Bu nasıl yargı?

İsimler hiç önemli değil, yasalar ise çok önemli.

Yıllardır yaşanan bir yargılama süreci neredeyse teamül haline geldi.

Polis gözaltına alıyor, sorguluyor, delilleri topluyor.

Kimin adına? Savcıların adına.

Bu yetmiyor savcılar da bizzat ifade alıyor.

Dosya tamamlanıyor, savcılar iddianameleri mahkemeye sevk ediyor.

Veya takipsizlik vererek serbest bırakıyor.

Dosyalar mahkemelere sevk ediliyor.

Yargıçlar da bir kez daha sorguluyor.

Kimi polisteki ifadesini reddediyor, kimi kabul ediyor.

Yargıçlar delillere, ifadelere bakıyor karar veriyor.

Tutuklu yargılama,

Denetimli serbestlik ile tutuksuz yargılama,

Tutuksuz yargılama,

Beraat.

Bir sanık düşünelim.

Polis ve savcı ifadelerini alıyor, deliller dosyalanıyor savcı karar veriyor, "takipsizlik".

Ertesi gün bu savcı tekrar gözaltı kararı veriyor ve bu kez mahkemeye sevk ediyor.

Gelelim mahkemeye.

Yargıç yukarıda saydığım kararlarından birini veriyor, ertesi gün savcı itiraz ediyor yargıcın kararı değişiyor.

Ya da başka mahkeme başka karar veriyor ve tutukluyor.

Tutuklu ise tutuksuz, tutuksuz ise tutuklama kararı veriyor.

Dünden bugüne değişen yeni delil mi, tanık mı var?

Yok, ancak medyaya yansıyor ve neden olduğu bilinmez şekilde karar değişiyor.

Son örnek: Ahmet Altan.

Suçlu, suçsuz bilmem yargı karar versin.

Ancak tutuksuz yargılama kararı değişiveriyor.

Yeniden gözaltına alınıyor.

Belki tutuklanır, belki tutuklanmaz.

Ama bu nasıl yargı?

Bu nasıl bağımsız yargı?

Kim neden, nasıl ve niçin bu kararları değiştirtiyor?

Var mı bilen?

Bu nasıl hukuki değerlendirme?

Var mı bilen?

Hele hele OHAL nedeniyle gözaltı süreleri uzamışken, belge ve bilgi toplama süresi uzamışken bu hatalar neden yapılır, bu çelişkiler neden yaşanır?

İşte Adil Öksüz bilmecesi de böyle değil mi?

Gözaltı sonrası yargıç serbest bırakıyor ki ajan mıymış, siyasi koruma altında mıymış polis hatası mıymış, yargıç hatası mıymış hâlâ çözülememiş.

Nerede Öksüz?

Öksüz'ün ya bir koruyanı, kollayanı, saklayanı var mıdır?

Yazarın Diğer Yazıları