Bu linç neden?

Basının USTA kalemlerİ, Cumhurİyetİn 86. yIlInI, onu korumak ve kollamakla görevlİ TSK’ya karŞI yürütülen asİmetrİk savaŞIn gölgesİnde kutlayan Türk Mİlletİ’nİn sesİ oldu

Türk Ordusu devleti yıkmak istiyor... Ama PKK demokrasiyi kurtarmak için düğün-bayram çıkageliyor...
Türk Silahlı Kuvvetleri suçlu...
PKK suçsuz...
PKK militanları serbest... Ama askerler yargılanmalı...
Öyle mi?
Hafta başında; PKK’nın Apo posterleri, bayrakları, üniformaları, sloganları ile gelişini sevinçle karşıladılar... Aynı haftanın sonunda Türk Silahlı Kuvvetleri’ni rejimin düşmanı ilan ettiler...
Genelkurmay Başkanı’nı almalı, komutanları atmalı, karargahtaki subayları içeri tıkmalı diyorlar.
PKK?..
Atlamalıyız boyunlarına...
Türkiye askerine kurşun sıkanları bağrına basmalı... Asker tehlikeli, PKK değil...
Niçin bu linç?
Nedir bu nefret?
Askerlerin TBMM’den geçmiş İç Hizmet Yasası gereği; irticai faaliyetleri izlediğini, laik cumhuriyet karşıtı oluşumları yakından gözlediğini ve bunları kendi aralarında değerlendirdiklerini (kimisi saçma sapan olsa da) bilmeyen var mı?
Tabii ki bu eleştirilebilir de...
Ama bu aşağılama, bu hakaret, bu linç niçin?
Bir ülkenin aydınları ilk fırsatta kendi ordusuna karşı bu kini, bu nefreti niçin kusar?
PKK’yı dahi baştacı edersiniz de, size dünyanın en şanlı zaferlerini ve o zaferler üzerine kurulmuş bu cumhuriyeti armağan eden ordunuzu neden tekmelersiniz?
Ben anlıyorum aslında sizi;
Atatürk Türkiyesi’ni bitirme-tüketme, yerine din referanslı devlete dönüşme projesinin parçasıdır bu. Ondandır bu linç...
* Bekir Coşkun / HaberTurk


++++++

Mühendisliği sersemce
Türkiye’de derin ve kalıcı ayrışmalara yol açan; bizi inşa eden tüm kavramları eğip büken, temel kurumları açıkça yıpratan bir kollektif var. Bu kolektifin kendi içinde ve dışında ittifakları var. Cumhuriyet’i iptal ediyorlar. Amerikan planları hiç bu kadar konuşulur hale gelmemişti. Bin yıllık ayarlarımızla şuursuzca oynuyorlar.
Aynı yerde hizalanma kaygısıyla ‘Allah’a küfür edildiğinde’ susan ‘omurgalı’ muhafazakar aydınlarımız bir köşede... Komplekslerini aşmak için bizi bir arada tutan tüm değer ve kurumlara küfür etmeyi ‘kimlik inşası’ sayan ‘liberal faşistler’ bir diğer köşede. Başından beri bir numaralı hedefi neresi oldu?
TSK...
Tarihte hangi ordu tek bir kurşun atılmadan bu kadar yıpranmıştır?
28 Şubat... E-Muhtıra... Şimdi ‘kağıt parçası’...
Her biri milattır ve dövünülen ne varsa temel gerekçesidir.
Ergenekon’dan sonra böylesi bir eylem planını ancak geri zekalılar hazırlar.
İhbarcı subayın hazırladığı ve postaya verdiği öne sürülen metnin; sunum, muhteva ve zamanlama açısından mükemmel bir mühendislik çalışması olduğuna inanıyorum. Yalnız ellerini çırparak ortada dolaşanlara bir çift lafım var. Devrim mi istiyorsunuz? Öncelikle ‘beceriksiz ve faşist’ ordunun ortadan kalkacağını, ‘Batı’ normlarında bir demokrasinin kurulacağını bunun da hazirun tarafından yapılacağını mı düşünüyorsunuz? Bu cumhuriyeti mi yıkacaksınız? ‘2.Cumhuriyet kuruldu’ naraları mı atıyorsunuz?
Sersemler!... Devrim ya vardır ya yoktur. ‘Devrimsi’ devrimlerle ne olur? Çok daha otoriter yapılar. Bu plan tutmaz. Tutmayacağına eminim.
* Serdar Akinan / Akşam


++++++


Dursun Çiçek sınır dışı edilsin
PKK’lılar törenle getiriliyorsa, havayi fişek atılıyorsa... Genelkurmay’ın komple Kandil’e gönderilmesi, ailelerinin de Mahmur’a yerleştirilmesi lazım.
“Pişman değilim” diyenlere “Pişmansın, pişmansın, farkında değilsin” diyorsak... “Hukuka, demokrasiye saygılıyım” diyene “Yalan söylüyorsun” demekten doğal ne olabilir?
Silah kullanarak rejimi değiştirmek isteyene “Değişti artık, bıraktı silahını” diyorsan... Adını Silahsız Kuvvetler olarak değiştirmeyenin, rejimi değiştirmek istediğini öne süreceksin tabii.
Ankara’nın göbeğinde PKK bayrağı açmak serbest, şehitlikte basın açıklaması yapmak yasaksa... Ermenistan’la kanka olup, Azerbaycan’la küsüyorsan...
Öcalan’ı affedelim derken, hayatında eline silah almamış profesörleri terörist ilan ediyorsan... Daha dün “Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterini NTV’den telefonla arayarak düşürdüler” diyen gazetenin ıslak imza haberini, en başta NTV, askeri savcılık soruşturmasını beklemeden, “Doğru haber” diye veriyorsa... “Belge varsa, verin gereğini yapayım” diyen Genelkurmay Başkanı’na “Olsa, dükkân senin” denip, söz konusu belge basına servis ediliyor ve sonra da “Genelkurmay Başkanı cevap ver, hani belge yoktu?” deniyorsa... Bir taraftan “Bakan’ın sözleri kişiseldir, hükümeti bağlamaz” denilirken, diğer taraftan “Albay’ın yaptığı bütün TSK’yı bağlar” deniliyorsa... Bazılarına taaa sınır kapısında seyyar mahkeme kurulup, bazılarına mahkemeye bile çıkarmadan yargısız infaz yapılıyorsa...
Daha neyini merak ediyorsun, yaşın kurunun?
Gayet nettir durum.
PKK’lılar memlekete “faydalı”ysa, Türk Silahlı Kuvvetleri memlekete “zararlı”dır.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet


++++++

Asimetrik harekat
Usulüne göre yapılmış, delillere, kanıtlara dayalı soruşturmanın sonuçlarını görmeden, yasalara ve vicdanlara dayalı yargı kararlarını görmeden kesin hükme varmak, hiçbir meslekte saygı duyulacak bir davranış değildir. Gazetecilikte hiç değildir.
Başbuğ’un o basın toplantısında söylediği şu sözler hâlâ geçerli değil mi: “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı medya üzerinden asimetrik bir harekât yürütülüyor.”
* Hikmet Bila / Vatan


++++++

‘1 numara’ Erdoğan’mış
2002’de Harp Akademileri’nde yapılan “Türkiye’nin Etrafında Barış Kuşağı Nasıl Oluşturulur?” sempozyumuna katılan ve “Türkiye’nin Rusya Federasyonu ve İran’ı da içine alacak şekilde bir arayış içinde olmasında fayda buluyorum” diyen E.Orgeneral Tuncer Kılınç “Avrasya ittifakı içinde milli devletimizi yeniden yapılandırmayı cesaretle savunmakla” fişlenip (bkz., 3. İddianame s. 643) Ümraniye Soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Davanın 2. İddianamesinde “AB ile tam üyelik müzakerelerine başlaması ve ABD ile iyi ilişkiler kurma çabalarının Ergenekon Terör Örgütünü rahatsız ettiği ve örgütün sahip olduğu tüm olanaklarla AB ve ABD düşmanlığını körüklediği” (bkz., s.1676) iddia edildi.
Rus Gazetesi Kommerstant, “örgüt üyeleri arasındaki en belirgin bağı” şöyle ortaya koydu(!): “Doğu Perinçek Avrasya Hareketi Başkanı Aleksander Dugin’in daveti üzerine defalarca Moskova’ya geldi. İ.Ü. eski rektörü Kemal Alemdaroğlu Moskova Devlet Üniversitesi ile anlaşma imzaladı. E. General Şener Eruygur Türkiye’nin Rusya ve Çin’in yer aldığı Şangay İşbirliği Örgütü’ne girmesini, Rusya ve İran’la askeri ittifak kurmasını istedi.”
Fehmi Koru’nun bildirdiğine göre Tayyip Erdoğan’ın “işbirliği” gezilerinde gelinen nokta; Rusya ve İran ile işlem tamam Çin de kapıda.
Bu durumda Rusya ile anlaşan, ABD’nin tek kutuplu dünya düzeni yaratma politikalarına karşı “denge unsuru” olarak ortaya çıkan Şangay İşbirliği’ne meyleden Erdoğan, hem de “devlet imkanlarını kullanarak” suçun katmerlisini işlemiş olmuyor mu?
Ey yandaş medya, Rabbimin kuruları yaşarttığı şu bereketli günlerde “1 numara” bombası patlatmak için ne bekliyorsun? Silkin ve özüne dön; bu dehşetengiz örgüt(!), “Eylemin başlaması gereken noktadayız ” diyerek Erdoğan’ı provoke eden Koru gibi ajanlar dahi sokmuş olabilir içine!
Madem AB ve ABD alternatifi politikalar üretmek suçların en büyüğü, bu durumda Erdoğan da suçluların en büyüğü olmaz mı?
Sıkı durun, şimdi “asrın sorusu” gelecek. Ama ben affınıza sığınarak bu soruyu sorma hakkımı, gerçekten hakeden birine, mesela “Ergenekon örgütlenmesinin beyin takımı Avrasyacı” diyen E.A.’ya devretmek istiyorum. İki kadeh isli viskiden sonra parmağını Erdoğan’ın gözüne sallaya sallaya sorar artık: Yoksa 1 numara sen misin?

++++++

TSK üstünden Cumhuriyet’e vuruyorlar

Orduda AKP’ye çalışan hizip var
Rıza Zelyut

Dönemin Genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt, 27 Nisan’da geceyarısı sarhoş kafayla TSK adına bir bildiri yayımlamıştı. O bildiride söylenenler yüzünden MHP ve CHP’ye oy verebilecek muhafazakar vatandaşlar, yeniden AKP’ye yönelmişti. Bu işte de ABD’nin etkisi olduğunu düşünmekteyim.
Bugün de ordu içinde; AKP’ye çalışan bir hizip olduğu anlaşılıyor. Bu hizip, güya cumhuriyeti korumak adına AKP’ye karşı yasadışı eylemler planlamak gibi bir tutum içinde. Bu aslında AKP’yi iktidarda tutma yoludur. Önce hükümeti düşürmeyi hedefleyen bir belge hazırlanıyor. Sonra da bu belge hükümet yanlısı basına sızdırılıyor. Böylece de hükümet mağdur ve mazlum konumuna getiriliyor. Halk da darbeye karşı gelmek için hükümetin yanında yer alıyor.
İşte oyun budur. Bu oyunun içinde Genelkurmay’ın da olduğunu ileri sürersem acaba abartmış mı olurum?
Genelkurmay’dan açık cevap istiyorum: Genelkurmay’ın içine kadar sızan Türk subayı üniforması içindeki bu komplocuları bulup ne zaman hesap soracaksınız?

Aydınlanmak gibi bir istekleri yok
Oray Eğin

Bu acelecilik kuşku duymayı, soru sormayı ve düşünmeyi de engelliyor. Bunu yapanların sicilleri temiz değil. Çok rahat bir şekilde bir kanalı cinayet sanığı haline getirdiklerini bile gördük bu arkadaşların... Şu hiç dikkatinizi çekmiyor mu: Genelkurmay Başkanı bunu açıklasın demiyorlar. Aydınlanmak istemiyorlar. Kendilerinden o kadar eminler ki yargılayıp kararı bile vermişler: Alaycı üslupla ‘Paşa paşa istifa etsin’ diyorlar.


Belge basına,bilgi davacıya...
Mustafa Mutlu

O belgenin aslı olabilecek belgelerin geldiğini... Gerçekliğinin araştırılması için Adli Tıp Kurumu’na gönderildiğini...
Adli Tıp’ın da “Evet, belge özgündür” raporu verdiğini... “Davacı” durumundaki “AKP Genel Başkanı”na kim bildirdi? Soruşturmanın her aşamasının “davacı taraf”a ve bazı gazetelere açık bir şekilde sürdürülmesi suç değil mi?
“Bir yıldan üç yıla kadar hapis” istemiyle davası açılması gerekmiyor mu?


Darbeyi tahrik ettiniz
Necati Doğru

Ordu içinde darbe yapma niyeti, amacı olanları kesinlikle onaylamayız ancak darbe ortamı yaratmak isteyenleri sizlerin hangi siyasi fırsatçılık ve sivil iki yüzlülükle teşvik ettiğinizi de görmezden gelemeyiz. Dini istismar edersiniz. Yoksulluğu kullanırsınız. Kömür, fasulye, nohut, mobilya, beyaz eşya dağıtımını araç yapıp, ülkeyi tarikat bataklığına çekmek pahasına oylarınızı da artırırsınız. Darbeci varsa! Tahrik eden de sizsiniz. Uçurum uçurumu çağırır.


Üç silahşör görev başında
Yalçın Doğan

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik.
Sözleşmiş gibi, belli bir plan
dahilinde imiş gibi, o TV senin, bu TV benim, hiçbir fırsatı kaçırmadan, ekranlara çıkıyorlar. Aynı sözleri tekrarlayarak, belli bir düşüncenin alt yapısını oluşturuyorlar. Müthiş bir propaganda taarruzu.
AKP halkla ilişkilerde görev başında.

++++++


Sebeb-i ziyaretinizi açıklayın
Ertuğrul Özkök, 25 Temmuz 2007 günü Hürriyet Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu ile birlikte Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’la görüştüğünü yazdı.
Bir yandan “Seçimden sonra kendisi ile görüşen ilk gazeteciler bizdik” derken, diğer yandan “off the record-du” diyor.
O zaman bu nasıl gazetecilik?
İçeriğini yazmayacaksa iki gazeteci Genelkurmay Başkanı ile ne görüşür?
Size kıyasla meslekte yeniyiz ya, belki bu işin hiç bilmediğimiz incelikleri, püf noktaları vardır. Sebebi ziyaretinizi anlatsanız da, biz de nasıl “en büyük gazete”nin genel yayın yönetmeni olunur ve bu ünvan yıllarca korunur öğrensek...


++++++


MİNİ YORUM
Felaket ve emanet

Uzun süre “Bu yıl kutlamayayım” diye düşündüm. PKK’lıların resmi geçidini ayakta alkışlayamayacağıma, ordunun mahsunluğuna alkış tutamayacağıma göre “Kan kusup kızılcık şerbeti içtim” edebiyatı mı yapacaktım yani? Sonra bir “tebrik” geldi. Bir okurumuz “Atatürk” pullu bir zarfın içine “ay yıldız damgalı” Gençliğe Hitabe telgrafı koymuştu. Başımızda taşıdıklarımızdan gördüğümüz felaket, kalbimizde taşıdıklarımızın emanetinden vazgeçmek için yeter neden olamaz; bunu hatırlatan okurumuza teşekkürler...

Yazarın Diğer Yazıları