bu halk tarih boyunca birçok devletin tabiiyetinde bulunmuş ve lakin hiçbir zaman egemenlik hak ve özgürlüklerine sahip olamamıştı.
Türk halkı tarihte ilk defa Mustafa Kemal önderliğinde emperyalist işgalci güçlere ve Osmanlı Hanedanına karşı savaşmış; hem Osmanlı ordularını ve hem de işgalci emperyalist orduları yenerek egemenlik hak ve özgürlüklerini söke söke elde etmiştir.
30 Ağustos işte bu yüzden sadece bir askeri zafer değil, Türk halkının egemenlik hak ve özgürlüklerini elde ederek bir siyasi birlik kurması ve Türk Milletine dönüşmesinin dönüm noktasıdır da.
Üstelik Türk Milleti sadece egemenlik hak ve özgürlüklerini elde ederek bir siyasi birliktelik oluşturarak bir devlet kurmakla yetinmemiş aynı zamanda Türk Devrimleri olarak adlandırılan tarihin en büyük aydınlanma hareketlerinden birini de başarmıştır.
Ve elbette bütün bunların Mustafa Kemal Atatürk’ün dâhiyane önderliğinde gerçekleştirildiğini de unutmayalım.
Türkler Sevr anlaşmasını yırtıp atıp savaşarak egemenlik hak ve özgürlüklerini elde edip birde üstüne Türk Devrimlerini gerçekleştirince bu emperyalist egemen güçlerin çizmeleri altında ezilen tüm dünya halklarına muhteşem bir örnek olmuştur.
Ezilen bu halklar Türkler başardı o halde bizde başarabiliriz umuduna kapılıp, yüreklenmişlerdir.
İşte 30 Ağustos zaferi bu yüzden sadece askeri bir zafer değil dünya düzenini de değiştiren önemli bir kırılma anıydı.
30 Ağustos’ta zafer kazanılmasa, Türk ordusu yenilse, Mustafa Kemal ve yoldaşları yakalanıp idam edilse kolay kolay bir daha kimse böyle bir meydan okumaya cesaret edemez ve emin olun dünya tarihi bambaşka akardı.
Ne Hindistan’ın, ne Çin’in ve ne de Afrika’daki sömürgelerin aklına ayaklanmak, savaşıp bağımsızlıklarını kazanmak düşmezdi, düşemezdi.
Biz ne yazık ki halkımıza tarihi olayları tam ve anlamlı bir şekilde anlatmıyoruz ve insanlarda bilmedikleri olaylar üzerinden kolayca yönlendirilebiliyor.
Unutmayın bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturan eski TBMM Başkanı Kahraman Rize'de yaptığı bir konuşmada şehirlerin düşman işgalinden kurtarılmasının kutlanmasına karşı çıkıp Kurtuluş Savaşı'nı yok saymıştı!
Kahraman kentlerin kurtuluş günlerini kutlamaya karşı olduğunu söyleyerek, “İstanbul’un kurtuluşu 6 Ekim, kim demiş? İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki. 2 Mart’ta da aynı şey var. Ruslar çekildi gitti. Çarpışmadık, dövüşmedik, vuruşmadık. Tarihi doğru dürüst niye bilmiyoruz? Övünecek büyük bir tarihimiz varken kölelikten kurtulduğumuz tarihe niye bayram diyeceğiz.” deme hadsizliğinde bulunmuştu.
Bu ülkede “keşke Yunan kazansaydı” diyen densizleri hastane odalarında ziyaret eden Genel Kurmay Başkanı, devletin sofrasında ağırlayıp yanı başına oturtan politikacılar görmedik mi?
İşte bunların hepsi gerçekleri zamanında yeterince öğretememiş olmaktan kaynaklanıyor.
Cumhuriyetimizi korumak ve yaşatmak istiyorsak önce cehalet ve kara propaganda ile savaşmak ve tarihi gerçekleri tüm boyutları ile halkımıza anlatmak gerekmektedir.