Bulanık suda doğru avı
Eski kuvvet komutanlarını da kapsayan operasyonla ilgili düşüncelerini aktaran tecrübeli gazeteciler kaygılıydı. Kimi temkinli davrandı, kimi ise “rejime saldırı” teşhisini koyarak iktidara ateş püskürdü
TSK’yı generaller korur
Şüpheli olarak nitelenen bir ordu komutanı savcıya gitmemek için çırpınmaz, GATA’ya koşup rapor almalara kalkmaz. Gider Genelkurmay’a “Eğer ordu komutanı olarak terörist şüphelisiysem derhal görevden alın beni, bana bunu söyleyenlerle adalet karşısında hesaplaşayım” der. Yine bir koramiral savcının karşısında 7.5 saat oturmaz. İfade vermek için 8 saat adliye koridorunda tahta sıra üzerinde beklemez. Kendisine sorulan özel hayat sorularına cevap vermez.
Deşifre edildi
Bir Genelkurmay Başkanı “Benim de bildiklerim var” demez. Demek zorunda kalırsa bunları açıklar. Açıklamazsa da Türk Ordusu’nu yerle bir etmek isteyenler tarafından dinlenir, kayda alınır ve deşifre edilir. Bir Genelkurmay Başkanı görevi aldıktan sonra irticadan, laiklikten, Atatürk’ten söz etmediği için demokrasiye ve hukuka bağlı ilan edilmez. Bir dönem kuvvet komutanlığı yapan orgeneral hafızasını yitirmez, bir başka orgeneral karaciğeri yüzünden tahliye istemez, bir başkasının etini bakteriler yemez.
Şerefle savunmalı
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiçbir subayı suç işlemiş olsa bile ezilip bükülüp kendisini kurtarmaya çalışmaz. Amerika’daki “Yarbay North” gibi çıkar “Bunları ülkemin esenliği için yaptım, suçsa cezamı verin” der.
Hiçbir emekli Genelkurmay Başkanı dönem arkadaşlarının darbe yapmaya kalktıkları yönünde şüphe yaratmaz, biliyorsa açıklar, yoksa da onları şerefiyle savunur. Kısacası Türk Silahlı Kuvvetleri’nin onurunu bizzat kendi komutanları korur. Korumazlarsa işte bugünkü gibi asimetrik masimetrik her türlü saldırıyla karşı karşıya kalır.
l Can Ataklı / Vatan
* * *
Anlamıyorsam ‘Tuuu...’ bana
“Tuuu...”
Yüzümü sildim...
Televizyonun tam da karşısında oturduğumuzdan, muhterem karım “Sana mı geldi” dedi.
“Ne?..”
“Tuu dedi ya... Tükürüğü sana mı geldi?..”
Boynumu büktüm “Evet” dedim. Evet...
Türkiye’nin başına örülen çorabı sekiz senedir görmeyen, sessiz, sinmiş, yalaka, yanaşma kim varsa... Kim?...
Bana da geldi:
“Tuuuu...”
Baskın “nasıl olurmuş” dün gördünüz sanırım:
Kuvvet komutanlarını gözaltına aldılar...
Eski Hava Kuvvetleri Komutanı...
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı...
Ordu Komutanları...
Muvazzaf subaylar...
Sorman mısınız:
İktidarın yargıyı sindirme ve ele geçirme baskınının Erzincan-Erzurum hattında fiyaskoya dönüşmesinin... Ve bunun üzerine kendilerine göre bir yargı yapma girişimlerinin hemen peşinden bu olanlar, denk mi geldi?..
Peki, TSK’nın en üst komutasında görev yapmış kuvvet ve ordu komutanlarının “kaçma” ihtimalleri var mıydı ki, Habur’da ayaklarına mahkeme götürülen PKK militanları kadar bile olamayıp birer baskınla götürüldüler...
Ya da; eğer bu bir hukuki süreç(!) ise, daha bir gün önce Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un özel telefon konuşmalarının yandaş medyaya sızdırılması bu “hukuki sürecin” hangi boyutudur?..
Anlamıyorsam...
“Tuuu...”
“Tuuuuu...” bana
l Bekir Coşkun / HaberTurk
* * *
Kırılma noktası e-muhtıra
Geriye gidip bazı olayları hatırlarsak, gözleri askerde aramak anlamlı değil. Çünkü, her benzer olay sonrasında askerin yaptığı açıklama, askeri bir kez daha açıkta bırakıyor. Açıkta kalmanın ilk tarihi 27 Nisan 2007, e-muhtıra. Cumhurbaşkanı seçimine giderken, Genelkurmay Başkanlığı yayınladığı yazıyla yeni cumhurbaşkanının özelliklerini, kendine göre, tanımlıyor. Buna hükümet sözcüsü Cemil Çiçek çok ağır bir yanıt veriyor. E-muhtıra ve ona verilen yanıt, askerin eğik düzlemde aşağıya kaymasının başlangıcı. Ondan sonra iflah etmiyor. Ergenekon süreci bu olaydan yedi ay sonra başlıyor. Son aylarda ise, ne zaman yeni bir darbe iddiası ya da benzer bir belge ortaya çıksa, Genelkurmay’ın açıklamaları kimseyi tatmin etmiyor.
l Yalçın Doğan / Hürriyet
* * *
Yargıya saygı
Dün iktidarın “yargıya saygı günü” idi.
Ergenekon kasırgası tüm sorunları örtmüştü.
Başbakan İspanya’da “Kırkı aşkın gözaltı var. Yoruma girmem doğru değil” diyordu.
Sevdiği mahkemeler söz konusu olunca Başbakanımız hukuka ve yargıya çok saygılı oluyor. Ne lâf söylüyor ne söyletiyor!
l Güngör Mengi / Vatan
* * *
Medya mahkemesi
“Soruşturmayı etkilemeyelim”, “yargı bağımsızlığını zedelemeyelim” uyarıları duyuldu. İyi de sanırız bu titizliğe pek gerek kalmadı... Dünkü gözaltılarla ilgili olduğu söylenen belgeler, savcılığa bile sevkedilmeden, “Balyoz Planı” adı altında günlerce medyada işlendi... Medya mahkemesi kamuoyunu istediği gibi yönlendirdi. Kararı verecek yargıçların işini zora soktu... Yargıya saygıda biraz geç kalındı!
l Melih Aşık / Milliyet
* * *
Bilek güreşi yapmayın
Hadiseyi, “bilek güreşi” ya da “rövanş almak” gibi gösteren söylemler, yayınlar, tavırlar da son derece sakıncalıdır.
“Madem öyle, işte böyle” gibi taşkınlıklar zaten var olan fay kırıklarını daha da derinleştirir.
Kimileri öyle görmeseler de TSK düşmanın değil bu milletindir.
Türk milletinin -bunca asimetrik psikoloji rüzgârlarına
karşın- hâlâ en güvendiği
kurumdur.
l Güneri Civaoğlu / Milliyet
* * *
İşbirliği ve eşgüdümün zaferi
İftiraya uğrayan albay kafasına sıktı. Deniz Kuvvetleri Komutanı, “Teröristi bırakıyorlar, bize terörist muamelesi yapıyorlar” dedi.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı ile Eskişehir Jandarma Komutanı içeri tıkıldı. Foça çıkarma gemileri komutanı Tuğamiral ile Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral’in şüpheli sıfatıyla ifadesi alındı. 3’üncü Ordu Komutanı ifadeye çağırıldı. Genelkurmay Başkanı’nın gizli gizli kaydedilen ses bandı internete sızdırıldı.
2 gün sonra...
Şubat 2010 MGK bildirisi: Irak’taki gelişmeler bütün boyutlarıyla ele alınmış, Kıbrıs’taki müzakere süreci gözden geçirilmiş, Ege sorunları kapsamında Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarımız değerlendirilmiştir. Kardeşlik olgusunun pekiştirilmesi bağlamında, tüm kurumlarımızın işbirliği ve eşgüdüm içinde icra ettikleri faaliyetlerin sürdürülmesi kararlılığı bir kez daha teyit edilmiştir.
2 gün sonra...
Kurumlarımızın işbirliği ve eşgüdüm içinde icra ettikleri kararlı faaliyetler neticesinde... Hava Kuvvetleri eski Komutanı gözaltına alındı, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı gözaltına alındı, Birinci Ordu eski Komutanı gözaltına alındı. Lojmanlarında pijamayla kahvaltı eden komutanlar, evlerinin basılacağını ve içeri tıkılacaklarını TRT 2’den öğrendi.
2 ay sonra...
Nisan 2010 MGK bildirisi: Kritik toplantı, Genelkurmay Başkanı gözaltına alındığı için yerine vekâlet eden astsubay kıdemli başçavuşun... Kara Kuvvetleri Komutanı’nın evi basıldığı için yerine vekâlet eden istihkam onbaşının... Hava Kuvvetleri Komutanı ifadeye çağırıldığı için vekâlet eden THY genel müdürünün... Deniz Kuvvetleri Komutanı tutuklandığı için ve Deniz Kuvvetleri’nde tutuklanmayan subay-astsubay kalmadığı için şehir hatları vapuru çımacısının katılımıyla gerçekleştirilmiştir... Kritik toplantı 2 dakika sürmüş, işbirliği ve eşgüdümle iç ve dış tehditler ele alınmıştır. l Yılmaz Özdil / Hürriyet
* * *
AKP’nin ‘Kutlu Yürüyüş’ü
Arınç şöyle diyordu:
“Bu ülkenin kutlu yürüyüşü asla ve asla durdurulamaz. ”
Arkadan AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan konuştu:
“Türkiye’nin Ak Parti’ye 10 sene daha ihtiyacı var. Şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bu halka yaptı, inşallah sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu arkadaşlar” dedi.
AKP iktidarı “İnsanları fişleyerek, on yıl daha ’Kutlu Yürüyüşüne’” devam ederse on yıl sonraki Türkiye ne olur, düşünebiliyor musunuz?
l Emre Kongar / Cumhuriyet
* * *
Canım yazı yazmak istemiyor
Bu ülkenin ordusunun bu denli hoyratça yıpratılmasına da gönlüm razı gelmiyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri mi Türkiye’de demokrasiye tek tehlike.
Generallerden pek de hazzetmeyen “yeni nesil sivil generaller” çok mu demokrat?
Kafamda sorular oluşuyor. Acaba Türk ordusuna karşı bu tavır gerçekten darbe karşıtlığından mı?
Ama ya yolu temizlemek içinse!
Dedim ya, “Canım yazı yazmak istemiyor bugün!”
l Fatih Altaylı / HaberTurk
* * *
Namusun ve şerefin üzerine yemin etmiştin
Bay Abdullah Gül, sakın ola ki unutma! O makam, Mustafa Kemal Atatürk’ün makamıdır. Sen orada geçici görevle oturuyorsun. Bu günler geçecek. Ancak geçinceye kadar, ülkede olanlar konusunda TARAFSIZ konumuna uygun davranmakla yükümlüsün. Senin partin, ele geçiremediği tek kurum olan Türk Ordusu’nu ’KENDİSİNE DÜŞMAN’ olarak görebilir. O partiyi ve yakın adamın Tayyip’i uyarmak senin görevindir.
Millet inim inim inlerken sen Çankaya’da ne iş yapıyorsun Allah aşkına! Çıkar artık şu AKP gömleğini üzerinden Abdullah Bey. Eğer NAMUSUN VE ŞEREFİN üzerine ettiğin yemin geçerli değilse, söyle de hepimiz bilelim, ona göre davranalım. l Emin Çölaşan / Sözcü
* * *
Arınç söyleminin evrimi
Hatalı olduğunu kabul etse de “tuu” ifadesi ağzından çıkmıştır Arınç’ın. Doğru sözcükler kullanılmadığı için basını “berduş dili” kullanmakla eleştiren Arınç, şu yaman çelişkiye bakın ki, kendisi aynı dili kullanmıştır.
Dikkat çekici olan bir nokta, Arınç’ın dün “Çok dolduğumuzda ’Yeter artık’demek zorunda kalıyoruz” diyerek, zaman zaman duygu kontrolünü kaybettiğini kabullenmiş olmasıdır. Bu, kuşkusuz daha çok üçüncü dünya ülkelerindeki devlet adamlarında Batı’ya kıyasla daha sıkça karşılaşılan bir durumdur.
l Sedat Ergin / Hürriyet
* * *
GÜNÜN SORUSU
Eğer, bir ülkede sivil yönetimin en yüksek temsilcisi olan Başbakan’ın illegal yollardan kaydedilmiş telefon konuşmasını, ülkenin en sol gazetesi bile tek satırla vermeye korkuyorsa, ve o aynı ülkede Silahlı Kuvvetler’in en yüksek temsilcisi olan Genelkurmay Başkanı’nın illegal yollardan kaydedilmiş konuşmasını, ülkenin bütün gazeteleri hiç korkmadan manşetten, bütün televizyonları kendi sesinden verebiliyorsa.Sizce o ülke de açık ve yakın demokrasisi için açık ve yakın tehlike hangisidir?
l Ertuğrul Özkök / Hürriyet
* * *
MİNİ YORUM
Akıl tutulması
Devleti, rejimi, orduyu... Soyut ve somut bir çok kavramı “düşüncelerini kalıplaştıran” baskı unsurları sayıp, özgürleşmekten söz edenler dün “yeni devlet”i müjdelediler(!) Hukuk ve demokrasinin çiğnendiği kaygısının karşısına geçip “oh, oooohhhh” diye gerdan kırabildiklerine göre zannettikleri kadar “özgürlükçü” değil ütopik “yeni devlet”leri. Yeni ve farklı hiçbirşey söylemelerine izin vermedi, akıl tutulmasına hapsetti hepsini.