Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Bunca can, kan, gözyaşı ve yıkımdan sonra…

Ahmet Davutoğlu, 2019'da "Gelecek Partisini" kurdu ve siyasete hızlı başladı. Esasen Davutoğlu'nu 2002'den itibaren AKP'de 17 yıl süren tartışmalı Suriye ve Rus uçağının düşürülmesi gibi olaylardan dolayı kamuoyu yakından tanımaktadır. 9 Ağustos'ta partisinin Diyarbakır kongresinde şunları söylemiş: "Kürt sorununun eşit vatandaşlık inancının pekiştirmesiyle çözülebilecektir" diyor ve hızını alamamış olmalı ki, "Suriye ve Irak'ta yaşayan Kürtlere sahip çıkmayan Türkiye'nin müreffeh ve bölgesel bir güç haline gelemeyeceğini" iddia ederek "Kürt sorununun ülkede demokrasi eksikliğinden ve bu eksikliğin istismar edilmesinden kaynaklandığını" ifade etti. Davutoğlu, "Dolayısıyla çözüm, kimliklere dayalı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasıyla, Kürtlerin demokratik vatandaşlık temelinde sağlanabilir" şeklinde çelişkili ve anlaşılmaz beyanlarda bulundu. "Anadilde eğitimin geliştirilmesiyle bu inancın tahkim edileceğine inanıyoruz" dedi.

Bilgisizlikten mi, yoksa Türk Milletine saygısızlıktan mı?

Davutoğlu'nun Türk Milletinin asırlar ötesinden gelen birlik ve bütünlüğünden rahatsız olduğu anlaşılıyor. Bunun için bölücü terör örgütü PKK'nın ve siyasi uzantılarının kullandığı kavramları eğip bükerek bir şeyler söylemek istiyor. Şimdi bunları teker teker ele alalım.

1) "Kürt sorunu eşit vatandaşlık"la çözülebilir iddiasının gerçek anlamına bakalım. 1876'dan beri bütün anayasalarımıza göre bireyler/vatandaşlar kanun önünde eşittir. Hatta 1982 anayasası 10. Maddesine göre "kanun önünde hiçbir fark gözetmeksizin (sadece vatandaşlar değil) herkes eşittir". Dahası, bütün anayasalarımızda devletin uyruğunda bulunanlara veya vatandaşı olanlara "Türk denir" hükmü yer alıyor. Bu da eşitliğin başka bir teminatı oluyor. Tarihi ve milli hukukumuz gibi uluslararası modern hukuka da uygun olan ve insanı/vatandaşı temel alan düzenlemeler neden yok sayılıyor?

Söyleyelim, PKK, türevleri ve siyasi uzantısı gibi, "Kürt sorunu" demekle, bir topluluğun (etnisitenin) eşitliği kastediliyor. Yani grup hakkı isteniyor. Bilindiği gibi grup hakkı, bütün gelişmiş hukuk ve demokratik ülkelerde olduğu gibi devletin kurucusu ve egemenliğin sahibi millete aittir. Osmanlı devlet kültürünün ifadesiyle, hakimiyet iffet ve namus gibidir, ortağı olmaz ve bölüşülemez. Şimdi bizden istenen Türk Milletinin ayrılmaz sosyal parçası olan bir toplulukla (etnisite ile) egemenliğimizi, vatanımızı, milletimizi eşit bir şekilde paylaşmamızdır. Türkiye'deki ve bütün İslam ülkelerindeki terörün de amacı budur. Aynen haçlı emperyalistlerin hazırladığı ve bütün güçleriyle alenen desteklemekten utanmadıkları BOP'da olduğu gibi.

2) "Suriye ve Irak'ta yaşayan Kürtlere sahip çıkmayan Türkiye'nin müreffeh ve bölgesel bir güç haline gelemeyeceği" ne demektir? Aklını koruyan ve bilgi sahibi olan her insan bu cümleyi okuyunca acı acı gülecektir. Önce soralım neden sahipsiz bırakılan Türkmen'in adı yok? BOP'da olmadığı için mi? Bu zihniyet, BOP çerçevesinde Irak'ı işgal ederek 1 milyon insanı öldürüp Barzani-Talabani aşiretlerine "devletçik" kuranların, şimdi aynı işi Suriye'de alenen gerçekleştirmek için PKK/PYD/YTP'ye ülkenin petrol ve su kaynakları ile binlerce tır dolusu silahla desteklediklerini neden görmüyor? Irak'ta ve Suriye'de Türkmenlerin başına gelen faciaları sadece seyrettiklerini, Türk Milleti çok iyi biliyor. Irak ve Suriye'de verdiğimiz şehitlerin sayısı ne kadar, bilen var mı? Ülkemizi kuşatan ve bekamızı tehdit eden en büyük tehlikenin buralardan geldiğini görmeyerek, bölgedeki Türkmenlere, Kürtlere ve Araplara etnik temizlik uygulayan işbirlikçi PKK/PYD teröristlerinden neden bahsetmiyor? Yangın yerinde, bölgesel güç arayan maceracılara yazıklar olsun.

3) "Kürt sorununun ülkede demokrasi eksikliğinden ve bu eksikliğin istismar edilmesinden kaynaklandığı" iddiası. Demokrasi, bilindiği gibi bireyle ilgilidir. Buradan giderek grup hakkına, özerklik hedefine ulaşılamaz. Bu bakımdan hem "Kürt", hem de "demokrasi" birbiriyle çelişir. Yukarıda açıkladık, biri grup, diğeri bireyle/vatandaşla ilgilidir. Demokrasi ülkede yaşayan her kişi/vatandaş için söz konusudur. Şu veya bu grup için değil. Suriyeli Türkmen liderlerden biriyle görüşüyordum dedi ki; "Her Kürd'ü 5'le çarp" dedi. Anlamadım, açıkladı. Bunların cebinde Azerbaycan, İran, Irak, Suriye ve Türkiye'nin vatandaşlık belgesi var. Nerede seçim bunlar oradalar." şeklinde konuştu. Irak'ın işgalinde, Kerkük'ün nüfusunun bir anda nasıl 100 binlerle arttığını hatırladım.

4) özüm, kimliklere dayalı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasıyla, Kürtlerin demokratik vatandaşlık temelinde sağlanabilir." iddiası. Konuşmasında bir yandan kimliklere dayalı isteklerde bulunurken öbür yandan buna karşı çıkması ilginç. Herhalde bin yıldır devletin kurucusu ve sahibi olan ve hiçbir ayırım gözetmeden her vatandaşı Türk ve eşit sayan Türk Milleti gerçeğinin ortadan kaldırılmasından söz ediliyor. Kusura bakılmasın saçmalamanın bu kadarı da fazla. Binlerce şehitten utanmakda mı yok?

"Demokratik vatandaş ise, demokrasinin ilke ve değerini önemseyen, onları hayat tarzı hâline getiren bireydir. Yani kişiye düşen görevdir.

SONUÇ: Tavsiyem, Davutoğlu ve Parti yöneticilerinin başlarını iki ellerinin arasına alarak derin derin düşünmeleridir. "Binlerce yılın milletine ve medeniyetine karşı ne yapıyoruz, ne söylüyoruz. Neden kendi milletimizin yanında değiliz?" diye hesaplaşmalıdırlar.

Yazarın Diğer Yazıları