Borç batağı

Türk mali piyasalar için bu hafta tam bir felaketti. Borsa endeksi sert düşüş yaşadı, döviz yükseldi, faiz ise Merkez Bankası’nın baskısına rağmen tezgah altında da olsa yükseldi.
Bir çok uluslararası finans kuruluşu Türkiye ile ilgili olumsuz raporlar açıklamaya başladı.
Bu raporların ana konusu Türk halkının borçlanması.
Bunun Türkçesi üretmeyip tüketme çılgınlığı.
Amerika’nın bol keseden kendi ülkesinin bankalarına verdiği para Türkiye gibi bir çok ülkede kredilerin ucuzlamasına neden oldu. Hindistan, Bulgaristan gibi akıllı ülkeler ucuz kredi rüzgarını iyi kullanıp sürekli yatırım yaptılar.
Fabrikalar kurup, üretime yöneldiler. Ülkelerinde işsizlik azaldı, halk para kazanıp o parayla da yatırım yapmaya başladı.
Bu QU yani parasal genişlemeyi akıllıca kullananların yaptıkları.
Bir de parasal genişleme nedeniyle ucuzlayan kredileri eve ve tüketim çılgınlığına yatıran ülkeler var. Türkiye ve Endonezya gibi.
Bir kaç hafta önce Türkiye’de işsizliğin en fazla olduğu Batman’a gittim. Batman’da yüzlerce değil binlerce yeni ev yapılmış. Hepsi 200 metrekarenin üzerinde lüks evler. Alışveriş merkezleri (AVM) İstanbul ile yarışır halde. Bu AVM’lerin içi teknoloji marketleri ile dolu. Bu marketler ise 12 ay taksitle LED televizyon almak için gelen insanlarla dolu. Sanki bedava veriyorlarmış gibi insanlar bir de saatlerce kuyruğa giriyor. Satışlarının yüzde 100’ü kredili.
Yani el gömleği ile düğüne gitmek gibi bir şey.
Bu görüntü sadece Batman’da değil, Türkiye’nin her köşesinde var. İnsanlar boş buldukları her yere ev yaptılar. Parası olan da olmayan da aldı.
Hepsi krediyle.
Türkiye’deki bankalar Amerika’dan ucuz parayı alıp, Türkiye’de sattılar.
Kimine konut kredisi kimine ise ihtiyaç kredisi.
İhtiyaç derken adı ihtiyaç.
5 yıldızlı tatil köyünde 4 gün kal 12 ay öde.
Antalya’nın doğal güzelliğinin yanından bile geçemeyecek olan Dubrovnik’e bile sırf 12 ay taksitle diye onbinlerce Türk akın etti. Hırvatlar bile bu işe şaştı kaldı.
Sonuç olarak Türkiye’de alarm zilleri çalmaya başladı.
Uluslararası kuruluşlar Türkiye’deki tehlikeyi dikkat çekiyorlar:
Türkiye borç batağında!
Borçlu olan 10 milyon değil! Ülkenin yüzde 80’i.
Hükümet yanlışı geç de olsa fark etti. Şimdi frene basmak istiyor. Ancak nafile. Çünkü hız o kadar yüksek ki, artık frene basmak para etmez.
Bir yere toslayacağız ama ne zaman?
Hükümet taksit sayısını düşürdü.
Şimdi de bankalar feryat ediyor.
Kârımız düşer.
Olur paşam sizin kârınız düşmesin yeter. Bir bankanın patronu olan hanımefendi açıklama yapıyor:
Bankacılık sektöründe kâr marjı yüzde 15’in altına düşerse sıkıntıya düşeriz!
Her kriz sözünü duyduğunda işçi kovan bu hanım acaba dünyada bankacılık sektöründe kâr marjının kaç olduğunu biliyor mu?
Kadın da haklı! 10 yıldır hükümet bizi bankaların insaf ve vicdanına bıraktı. Hani yine hükümetin yasakladığı Andımız’da bir bölüm var ya işte onun gibi:
Varlığımız bankalara armağan olsun!
Yeter ki onlar biraz daha kâr etsin!

Yazarın Diğer Yazıları