Bu çocuk kimin?
"...gocuklu Celep Kaldırınca Sopasını
sürüye Katılıverirsin Hemen
ve âdeta Mağrur, Koşarsın Salhaneye..."
Ne de güzel anlatıyor "kader" diye bize kabullendirilen sürüdeki rolümüzü. Tekrar tekrar başa sardığımız ezbere günleri, o günlerdeki yitip gidişleri...
Bugün kaç trafik kazası oldu mesela? Yok mu freni patlayan bir tır, 20 kişiye geçtiği yeri mezar edecek?
Kaç narkotik operasyonu geçti ajanslar, 3-5 kilogram esrarın ele geçirildiği? Gerçi pek de esrarlı bu işler...
Twitter''da ne varmış gündemde baktık mı?
Rutinler tamamsa üzerimize düşen tepkiyi gösterip sürü içindeki rolümüze devam edelim...
Ve rolümüz... İşte burası önemli. Yetişilmesi gereken bir iş, vakit ayrılması gereken arkadaşlar, ödenmesi gereken faturalar, yanından geçip giderken üstüne basıp geçtiğimiz taşlar kadar ezbere bildiğimiz, bir o kadar da bilmediğimiz hayatlarıyla sokaktaki çocuklar.
Bize biçilen salhaneye koşarken yanından geçip gittiğimiz o çocuklar.
Midyecinin köşe bucak kaçtığı zabıtanın, "hak" derken tepenizde biten polisin, on binlerce bekçinin görev tanımlaması içinde pek yer almayan Yaşar Yaşamaz çocuklar.
Sahi kimin bu çocuklar?
Sabahın 8''inde ne işi var elindeki mendille metrobüs merdivenlerinde?
"Anası babası yoksa nerede efendim bu devlet?" diye geçiyor değil mi içinden?
Aslında zamanında düşünülmüş bu çocuklar, diğer çocuklar kadar.
Şöyle demiş kanun amcaları;
"Korunma ihtiyacı olan çocuk; bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu ifade eder"
"Bakım tedbirinin uygulanması için, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmî veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine karar verilir"
Yani "Sabah ayazında üst geçitlerde önüne konan mendilleri bırakıp titreyen ellerini ısıtmaya çalışan çocukların korunma ihtiyacı var." diyor ve şöyle devam ediyor kanun amcaları;
"Çocuğun bakımından sorumlu olan kimse -sorumluluğunu yerine getirmek şöyle dursun- o minicik bedeni okula göndereceği saatte oraya oturtarak istismar ettiği için bu çocuk hakkında bakım tedbirlerinin uygulanması gerekir."
İyi diyor, hoş diyor da... Ya uygulama?
İşte orası baştan aşağı sıkıntı...
Kanun amcasının yazdığını uygulayacak bir sistem pratiğe dökülmemiş.
Şöyle ki...
Valiliklerin "Çocuklar ve beden veya ruh bakımından kendini idare edemeyecek durumda bulunan kimselerin dilencilikte araç olarak kullanan kişiler hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulacaktır." ifadeleriyle süslediği genelgeler de o çocukların mendil tutan ellerine kalem vermeye yetmemiş.
Eee yani...
O değil de... Ne yapmıştık bu sabah?
Yetişebilmiş miydik otobüslere?
Desene aynı kaldırım aynı telaş…
Bu sabah da benim için Nazım''dan paylaş;
"kabahat Senin,
— Demeğe De Dilim Varmıyor Ama —
kabahatin Çoğu Senin, Canım Kardeşim!"