Bunun adı baskın seçim!..
Lafı öteye beriye çevirmenin ve de uzatmanın hiç manası yok!.. Ne kadar inkar ederlerse etsinler danışıklı dövüş olduğu resmen ortaya çıktı. Yarım saatte "erken seçime" ve de 24 Haziran'a karar verdiler öyle mi?.. Öyleyse dün televizyonlardan heyecanla takip ettiğiniz dışa yansıyan görüntülerin analizi ile işe başlayalım:
1- İktidarın ve yavru iktidarın baskın seçim hamlesi sorunları çözme amacından çok iktidarlarının süresine ilave süre ekleme amacına odaklıdır.
2- Bunun en önemli göstergesi "erken seçim" önerisi getiren iktidarın küçük ortağının büyük ortak ile Cumhurbaşkanlığı makamında görüşmesidir. Aslında siyasi geleneklere göre bu görüşme AKP Genel Merkezi'nde yapılması gerekiyordu.
3- Sarayda verilen fotoğrafa baktığınızda iki siyasi partinin liderinin görüşmesinden çok devletin başına arza çıkmış bir bürokrat fotoğraf görüntüsü izledik.
4- Cumhurbaşkanlığı forsu önünde verilen poz, oturma düzenine baktığımızda karşılıklı müzakereye imkan veren oturma düzeni değil adeta bir üstün astı ya da kıdemli birisinin kıdemsiz birini kabul ettiğini gördük. Halbuki olan biten, seçim ittifakı kuran 2 siyasi partinin liderlerinin görüşmesidir. 24 Haziran tarihli baskın seçim kararı da AKP-MHP ortaklığı önerisiyle TBMM'de değil sarayda Cumhurbaşkanınca alınmıştır. Bu da 16 Nisan'daki anayasa değişikliğini henüz yürürlüğe girmeyen hükümlerinin uygulanmasıdır.
5- R. Erdoğan, henüz yürürlükte olmayan anayasa hükümlerinin birini de kullanmıştır. Yürürlükteki anayasanın vermediği yetki kullanılmıştır.
Evet, bunun adı düpedüz baskın seçimdir!..
Uyum yasaları henüz çıkmamıştır. Cumhurbaşkanlığına adaylık sürecinin şartları ortada yoktur. Belli ki, iktidarın büyük ve yavru ortağı alternatifsiz bir seçim planlamaktadır. Bu hamle ile hem Cumhurbaşkanlığı adaylığı için adı geçen Abdullah Gül'ün hem de adaylığını kesin bir dille aylar öncesi ilan eden İYİ Parti lideri Meral Akşener'in önü kesilmeye çalışıldığı apaçık ortadadır. Şöyle bir düşünün; bu sıkışık seçim takvimi içerisinde Cumhurbaşkanlığı adaylığına 100 bin imza toplamak için 48 saat süre tanınsa ne olur?.. Hem zaman sıkışıklığı hem de maddi imkanlar açısından!.. Diyelim ki, olası adaylar bu işi 48 saat içinde tamamladı... İktidarın uydusu haline gelen YSK başvuruları inceledi ve imzaları hatalı veya uygun bulmadı ve bir bölümünü iptal etti. Peki sonrası bu sıkışık süre içinde nasıl olacak?. Adaylara imzaları tamamlamak için yeterli süre verilecek mi?.. Bu durumda ne oluyor? İktidarın işine geldiği için sadece CHP'ye aday çıkarma şansı tanınıyor!..
Anlayacağınız dünkü zirveden baskın seçim ile birlikte hilkat garibesi çıktı!..
Kararın açıklanmasının ardından Ankara kulislerinin nasıl dalgalandığı ve karıştığı ayrı bir yazı konusu. Saraydan sızan bilgilere göre, önümüzdeki günlerde Kandil operasyonları gibi hamleler, ekonomik toplumsal sübvansiyon kararları gibi de seçim yatırımları işiteceğiz. Yani; millî duyguların çok ön plana çıkarılacağı hamasi bir seçim kampanyası göreceğiz.
***
Şimdi şu fotoğrafa iyice bir bakın!...
Bu da ne mi?.. Geçtiğimiz hafta içinde AKP'den çok önemli 3 isim İngiltere'ye gitti, Efkan Ala, Mehdi Eker, Taner Yıldız... "Çözüm süreçlerini" incelemek için. Davetli oldukları yerin ismi: Kısa adı DPI olan Democratik Progress İnstitute... İngiltere derin devletine bağlı bir düşünce kuruluşu. AKP'li bu 3 ismin R. Erdoğan'dan gizli bu ziyareti gerçekleştirmesinin imkanı var mı?.. Yok!.. Girin internete, ziyaretle ilgili fotoğraf ve bilgiler DPI'nın resmi sayfasında hâlâ duruyor. Bu ziyaret, Türk kamuoyundan itina ile saklandı. Görüşmelerde kimler yok ki, DPI'nın "Kürt asıllı liberal" olarak bilinen CEO'su Kerim Yıldız, İrlanda eski Dışişleri Bakanı Dermot Ahern, İngiltere derin devletinin askerleri... Ankara kulislerinde uzun bir süredir konuşulan ve benim de bu köşeden defalarca dile getirdiğim iktidarın yeni "çözüm süreci" arayışları ve Erdoğan'ın bunun için İngiltere ile yürüttüğü arka kapı diplomasisi iddiaları var... Acaba AKP'nin 3'lüsü Erdoğan'a İngiltere temasları ardından ne rapor verdi?. Bu gezinin ardından danışıklı dövüş olduğu ortaya çıkan baskın seçim süreci açıklamaları ve görüşmelerinde neden gaza basıldı?. Birilerinin neye çok acelesi var?..
Hatırlayın!.. Dünkü yazımızı, NATO Genel Sekreteri'nin Ankara'ya ziyaretinin ertesi günü Doktor Devlet Bahçeli'nin "erken seçim" çağrısını yapmasının çok manidar olduğunu dile getirerek bitirmiştim!..
Acaba, iktidarın süresi uzatılarak Oslo sürecine format mı atılmaya çalışılıyor?..