​​​​​​​Bundan sonraki dünya farklı olmalı

İnsani değerler açısından bu günkü Dünya, yarım asır önceki Dünya değil. Başta Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) olmak üzere birçok uluslararası kuruluşlar insani gelişme konusunda yoksul ülkelere destek sağlıyor. Dünya Bankası gibi kurumlar yoksullukla mücadele programları yapıyor.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu 2019 Aralık raporuna göre; 21. yüzyılda yaşam standartlarında büyük ilerleme sağlandı. Ancak yine de Dünya'da aşırı gelir yoksulluğu içinde yaşayan 600 milyon insan bulunuyor. Bu 600 milyon Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi'ne göre hesaplandığında 1.3 milyara çıkıyor. Düşük insani gelişme sahibi ülkelerde

tüm eğitim düzeylerinde de boşluklar mevcut. Yaklaşık 262 milyon çocuk ilk veya orta okula gitmiyor ve 5.4 milyon çocuk beş yaşına kadar yaşamıyor.

Bir yandan Dünya yoksullukla mücadele ederken, insani gelişme için çalışırken, öte yandan karşı safta yer alanlar var. Ne yazık ki, bu Dünya, bu gibi yoksullukla savaş programı ve insani gelişme çalışmalarını köstekleyenlere karşı gerekli mücadele gücü kazanamadı. Ortadoğu, Rusya ve müttefikleri, Güney Amerika'da siyasi despotlar, diktatörler, krallar ve emirler insani gelişmenin karşısında yer alıyor. Çünkü aynı diktatörler ve krallar, insanları önce yoksul bırakmak sonra onlara karın tokluğuna halkın bütçesinden para dağıtmak ve böylece siyasi bağımlı yaratmak üstüne bir düzen kurmuşlardır.

Siyasette yoksul bırakma stratejisi ile insanlar yoksul kalmaya zorlanıyor. Çünkü yoksul ve çaresiz insanların siyasi istismarı daha kolay oluyor.

İran'da petrol gelirleri mezhep savaşları için harcanıyor. Mollalar arasında bölüşülüyor. Halka da ayda 40 riyal dağıtılıyor. Venezuela da Maduro, partizanlara para dağıtıyor ve bu yolla halkın üçte birini yanında tutuyor. Eğer böyle yapan idareler para dağıtmak yerine aynı para ile yatırım yaparak iş dağıtmış olsalardı, insanlar daha bağımsız ve özgüven sahibi olacaktı ve bağımsız düşünmeye başlayacaklardı. Siyasi tercihlerinde de bağımsız olacaklardı.

İnsanların yoksulluğunu, inanmışları, biat kültürünü kullanarak iktidarda kalan siyasiler sonunda kaybetmeye mahkumdurlar. Herşeyden önce popülizm yolunda yapılan harcamalar verimsiz harcamalardır. Kaynakların çar-çur edilmesi demektir. Sonunda GSYH da büyüme düşecek ve bu defa herkes yoksullaşacaktır.

Kaldı ki, toplumu kamplara ayırarak halkın bir kısmını yoksul bırakmak, yatırım yapmak yerine kaynakları popülizmde kullanarak işsizler ordusu yaratmak toplumsal huzuru da bozuyor, insanların hükümete, kurumlara ve birbirlerine olan güveni zayıflıyor. Çalışanlarda emek verimliliği düşüyor.

UNDP 2019 raporunda; Vergiler gibi zorunlu araçlarla gelirin yeniden dağıtılmasını önermektedir.

Gerçekten; Bir toplumda gelirin yeniden dağıtılmasında, kamu mali politika aracı olarak vergiler ve kamu harcamaları başta gelir.

Gelir tarafında; ''daha yüksek ve daha çok artan oranlı (kademeli) gelir vergileri, düşük gelir düzeylerine tanınan indirimler, her çocuk için ödenen vergilendirilebilir yardımlar'', harcama tarafında bedava sağlık ve eğitim hizmetleri, özel sektöre istihdam ve yatırım destekleri, devlet tarafından desteklenen ucuz doğalgaz ve elektrik, zaman içinde aşırı bozuk gelir dağılımının düzelmesine yardımcı olur.

Elbette hiçbir zaman gelir dağılımında mutlak eşitlik sağlanamaz. Ancak aşırı bozuk gelir dağılımı da toplum vicdanını rahatsız eder. Dahası toplumsal huzurunu bozar. Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar. Gelir dağılımının bu kadar aşırı rahatsızlık yaratmayacak bir eşitlikte olması gerekir.

Birleşmiş Milletler rapor yayınlayıp gerçekleri ortaya çıkarıyor, fakat maalesef insanlığa karşı olan görevini tam yapamıyor. Başta Rusya gibi otokratik yönetime sahip ve emperyalist hedefleri olan bazı ülkeler tarafından bu görevi özellikle engelleniyor. Yine ABD ve Rusya gibi ülkelerin Ortadoğu ve Uzakdoğu'daki çıkar hesapları insani değerleri aşağıya çekiyor.

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları