Bütçe hakkı
Bütçe hakkı, halkın seçtiği parlamentolar aracılığı ile kamu gelir ve giderlerini belirleme hakkıdır. Dünyada halkın haraç ödemekten vergi ödemeye geçişi, vergilerin nerelere harcandığını denetlemesi, bütçeye 'evet' veya 'hayır' demesi, binlerce yıllık demokrasi mücadelesinin bir sonucudur.
Bütçe hakkının gelişmesinde İngiltere öncülük etmiştir. 1215 tarihinde Büyük Özgürlük Şartı'nın (Magna Carta Libertatum) imzalanması ve l688'de Haklar Bildirgesi'nin (Bill of Rights) ilân edilmesi ile İngilizler bütçe hakkını elde eden ilk millet olmuştur.
Fransa'da, 1789 İhtilali sonrası derebeylerin, kilisenin sahip olduğu vergileme yetki ve ayrıcalıkları kaldırılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu'nda, batı anlamında halkın yürüttüğü bir bütçe hakkı mücadelesi yoktur. Bütçe hakkının doğuşu ve gelişimi yukarıdan aşağıya doğru, devlet yöneticilerinin istekleri ile olmuştur. 1876 Anayasası'nda önemli gelişmeler olmuş olsa da savaşlar nedeniyle bütçelerin uygulanması gecikmiştir.
Modern anlamda bütçe hakkı 1924 Anayasası ile gelmiştir. 2018 yılı bütçesine kadar bütçeler hükümetler tarafından hazırlanmıştır. Halk adına Meclis denetimi yapılmış, Meclis adına da bütçe uygulamaları Sayıştay tarafından denetlenmiştir.
Daha önemlisi bütçe meclis tarafından kabul edilmediğinde bu güven oyu anlamına gelmiştir. Bütçenin onaylanması hükümete güven, onaylanmaması veya reddi ise güvensizliğin bir göstergesi olarak kabul edilmiştir. Hükümetler düşmüştür.
Başkanlık sistemi ile TBMM'deki görüşmelerde 'güvenoyu' anlayışı kalkmış ve halkın bütçe hakkına sınırlama gelmiştir. Hükümetin bütçe hazırlama yetkisi de Cumhurbaşkanına geçmiştir. Cumhurbaşkanını da halk seçiyor, ancak aynı halk hükümetin başarısızlık durumunda meclis aracılığı ile denetim yetkisini kullanamıyor. Cumhurbaşkanı tarafından atanan bakanlar, bir yüksek bürokrat konumundadır.
Öte yandan yeni sistem ile Meclis adına bütçeyi görüşen Plan Bütçe Komisyonu'nun yapısı ve yetkisi de değişti. Parlamenter sistemde hükümet azınlıkta da olsa Plan ve Bütçe Komisyonu'nun çoğunluğu iktidar partisinden olurdu… Yeni sistemde üye sayısı TBMM danışma kurulu tarafından belirleniyor. Yine parlamenter sistemde komisyon hiçbir kısıtlamaya bağlı olmaksızın ödeneklerde her türlü değişikliği yapabilirdi, bütçenin tamamını yeniden yapabiliyor. Bu şekliyle komisyonun yapısı daha demokratik oldu.
En büyük sorun, bütçe görüşmeleri sırasında genel ekonomik sorunlar ve hükümet politikaları da geniş bir şekilde görüşülürdü. Milletvekilleri, Genel Kurul'da, kamu idare bütçeleri hakkında düşüncelerini, her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında açıklıyorlardı. Daha sonra bu kamu bütçeleri bölümler halinde okunup oylanıyordu… Başkanlık sistemi ile şimdi Genel Kurul'da kamu idare bütçeleri ile değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunup oylanıyor.
Bütçe hakkının sınırlanması, halkın idareye olan güvenini azaltır. Vergi mükelleflerinin vergiye karşı tepkileri artar. Vergi bilinci olumsuz etkilenir. Vergi kayıp ve kaçağı artar… Vergiden kaçınma ve vergi kaçırma artar.
Bu sorunu dolaylı da olsa vergi rekortmenleri açıklamasında kısmen yaşamaya başladık… Söz gelimi Türkiye'nin 2018 gelir vergisi rekortmenlerinden ilk ikisi adının açıklanmasını istemedi… İlk 100'de yer alan 57 kişi ismini ve ödediği vergi miktarını açıklamadı. Gerçekte vergi rekortmeni, herkese işinde itibar sağlar? Buna rağmen ilk yüz içinde çoğunluk ismini açıklamadı… Düşünmemiz gerekir.