Burj Al Arab: Dünyanın en büyük haçı!..
Pazar’ları başarabildiğim ölçüde siyaset dışına çıkmaya çalışacaktım. Çünkü, siyasetin ötesinde büyük bir yaşam var... Aslında siyaset denilen bilim de bunu düzenlemeye çalışmıyor mu?..
Neyse, çoğu zaman başaramadım ama geçen Pazar, Dubai’ye gidişten söz etmiştim. Şimdi de, orada gördüklerime sıra geldi.
Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri’nin en gözde kenti. Arkasından, başkent Abu Dabi geliyor.
Bayram tatilinde gördüğüm Dubai ve Abu Dabi’nin iyi ve kötü yönlerini yazarak, yorumu sizlere bırakacağım. Böyle bir kentte(ülkede) yaşamak ister misiniz, varın siz karar verin.
İYİ YANLARI:
Bırakın şehirler arası yolları, Dubai’nin merkezi bile altı gidiş altı gelişli kaymak gibi asfalta sahip. Bizde “duble yol” diye övünenlerin kulakları çınlasın!..
Şeriatla yönetiliyor ama, ne yerlisi ne de yabancısının herhangi bir rahatsızlığını görmedik, duymadık. Ne Kayseri’deki gibi “içki içeni ve satanı” fişliyorlar ne de taciz ediyorlar.
Bizde “ileri demokrasiye geçtik” diyenlerin kulakları çınlasın!..
Rehberimizin ilk günkü uyarılarının hiçbiri yaşamda geçerli değildi.
5 gün boyunca, ne sokakta ne de kapalı alanlarda bir tek “üniformalı polis” görmedim. Suç oranı sıfıra yakın imiş. Bir metropole dönen kentte hırsızlık bile olmaması dünyada az görülen bir durum.
Bizde insanı kanser eden, AVM’ler de bile olağan olan x-ray cihazı da yoktu. Kimse kimsenin üstünü aramıyor, hırsız ya da terörist muamelesi yapmıyor.
Türkiye’yi “Polis devleti” yapmak isteyenlerin de kulakları çınlasın!..
Metro yapmışlar, yerin üstünden kenti görerek gidiyorsunuz. Japonya gibi.
Bizde başkentin metrosunu bile yapamayanların da kulakları çınlasın!..
Dubai, her şeyin “en” i ve “ilk” i ile meşhur. En uzun bina, en büyük AVM, en pahalı bilmem ne, çölün ortasında kayak merkezi, v.s.
Taksiler en ucuz şey. Buna rağmen taksiciler de kazançlarından memnun.
Mülteci Müslümanlar da, yabancılar da..
Yazmakla bitmez, burada keselim.
KÖTÜ YANLARI:
Şimdi de kötü yanlarına bakalım. (Yine siyasetten kurtulamadık!..)
Dünyanın “ilk yedi yıldızlı oteli” diye övündükleri Burj Al Arab oteli var. İlk girişte etkileniyorsunuz. Biz de etkilendik.
Ama çıkarken, “Bizim Çırağan Oteli’nin eline su dökemez” diyerek çıkıyoruz. Ve daha nice otelimizin...
Burj Al Arab’ın mimarı bir İngiliz’miş. Ülkesine döndükten sonra söylediği “ilk” söz, “Müslüman ülkeye dünyanın en büyük haçını diktim” olmuş.
Burada da bir “ilk” söz konusu. Ama negatif.
Karadan ve yanlardan baktığınızda otel bir yelkene benziyor. Halkın görmediği deniz cephesinden bakınca gerçekten tam bir haç. (Ben de bizim Antalya Lara’da dikilen bir haçı yıllar önce burada yazmıştım. Onu yapanlar da atlama kulesi diyordu!..)
Hediyelik eşyalarda bile bu haçı gizliyorlar, birçoklarında haçın artısını kırmışlar.
“Ilımlı İslam” tam anlamıyla uygulanıyor. Batı sermayesi, inanılmaz gökdelenler, iş merkezleri, dev yatırımlarla ülkeye girmiş.
Kapitalizm ve emperyalizm kendisine “oyuncak bir ülke” yaratmış.
Ne Müslüman ne de Hıristiyan bir ülke.
Siyasal kimliği yok.
HHH
Evet, tekrar soruyorum. Böyle bir ülkede yaşamak ister misiniz?
HAYAT DEĞİRMENİ
AKP, “demokrasi ve hukuk” çığlıkları ile 12 Eylül referandumunda YAŞ kararlarını yargıya açtı.. ama, yargıya gitti diye 3 generali açığa aldı!.. Demokrasiye bak!..