Sabahın ilk ışıklarında heyecanla yola koyulduk.

Hedefimiz efsanevi Tanrı Dağları'nın zirvesindeki saklı bir cennet: Büyük Almatı Gölü.

7 kilometrelik zorlu bir tırmanış bizi bekliyordu. Her adımda doğanın büyülü elinin izlerini taşıyan manzaralar karşımızda yükseliyordu.

4 saatlik bir mücadeleden sonra, nihayet gölün turkuaz sularıyla buluştuk.

Tüm yorgunluğumuz bir anda uçup gitti. Bu eşsiz manzara karşısında kendimizi minik bir nokta gibi hissettik.

Gölün derinlikleri 40 metreye ulaşıyor ve şehrin içme suyu ihtiyacını karşılıyor. Bu nedenle yüzmek yasak olsa da sadece kenarında oturup dinginliğini solumak bile insanın ruhunu şenlendiriyor.

Ancak doğa sürprizlerle dolu.

Zirvede bizi bekleyen, yağmur ve ardından dolu oldu.

Sanki Tanrı Dağları misafirlerine hoş geldin yağmuru gönderiyordu.

Sisin etkisiyle turkuaz sular yeşilimsi bir renge bürünmüştü. Bu anı ölümsüzleştirmek için fotoğraf makinelerimiz hiç susmadı.

Büyük Almatı Gölü'nün en büyüleyici özelliklerinden biri de mevsimlerin dansıydı.

Mart ve Temmuz ayında yaptığım tırmanışlarda da karla karşılaşmıştım.

Şehir sıcaktan kavrulurken burası bembeyaz örtüsüyle adeta bir kış masalı sunuyordu.

Bu kez ise yazın ortasında dolu yağışı bizi şaşırtmıştı.

Tanrı Dağları'nın kalbinde saklı bu cennet bana göre dünyanın en güzel köşelerinden biri.

Eğer siz de doğanın kucağında unutulmaz bir deneyim yaşamak istiyorsanız, Büyük Almatı Gölü'ne mutlaka uğramalısınız.

Unutmayın, burası sadece bir göl değil, aynı zamanda ruhunuzu şenlendiren bir şifa kaynağı.