Biz bugünlere baka baka geldik...

2001 krizi sonrasında ''Ekonomide Riskler... Kur Riski'' isimli bir çalışmam oldu. Bunu 11 Kasım 2005'te kitap olarak yayınladım. Bu çalışmada Türkiye şartlarında dalgalı kur politikasının, cari açığın ve dış borçlanmanın, sürdürülemez olacağını söylüyordum.

O yıllarda CHP Parti Meclisi üyesi idim. Genel Başkan Deniz Baykal bu çalışmayı önemli gördüğü için Parti Meclisi'nde de anlatmamı istemişti. Parti Meclisi'nin dörtte biri konuşmam başlamadan koridora çıktılar. Soranlara da Hoca ders anlatıyor demişlerdi.

IMF'nin getirdiği dalgalı kur politikası, teoriye göre kurları ve cari açık ile cari fazlayı otomatik dengeye getirir. Bu teori gelişmiş ülkeler ve gelişmiş piyasalar için geçerlidir. Türkiye şartlarına uymadı. Bir zamanlar sıcak para baskısı ile kur aşırı değerlendi, sonra risklerin artması ile bu defa aynı TL aşırı değer kaybetti... Sıcak para ve değerli TL üretimde kullanılan ara malı ve ham madde ithalatını artırdı.

AKP iktidarının ilk döneminde bu olayı benden dinleyen ve hak veren iyi bir iktisatçı olan Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Nazım Ekren, sonradan milletvekili yapılmadı.

Özetle; AKP, sıcak para serabına kapıldı ve günü kurtarmanın peşine düştü. Ve biz bugünkü ekonomik bunalıma baka baka girdik.

Başkanlık sistemi gelinceye kadar istikrar sorunu planlama ve yeni iktisat politikaları geliştirerek çözülebilirdi. Artık değil. Zira daha önce bu köşede yazdığım kurumsal altyapı bozuldu.

Bazı okuyucularım, çözüm nedir diye soruyor. Çözümü çok sık yazdım. Söz gelimi 24 -25 ve 26 Temmuz, üç gün yapısal çözüm nedir diye yazmıştım. Artık tren raydan çıktı.

Bundan sonra iki yol var... IMF'yi çıpa olarak kullanmak ve orta ve uzun dönemde kurumsal alt yapıyı düzeltmek.

Geçmişte ekonomiyi dışa bağımlı olmaktan kurtarmak mümkün olabilirdi. Bunun için dalgalı kur sistemi değişebilirdi. Sınırlı kontrollü bir rejim benimseyebilirdik.

Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde uygulanan döviz kuru sistemleri, çoğunlukla esnek ve sabit döviz kuru sistemlerinin karışımından oluşan karma döviz kuru sistemleridir.

Biz de dalgalı kur sistemi yerine kurun kontrol edilebileceği bu gibi ara rejimlere dönebilirdik. Söz gelimi Doğu Avrupa ülkelerinde en fazla uygulanan kur sistemi; yönetimli dalgalanma (managed float) modelidir. Bu sistemde kurlar ilke olarak serbest ve fakat Merkez Bankası'nın denetimi altında dalgalanmaya bırakılmıştır. Bu sistem hem serbest dalgalanma, hem de sabit kur sisteminin ülke şartlarına göre özelliklerini taşıyan ara sistemdir.

İkincisi... Merkez Bankası Kanunu'nu değiştirip, bankaya siyasi müdahaleyi zorlaştırarak, bankanın TL yanında kuru da gözetmesi sağlanabilirdi.

Yine; Geçici bir süre için, söz gelimi 3 yıl, yalnızca ara malı ve ham madde üretiminde tamamıyla ithal ikamesi politikası uygulayıp, bu çerçevede teşvikleri yalnızca ara malı ve ham madde üretimine yönlendirebilirdik.

Ve nihayet; Dış ticaret açığımızın dörtte birini Çin'e karşı veriyoruz. Çin'den teknoloji ithali dışındaki ithal ettiğimiz plastik, oyuncak, incik boncuk gibi ithal mallarına kota uygulayabilirdik.

Bugün bu önlemleri almak için gerekli kurumsal alt yapı kalmadı. Ayrıca ithal ikamesi politikası uygulamak , içeride ara malı ve ham madde yatırımlarını teşvik etmek için yatırım ortamı kalmadı.

Yazarın Diğer Yazıları