''Bir zamanlar AK Parti…'' halüsinasyonu
Bunun, münferit, münferit değilse bile "eski AK Partililer"e has bir yaklaşım/yanılgı olduğunu varsayıyordum.
Hani… AK Parti iktidarının, "kendilerinin de dahil olduğu" dönemini, dolayısıyla kendilerini meşrulaştırmak üzere başvurdukları bir yöntem.
*
AK Parti;
"Bir zamanlar adildi, şimdi zalim…"
"Bir zamanlar demokrattı, şimdi dediğim dedik, çaldığım düdük, otokrat…"
"Bir zamanlar özgürlükçüydü, şimdi sansürcü…"
"Bir zamanlar hukukun üstünlüğünden yanaydı, şimdi üstünlerin hukukundan…"
Zaten biz de bu "değişim"den dolayı ayrıldık onlardan…
Ve bir zamanlar bu hak, hukuk, adalet yolunda "beraber ıslandık aynı yağmurda".
Bir tür bir vicdan pansumanı uyguluyorlar diye düşünüyor; hak vermemekle birlikte, anlayabiliyordum.
*
Bizim gibi kıdemli muhalifler nezdinde gülünçtü ama güncel pozisyonları göz önünde bulundurulduğunda anlaşılabilir bir gayretti.
Nihayetinde, ivedilikle, "bugünün yollarının döşendiği" zamanların sorumluluğundan kurtulmaları gerekti…
Üzerlerine yapışan vebali def etmeleri.
Talip oldukları yeni seçmeni ve peşlerinden sürüklemek istedikleri eskileri buna ikna etmeleri…
*
Dün, kısa bir not olarak paylaştığım "Bir zamanlar özgürlükçü temellere dayanan AK Parti" halüsinasyonundan bahsediyorum.
Hani dün, şimdi muhalefet iddiasındaki eski bir AK Partilinin bu yöndeki değerlendirmesini paylaşmış ve okurken, gayriihtiyari kahvemi püskürttüğümü yazmıştım; o denli sürrealdi zira sahip çıktığı AK Parti nostaljisi…
Gelin görün ki…
Koronavirüsten sonra memlekette en hızlı yayılan şey algı galiba. Dün baktım, öyle "eski AK Partili" filan da olmayan, meslek hayatı hep "merkez" diyebileceğimiz bir rotada seyreden, ne övgü ne yergide "aşırılığı" bulunmayan, imajı "makul"e karşılık gelen bir gazeteci, ki medyanın sevdiğim, kıymet verdiğim isimlerinden de biri; tam da bu halüsinasyonun üzerine inşa edilmiş sorularla ilerletiyordu konuğuyla sohbetini:
- Eskiden "özgürlük" diyorlardı, "demokratikleşme" diyorlardı, "basın özgürlüğü" diyorlardı… Ne oldu da böyle oldu?
*
Eyvallah…
Hepsini diyorlardı da…
Gereğini yapıyorlar mıydı arkadaş!
*
Kendimizden bilelim;
"Bazı gazetelerin" THY uçaklarında servisinin yasaklanması, bu iktidarın, "basın özgürlüğü" dediği o yıllarında yaşanmadı mı?
Bakın TBMM arşivine, kaç soru önergesi verilmiş bu konuda o "özgürlükçü" yıllarda!
Ya TRT? O yıllarda da yok saymıyor muydu ekranda kimi gazeteleri?
Bugünde kimi kökten kimi konjonktürel muhafazakârlar yerine liberal isimler vardı ama o yıllarda da "uçak gazetecileri ve diğerleri" diye ayrılmıyor muydu medya?
O yıllarda da resepsiyonlarda, toplantılarda, törenlerde katı bir akreditasyon uygulanmıyor muydu, biate yanaşmayanlara?
Reklam ambargosu o yıllarda da yok muydu?
*
Nasıl "demokratikleştiklerini" unuttunuz mu?
Dağdan gelen ve "pişman olmadıklarını" beyan eden PKK''lıları, "pişmanmış varsayarak", "demokratik açılım" yaparken ve bu yolla güya "Kürt sorunu"nu çözmüş olurken, itinayla bir "Türk sorunu" yaratılmadı mı bu ülkede?
"Ne mutlu Kürd''üm diyene"ci bir etnikçi dayatmaya paralel, "Ne mutlu Türk''üm diyene" silinmedi mi dağlarımızdan; sanki birbirinin dengiymiş gibi!
Meydanlarda Öcalan paçavraları dalgalandırılırken Atatürk tabloları indirilmedi mi kamu kurumlarından; keza T.C.''nin silinmesi, Andımız''ın yasaklanması…
Bu etnik ayrıcalıkçılık mı demokratikleşmeydi?
*
Mersinli çiftçiyi "Al anını da git…" diye kovduklarında iktidarlarının kaçıncı yılıydı!
Şehit kafilelerine tepki gösterenleri "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" diye azarladıklarında kaçıncı yıllarıydı?
TEKEL işçilerini, eksi bilmem kaç derece soğukta tazyikli suyla püskürttüklerinde MHP''yle ittifak mı vardı ortada; Hasan Cemal''lerin, Cengiz Çandar''ların alkışlarıyla yürümüyorlar mıydı demokrasi yolunda!
İlhan Selçuk''un evini bastıklarında, Türkan Saylan''ın evini bastıklarında "ileri demokrasi" değil miydi icra ettikleri?
*
Yapmayın Allah aşkına…
AK Parti, kendisi için talep ettiği hangi hakkı, hangi hürriyeti, kendisinden olmayanların da aynı şekilde kullanmasına müsaade etti bugüne kadar?
Kendi mağduriyetleri söz konusu olduğunda işlettiği hukukun, kendinden olmayan hangi kesimin mağduriyetlerini gidermek üzere işletilmesine müsaade etti;
Gazetecilerin mi?
Şiddet mağduru kadınların mı?
Tecavüze uğrayan çocukların mı?
Öğretmenlerin mi?
İşçilerin mi?
Madencilerin mi?
Dereleri, tepeleri talan edilen Karadeniz köylülerinin mi?
Taşı, toprağı, havası kirletilen Kazdağları sakinlerinin mi?
Nepotizmin paletleri altında ezilen akademisyenlerin mi?
Rövanşizme kurban edilen askerlerin mi?
Kimin?
*
Kaldı ki, demiyor da değiller;
Yine "özgürlük" diyorlar, yine "hukuk" diyorlar…
Sorsan, sansür yasasıyla "mühim ve acil bir ihtiyacı" giderdiler; yoksa insan hak ve hürriyetlerine en saygılı olanlar onlar.
*
Hayır, her şey bir yana…
Hiç mi sormuyor kimse ya;
Madem ki bu AK Parti, bir zamanlar "özlem duyulası" denli özgürlükçüydü, hak, hukuk tanır haldeydi; biz niye muhalefet ettik ki?
Aklımızdan zorumuz mu vardı!
*
Acil olarak şunu idrak etmekte yarar var;
"AK Parti''nin ilk zamanlarına" değil "AK Parti''siz zamanlarına" dönmek istiyoruz biz bu ülkenin.