Bizim kafadar açılımcılara masum sorular
Balkanlardan, Kafkaslardan, Orta Doğu’dan, Orta Asya’dan, Afrika’dan hasılı, dünyanın dört bir yanından ülkemize gelenlerin hiçbirinin, ayrılıkçılık ve bozgunculuk yapmadığı, millet birliğine zarar verecek isteklerde bulunmadığı, kendini Türk Milleti’nin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi saydığı bilinmektedir.
Yine asırlardır bu topraklarda yaşayanların, Arap vatandaşlarımız başta olmak üzere hiçbirinin ayrılık davası gütmediği de bilinmektedir.
Geçmişte emperyalistlerin kışkırtmasıyla, ayrılıkçı Ermenicilerin, bugün de bölücü-ırkçı Kürtçülerin teröre ve insanlık dışı yollara başvurarak, birliğimizi bozmaya, vatanımızı bölmeye çalıştıkları da bilinmektedir.
Ülkemizin bu hassas gerçeğine rağmen, iktidar yetkilileri, aynen PKK’lılar gibi, bir millet olduğumuz gerçeğini inkar ederek, tarihin derinliklerinde kalmış, bir kısmı da unutulmuş olan etnik aidiyetlere sürekli vurgu yaparak, zihinlere kazımaya çalışmaktadırlar.
Bu zihniyetin amacı ne olabilir?
Hatta, ülkemizin 36 parçalı etnik/ ırk topluluğundan meydana geldiği, demokrasinin, bireylerin değil, ırkların eşitliği olduğu, anayasal düzenin de buna gore değiştirilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Çağdaş Dünya hukukunda, böyle bir demokrasi anlayışı ve ırklar rejimi var mıdır?
Bir milletin, hatta birliğini kuramamış bir milletin olmadığı yerlerde, demokrasinin yaşaması mümkün müdür?
***
Çağdaş dünyada devletler; tek egmenlik, tek millet ve eşit birey esasına göre, üç temel üzerinde kurulmuştur. Bunun için iki dilli, iki kimlikli devlet yoktur. Azınlık ve etnik gruplara tanınan kültürel hak ve serbestlikler, bu yapıya aykırı olmayacak şekilde ve bireysel olarak düzenlenmiştir.
Bizim iktidar yetkilileri, dünyanın bu gerçeğini niçin kabul etmiyorlar?
***
Gelişmiş demokratik ülkeler terör ve anarşi, güvenlik güçlerinin yetki ve imkanları güçlendirilerek, yasalar ağırlaştırılarak, terör örgütünün hareket alanı daraltılarak, propaganda yolları kesilerek, devletin bütün imkanlarını kullanarak yenildiği halde, bizde bunun tam tersi yapılıyor. “Daha çok demokrasi ve özgürlük ile terörü yeneceğiz. Terör bir demokrasi sorunudur” denmektedir.
Bu zihniyetin bölücü teröre etkisi ne olmuştur?
***
PKK bölge halkını temsil etmez deniliyor. Bu doğru, ama arkasından, DTP-PKK ikilisi muhatap alınıp, 2003’den beri de istekleri, AB üzerinden bir bir yapıldı ve yapılıyor. Sonunda, 2002’de dibe vuran ve dağılmak üzere olan PKK toparlandı, bugünkü konuma geldi. Şimdi hükümetle pazarlık yapmakta ve şartlarını dayatmaktadır.
Bu yıkıcı ve kanlı süreç denendiği halde, şimdi “Kürt açılımı” ile sırada bekleyenler için düğmeye basılıp, hızlandırılmış süreç başlatıldı. Kısa-orta-uzun vadede tamamı yapılacakmış.
Bu “Kürt açılımı” sürecine, terörle mücadele mi, yoksa teröre teslim mi dememiz daha uygun olacaktır?
Terör örgütünün talepleri kabul edildikçe, gücü artmaz mı?
PKK terör durdurursa nihai hedefine gidemeyeceği için, bugüne kadar olduğu gibi, daha fazla terör yapmayacak mı, akan kan artmayacak mı?
***
Başbakan “Ulusa sesleniş” ve grup konuşmalarında, Türk Milleti ifadesini ağzına almıyor. Bunun yerine “Milletimiz” veya “Türkiye” kelimelerini kullanıyor. Yine “Tek millet” diyor, ama tek olan milletin adını söylemiyor.
Başbakan neden böyle konuşuyor?
Kendisini Başbakanlık makamına Türk Milleti getirmedi mi?
Anayasa üzerine yemin ettiğine göne, Tür k olmuyor mu?
***
Bugüne kadar gelip geçen iktidarlardan hiçbiri “demokrasi” ve “özgürlük” sözcüklerini AKP kadar kullanmamıştır. Buna bakarak AKP’nin ilke olarak bu kavramları benimsediği söylenemez. Esas olan sözler değil, uygulamalardır. Mesela; partisinde ve TBMM’de demokrasinin “D” sine yer vermeyip, tek adam yönetimi kurması bunun açık delilidir. Parti kongrelerinde, tek aday çıkacak dayatması çok önemlidir. Mitinglerinde “iş” isteyen “, ” açız “ diye feryad eden vatandaşlara tahammül edemediğini, korumaları tarafından tartaklanarak, yaka-paça edilmek suretiyle karakollara sürüklendiğini bütün Türkiye görüyor. Yine şehit cenazelerinde ” tepki “ gösterilmesini önlemek için vatandaşaların camiye gelmelerinin engellendiğini biliyoruz. Bunun en açık örneği de, Ankara Kocatepe Camii’dir.
AKP’nin gözünde, ” demokrasi “ ve ” özgürlük “ sözcüklerinin anlamı ne olabilir, ne işe yarıyor?