Bu nedir?

Antalya'da sıcak bir yaz sabahı.

Daha güneşin ilk ışıkları şehrin güzelliklerini ortaya çıkartırken aynı zamanda bir ağacın dallarındaki cansız bir bedeni de ortaya çıkartıyordu.

Güzel bir tatil sabahı insanlar gördükleri bu cansız beden karşısında sadece "yazık" diyerek geçip gittiler.

Hayat akıyordu. Oysa genç inşaat işçisi Kadir E. için artık bitmişti.

33 yıl önce dünyaya gelerek ailesine büyük mutluluk yaşatan Kadir bu kez geride acı ve gözyaşı bıraktı. Geride kalan sadece 2 yetim çocuk ve gözü yaşlı eş, anne, baba ve sevenleri değildi...

Geride bankalara bırakılmış binlerce liralık borç da vardı.

İnşaat sektörü krizdeydi. Çalıştığı inşaat şirketi aylardır maaş ödemiyordu. Borç birikmiş ve artık memleketindeki ailesine karşı kendini çaresiz hissetmeye başlamıştı. Bankalardan gelen her telefon genç işçiyi biraz daha intihara sürükledi.

O, bankalardan aldığı para ile Antalya'da lüks otellerde tatil yapmamıştı.

Elinde 3 bin liralık akıllı telefonu da yoktu. Hele son dönemin modası 60 lira vererek 'Pazar kahvaltısı'na da gitmemişti.

Sadece memleketindeki evinin kirasını ve çocuklarının yaşaması için ekmek parası yollamıştı. Çalıştığı şirkete de kızamıyordu. Çünkü onlar da zor durumdaydı, biliyordu.

Polis kayıtlarına sadece "intihar" olarak geçti.

Bu kelime 33 yıllık yaşamında son noktası oldu.

İş adamının intiharı

Kadir'in cansız bedeninin bir ağacın dalında asılı bulunmasından çok değil, sadece 3 gün sonra Bursa'da bir intihar olayı daha gazetelerde yer aldı. Bu kez intihar eden kişinin bir iş adamı olması nedeniyle Kadir'den daha büyük yer almıştı gazetelerde.

Bursa'nın tanınmış marketler zincirinin sahibi iş adamı, depoda silahı ile yaşamına son verdi. Kadir ile ortak tek noktaları ekonomik krizin getirdiği çaresizlik ve bunalımdı. Yaşamı boyunca borcuna ve sözüne hep sadık kalan iş adamı onuru için silahın namlusunu şakağına dayadı.

Turizmcinin intiharı

Bir başka intihar aynı haftada gazetelere malzeme oldu. Mersin'de 32 yaşındaki turizmci Murat B. 30 yaşındaki eşi Sultan, çocukları üç yaşındaki Zeynep ve beş yaşındaki Mehmet Ali'yi vurup öldürdükten sonra aynı silahla kendi yaşamına son verdi.

Tam bir aile faciası.

Bayram'ın intiharı da polis kayıtlarına "bunalım" diye girdi. Oysa bu öyle bir bunalımdı ki bir babanın canı gibi sevdiği iki ve beş yaşındaki çocuğu ile eşini de öldürecek kadar derin bir bunalımdı. Oysa yaşamındaki tüm mücadele iki yavrusu ve eşi içindi.

Bir insan canından çok sevdiği eşi ve çocuklarının yaşamına son verebilir ki?

Bunu kimse anlayamaz. Murat'ın yaşadığı bunalımı anlayabilmek için Murat'ın yaşadığı hayatı yaşamak lazım.

Aslında Türkiye'de Murat, Kadir ve Hıdır gibi binlerce insan var. Onların yaşadığı trajedi her hafta Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi raporlarında yer alıyor aslında. Biz onları sadece rakam olarak görüyoruz. Bu yılın ilk 5 ayında yaklaşık 1 milyon kişi daha kredi kartı ve bireysel kredi borcunu ödeyemedi.

O 1 milyon aslında 1 milyon aile demek 1 milyon faciaya ramak kalan bir psikoloji demek.

Tüm bunlar olurken, bir okuyucum "Asıl kriz sonbaharda" yazıma itiraz maili atmış. Bayram Bey, "Ne krizi. Durup durup kriz diyorsunuz. Ekonomi toparlanıyor" diyor. Aslında Bayram Bey gibi bir çok kişi böyle düşünüyor. Eminim ki yukarıda hikâyesini anlattığım intihar eden 3 kişi de bir süre önce öyle düşünüyordu.

Artık gerçekleri görmeliyiz.

Bu ülkede ekonomik bir kriz yaşandığını kabul etmek için daha kaç intiharın olması lazım?

Yazarın Diğer Yazıları