Bir zamanlar işçiydi

İşçilikten kurtuldu. İşçiyi küçümsüyor. Kabuğundan çıktı. Kabuğunu beğenmiyor. O baş ve kalan herkes ayak takımı!

Bugün işçiye “ayak takımı” der... Yarın memura, öbür gün çiftçiye, daha sonraki gün emekliye... Sonra sıra cami cemaatine de gelir, türban giyen hanım ile üniversiteli kıza...
Suçüstü yakalandı.
Öyle düşünüyor.
O da işçiydi.
İşçi oğlu işçi...
İETT’de emekçiydi.
Sucukçuda muhasebeci.
İşçilikten kurtuldu.
İşçiyi küçümsüyor.
Kabuğundan çıktı.
Kabuğunu beğenmiyor.
O baş ve kalan herkes ayak takımı! Söylediği “başlar ve ayaklar” benzetmesi demokrasiye, demokrata yakışmaz. Anladı. Partisi’nin internet sitesinde dün “Başbakan Erdoğan ayak takımı ifadesini kesinlikle kullanmamıştır. Konuşmasında geçen ” ayakların başları yönettiği bir yerde kıyamet kopar “ ifadesiyle hiçbir kesim ya da kişiyi işaret etmemiştir” denildi. Fakat söz de ağızdan bir kez çıktı.
Laf yerini buldu.
İşçiler üstüne aldı.
Memurlar da...
Sendikalar öfkeli!
Gazeteler, “Başbakan’ın Manken Aysun’dan farkı yok...” diye (Radikal 23 Nisan 2008, sayfa 1) haber yaptılar. Dolunay yüzlü, ışıltısız balık bakışlı, bal dudak manken Aysun, “çoban ile ben bir olabilir miyim, çobanın oyu ile benim oyum eşit olabilir mi... Ben bugüne bugün TV’de haydi gel bana koş konuşmaları yapan bir çıtır manken, o dağdaki poturlu, okuma bilmez, 4 delikli kavalcı çoban...” demişti.
Kıza ağızla saldırmışlardı.
Demedik laf!
Söylenmedik deyim!
Bırakmamışlardı.
Manken Aysun’un “beyninin dibindekinin” aynısını Başbakan’ın da taşıdığı ortaya çıktı. Manken Aysun da “çobana ayak takımı” demek istemiş fakat kız podyum kültüründen geçtiği için “dağdaki çobanla benim oyum niçin eşit olsun...” demişti... Başbakan ise kestirmeden gitti, “1 Mayıs işçi ve emekçi bayramının resmi tatil” olmasını isteyen işçilere, onların temsilcisi sendikalara; “ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar” deyiverdi.
Beynin dibinde o var.
Demokrat olamaz.
Biatçı!
Başlar var.
Ve ayaklar.
Ayaklar başa uyar.
Biat eder.
Baş ne derse, ayaklar oraya gider. Bugün işçiye ayak takımı dedi.
Yarın memura.
Öbür gün emekliye.
Daha sonra da; onun gibi düşünmez, onun dediklerinin dışına çıkarlarsa türbanlı hanımlar ile türbanlı üniversiteli hanım kızlara da döner; “ayakların başı yönettiği yerde kıyamet kopar...” deyiverir.
Demokrasiye yakışmaz!
Demokrata uymaz!
* Necati Doğru / Vatan


+++++

Başbakan niye sinirli?
Tüm iktidarın sinirleri bozuk! Panik, telaş ve öfke! AKP’li milletvekillerin Meclis’te hırçınlaşıp saldırganlaşması, her geçen gün işlerin biraz daha sarpa sarmasındandır.
Başbakan Erdoğan’ın 1 Mayıs tepkisi de bunların sinir sisteminin ne kadar bozulduğunu gösteriyor. İstanbul’da sendikaların 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak istemelerine kızan Başbakan’ın “Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar” demesi, çalışanlara açık bir hakaret değil midir? Bu söz, Başbakan’a yakışmış mıdır? Dedik ya, sinirleri bozuk!
Fiyatlar durmadan artıyor, yurdun her yanından gelen haberler hiç de iç açıcı değil... Kapanan işyerlerinin yüzde 225 artması, ekonomik tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor
Aç kalmamak için yurtdışından gıda ürünleri ithal etmek zorundayız. Oysa daha beş-on yıl öncesine kadar “Dünyada tarım ürünleri kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyiz” diye övünüyorduk. Ne oldu bize? Neden namerde avuç açar hale geldik?
Bir yandan artan fiyatlar, bir yandan kapatma davası, AKP’lileri kábus gibi sardı.
Onlar sinirlenmesin de kim sinirlensin?
* Rahmi Turan / Hürriyet



+++++


Aysun kızımızdan ne istediniz?
Aysun Kayacı “Çobanın oyuyla benim oyum neden aynı?” diye sordu. Kıyamet koptu. Bu söylem demokrasiye ve milli iradeye çok aykırı bulundu. Tabii üstü kapalı da olsa Aysun Kayacı’ya destek veren ve “Aslında kız haksız değil” diyen de oldu.
Aysun kızımızın sözlerini “en söylenmeyecek ve ayıp” olarak algılayalım ve bakalım Başbakan Erdoğan ne diyor? O da “Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar” diyor. Aysun Kayacı’nın söylediklerinden bir farkı var mı bu sözlerin? Yok.
Üstelik Aysun Kayacı’nın söyledikleri kendini bağlar, eğer ayıplanırsa kendisi ayıplanır. Ama bunu ülkeyi yönetmekle yükümlü Başbakan söylerse ne olur?
Normal demokratik kültürün olduğu bir ülkede “Ayakların başları yönettiği” diye söze başlayan bir siyasetçi bir dahaki seçimde tek oy bile alamaz.
Şimdi gelelim bu sözlerin anlamına; “ayaklar” kim? Örgütlü işçiler. “Baş” kim? Bugünkü iktidar. Başka söze hacet yok aslında.
Ancak şu noktayı da hatırlamadan edemeyeceğim. Başbakan Erdoğan sık sık “Milli iradeden” söz ediyor. Kapatma davasına karşı halktan aldığı oyun “milli irade” olduğunu ileri sürerek psikolojik ortam yaratmaya çalışıyor. Oysa “milli irade” dediği şeyin önemli bölümünü, önceki gün “ayaklar” dediği insanlar oluşturuyor. Kısacası “milli irade” aslında “ayaklar” demek ki.
Tayyip Bey’in özellikle kapatma davasıya birlikte sinir sisteminin iyice bozulduğu anlaşılıyor. Aksi takdirde hiçbir siyasetçinin söyleyemeyeceği sözleri söylemesi mümkün değil.
* Can Ataklı / Vatan



+++++


Ters pozisyon
Doğrusunu isterseniz konu “ayaklar ile başın yeri” olduğunda, Türkiye ters durmaktadır.
Başı aşağıda, ayakları yukarıdadır.
Nitekim sorun ne olursa olsun, bizler tartışmalarımızda birbirimize bunu sorarız aslında:
“Her şey tersine bizde...”
“Bu kadar ters iş görmedim...”
“Yani terslik bu kadar olur...”
Dünya düzgün durduğu halde, bizde baş ayak, ayaklar baş yerine konulduğunda, böyle olması doğaldır.
Sadece orta yerlerimizin ters olmakla birlikte yerinde durması bir avuntudur, o kadar...
*
Misal ekonomide:
Türkiye zenginleşirken, halkın fakirleşmesi... Yerli-yabancı holdingler kazanırken, üreticilerin, esnafın, çiftçinin iflas etmesi nedir?
Ters pozisyon...
Ayakları yerden kesilmiş bir ekonomide, ekonomi yönetiminin ayağa düşmesinin sonucu.
Ya da sosyal hayatta:
Bu ters pozisyon yüzünden değil midir ki uygar Batı yerine Arabistan’a gidiyor memleket.
Ben biliyorum; siz sandınız ki Türkiye Batı’ya gidiyor...
*
Diyelim ki demokraside:
Durmadan tek karar vericinin millet olduğunu söyleyen Başbakan’ın, sıra milyonlarca emekçinin bayramlarını Taksim’de kutlama istemlerine gelince çok kızması ve “Ayakların baş yerine geçtiği yerde kıyamet kopar” demesi neyi gösteriyor?
Ters pozisyonu...
Çünkü millet hiçbir zaman baş ya da başta olmadı.
O bir yalandı.
Bir tersliktir, başta olan arkadaşlara inanan, nihayet başa geçtiklerini düşünen saf insanlar öyle sandılar sadece.
Ters zihniyetin pozisyonudur bu.
Ayaklar yukarıdadır...
Her şey size ters gelse de... Tersine tersine gitseniz de... Bir türlü düzelemezseniz bile...
Başınız her zaman yerdedir...
Ya düzelirse pozisyon:
“Kıyamet kopar...”
* Bekir Coşkun / Hürriyet



+++++


‘Seçilmiş kral’ buyurdu!
Manken Aysun Kayacı, “Dağdaki çoban ile benim oyum bir mi” diye sorduğunda yer yerinden oynamıştı.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan da bunun iyi bir fırsat olduğunu düşünerek konuşmalarında çokça kullandı.
AKP toplantılarında “çoban kılığına girmiş” tipler ortaya çıktı.
Demokrasi fikrini yeterince içselleştirememiş bir insanın sözleri üzerinden siyaset yapıldı, korumasız bir kız bir sürü manyağın hedefi haline getirildi.
Ve daha bu tartışma bitmeden Başbakan “Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar” deyiverdi.
Bu sözler Aysun Kayacı’nın sözleri ile aynı fikri zeminden kaynaklanıyor.
“Seçkinci” bir yaklaşım! Siyaseti belli özelliklere sahip bir kesimin yapabileceği tezinden hareket ediyor her ikisi de.
Elbette AKP, Başbakan’ın birçok konuşmasında olduğu gibi bir açıklama yaptı ve Başbakan’ın sözlerinin amacını aşacak şekilde yorumlandığını söyledi. Ama söz bu, ağızdan çıktı mı geriye ne yaparsan yap, alınamıyor!
Aysun Kayacı, sıradan bir vatandaş olarak istediği gibi düşünme hakkına elbette sahip.
Fikrini saçma da bulsam, söylemesinde bir sakınca görmüyorum, onun gibi düşünenlerin sayısının hiç az olmadığını da biliyorum.
Ancak Başbakan, bu ülkenin en önemli yöneticilerinden biri!
Söylediği sözü ciddiye almak zorundayım. Ciddiye aldığım zaman da durumun ülke için ne kadar vahim olduğunu görüyorum.
Ülkeyi, demokrasi fikrini yeterince içselleştirememiş bir politikacı yönetiyor.
Ve ülkelerin başına ne felaket geldiyse, “seçilmiş krallardan” geldi, bunu da tarihteki örneklerinden biliyorum.
* Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet

Yazarın Diğer Yazıları