Bu akılla dış açıklardan kurtulamayız

2023 Ocak-Temmuz arasındaki 7 ayda 42,3 milyar dolar cari açık verdik. Haziran ayında altın ithalatının azalmasıyla cari fazla vermiştik. Temmuzda tekrar 5,5 milyar dolar açık verdik.

Hazirandaki cari fazla hükûmeti heyecanlandırdı. İlgili bakan, turizm gelirinin arttığını ve dış açıkların azalacağını söyledi.

Uygulamada; turizm geliri ve bazı döviz gelirleri daha yüksek olan dış ticaret açığından düşülür ve geriye cari açık kalır. Söz gelimi cari açığın kapanması için net turizm gelirinin bu sene 80 milyar dolar olması gerekir.

Bu yılın ilk yedi ayında, turizm geliri 26,5 milyar dolar oldu, turizm gideri de 3,6 milyar dolar oldu. Net turizm geliri 21,9 milyar dolar oldu. Ama aynı 7 ayda Türkiye, Çin’e karşı 25 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. (7 aylık ithalat 26,8 milyar dolar; ihracat 1,8 milyar dolar ve dış ticaret açığı 25 milyar dolardır.)

Yani; Çin’e karşı verdiğimiz dış ticaret açığı uçtu-kaçtı dediğimiz turizm gelirimizden daha fazladır.

Hükûmet de geri kalmadı. OVP’de 2023 yılı cari açığın GSYH’ya oranının yüzde 4 olacağını açıkladı. Oysaki yalnızca 7 aylık cari açığın GSYH‘ya oranı yüzde 4,2 oldu. 2023 yılı cari açığın GSYH’ya oranı yüzde 6,1 olacaktır.

Ekonomiyi yönetenler, ilgili bakanlar bu verilere bakmıyor mu? Bakıyor da görmüyor mu? Görüp de analiz edemiyorlar mı?

Nerden bakarsak bakalım; bu akılla cari açıktan ve krizin derinleşmesinden kurtulamayız?

Dış açıkları düşürmek için; üretimde kullanılan ve genelde yüzde 40 üstünde, ihracat malı üretiminde yüzde 70 üstünde olan ithal ham madde ve ara malı oranını da düşürmek gerekir. Bu nedenle;

*Yatırım ve güven ortamı oluşturmak;

*Devletin geçici olarak piyasaya girmesi;

*İthalata ikame edilebilir kalitede ve vasıfta, ham madde üretimi ve ara malı üretimine yüksek teşvikler vermek, gerekiyor.

Yatırımlara güven ortamı oluşturmak için, ciddi bir istikrar programı hazırlamak ve ekonomik istikrar sağlamak gerekir.

Ayrıca; yatırımları yönlendirmek ve teşvik etmek için, planlama yapmak gerekir. Yerli ve yabancı sermaye önünü görmeden yatırım yapmıyor. Planlama, yarını da planlamak demektir.

İthalat yerine, ülke içinde ikame yatırımları artırmak için önce sanayi odalarının, firmalar nezdinde anket yaparak;

*Ham madde ve ara malı girdi ihtiyaçlarını;

*Mevcut işletme kapasitesini, ham madde ve ara malı üretme imkânlarını;

*Yeni yatırım yapma eğilimlerini tespit etmek gerekir.

Teşvikler de bu tespitlere göre verilmelidir.

Ham madde teşvikleri, üretimden önce kredi desteği ile ve üretimden sonra, toplam üretim değerinin en az yüzde 20’si oranında nakit olarak verilmelidir. Teşvikler ve uygulama Sayıştay tarafından denetlenmelidir.

Bilgi, teknoloji, sermaye, nitelikli eleman temini, Ar-Ge birimi oluşturma gibi alanlarda teşvik destek mekanizmaları, il sanayi odaları aracılığı ile hazine tarafından verilmelidir.

Bazı alanlarda devlet doğrudan üretime girmelidir.

Gübre, kâğıt ve benzerleri mallar üretimini doğrudan doğruya devlet yapmalıdır.

Yine devlet tarım, hayvancılık ve tohum işletmeleri kurmalı, tahıl üretiminde yol göstermeli, tohum ihtiyacını karşılamalıdır. Çiftçiye Türkiye şartlarına uygun ve verimli olan hayvan dağıtılmalıdır.

Et ve Süt Kurumu, her ilde bir şube açmalı; üreticiden hayvanı doğrudan satın almalı, tüketiciye işletme giderlerini karşılayacak fiyattan, spekülatifi önlemek için gerektiğinde zararına satış yapmalı ve zarar Hazine tarafından karşılanmalıdır.

Türkiye’nin millî bir dış ticaret politikası olmalıdır.

Bunun için, uluslararası mevzuatın verdiği imkânlar dâhilinde, ithalat kontrol edilmeli ve ihracat teşvik edilmelidir. Merkez Bankası ihracatın teşvikini bırakın, ihracatçının dövizini zorunlu olarak bozdurtuyor.

Özetle; dış açıklardan kurtulmak mümkündür. Ama hükûmetin önce niyet etmesi ve bu niyetini engelleyen faktörlerle mücadele isteğinin olması gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları