Bizim de vehimlerimiz var, hakikat sandığımız vehimlerimiz...
Bir kümes hayvanının uçmaya çalışması kadar trajikomik bir sahne tahayyül edemiyorum...
Tavuğa, "Sen bir kümes hayvanısın, uçamazsın, senin varlık sebebin bu değil" demek beyhudedir...
Zaman zaman da kümes hayvanlarının uçmasını beklemek kadar, kartalları kümese tıkmak ve kargaları da tahta oturtmak gibi bir hamâkatimiz de müteselsil vehimlerimizin bir cüzüdür.
Hiç acımayız, merhamet etmeyiz kartalları kümese tıkarken, utanmayız kargaları tahta oturturken, biliriz aslında "kartallar yüksek uçar" ama yine de biz ki göklerde uçamamışızdır, biz ki yüksek tepelerin rüzgârından ürkmüşüzdür ya da yolumuz düşmemiştir yükseklere, o vakit kartallar da kümese tıkılmalıdır veya kargalar tahta çıkarılmalıdır...
Bizim de vehimlerimiz var, hakikat sandığımız vehimlerimiz.
Dünyayı değiştirebileceğimize inandığımız yıllarımız vardı, zamanla ucundan kırptık biraz, ülkeyi değiştirebileceğimize inandırdık kendimizi. Baktık olmuyor, kurumlarımızı değiştirebileceğimize, onları kurgulayacağımıza, onları ideâlize edebileceğimize inandık samimiyetle...
Bizim de vehimlerimiz var, hakikat sandığımız vehimlerimiz.
Hakikati bulduğumuza inanırız zamanla, bizim düşündüğümüzün en doğrusu, en hakikî, en sağlıklı, en hasbî, en güzel, en ideâl olanı olduğundan emîn oluruz ve etrâfımıza da telkin ederiz bu emîn olduğumuz hakikat kisvesi altında gizlenen vehimlerimizi. İtirazlara kulak tıkarız, hafife alırız, lâfugüzaf muâmelesi yaparız. Boğarız sesini acımadan itiraz edenin, kısarız, tercih etmesine müsaade etmeyiz, saygı duymayız, mâruz bırakırız onu kendi vehimlerimize...
Bizim de vehimlerimiz var, hakikat sandığımız vehimlerimiz.
Çekirdek çitler gibi rahatça söylenebilen yalanların, simülasyonların, illüzyonların dünyası konforlu bir dünyadır. Çünkü fıtrî ilkelere ihânet edilir o konforlu dünyada ve hayat ile olan bağlılığın saflığı yitirilir. Kendisine hile yapar insan ama fark etmiyor gibi yapar, algılamıyor gibi yapar, kendisine saygısını devam ettiriyor gibi yapar.
Vehimlerimiz müsekkinlerimizdir bizim, sâkinleştirir, uyutur, vicdânı susturur, rahat uykulara sebep olur...
Bizim de vehimlerimiz var, hakikat sandığımız vehimlerimiz.
Adamın birisi çıkar bir gün ve "Durun gittiğiniz yol doğru yol değil" der kalabalıklara. "Acaba doğru mu söylüyor" diye bir ân bile düşünmeyiz, hemen kalabalığa karışırız, kalabalıktan birisi oluruz, kalabalık ederiz, kalabalık oluruz. Sahih, hakikî, sahici bir hakikat derdimiz yoktur çünkü. Varmış gibi yaparız. Caka alır, caka satarız, büyük laflar ederiz, büyük ideâller kuşanırız. Ama en küçüğünden en büyüğüne kadar hakikat cinâyetleri işlemekten geri durmayız, hakikati vehimlerimize, korkularımıza, şüphelerimize, işimize gelenlere, menfaatlerimize, konforumuza kurban ederiz...
Bizim de vehimlerimiz var, hakikat sandığımız vehimlerimiz...