Bir tezkere daha...
Tezkerenin nasıl uygulanacağı, içeriğinden önemlidir. Tecrübeyle sabittir ki, geçmişte tezkerelerin hiçbiri uygulanmadı. Türk Milletinin öfkesini bastırmak için kullanıldı. Elbette bu defa durum farklı, ortada uluslararası bir koalisyon var. Ayrıca, ülkelerin başı-sonu belirsiz görünen müdahaleye bakışları da değişik. Türkiye başta olmak üzere koalisyon ülkelerinin, bölücü KCK/PKK terör örgütünün meşrulaştırılması, çözüm süreci adı altında ülkemizin (Irak modelinde olduğu gibi) paylaştırılması, öncelikle Esat rejiminin hedef alınması, Barzani Peşmergeleri, PKK ve YPG/PYD teröristlerinin silahlandırılması ve müdahalede kullanılması; hatta IŞİD’in yok edilmesi gibi konularda niyetleri birbiriyle pek örtüşmüyor. Diyelim ki, IŞİD, Irak ve Suriye’de dağıtıldı, (yok edildi diyemiyoruz, çünkü El Kaide’ye benzer dini(!)ideolojik bir yapıya sahip olduğu için kolayca yok edilemez.) görev tamamlandı denilip, öylece çekip gidilecek mi? Savaş sonrasının yıkımları ne olacak? IŞİD terörü sebebiyle pek çok ölüm ve tecavüze maruz kalan Türkmenler, meselâ asırlık yurtları Telafer’e dönebilecek mi? Yoksa bu vahşi terörü fırsat bilip Telafer gibi Kerkük ve diğer Türkmen bölgelerine el koyan Barzani’ye, “buyur buralar senin” olsun mu denilecek? Irak’ta yaşayan, sahip çıkılmayan milyonlarca Türkmen, kendi kaderine terk mi edilecek? Türkmenlerin temel insan haklarından olan can-mal ve yurdunda yaşama hakkı yok mu sayılacak? Yezidilerin durumu da, Türkiye ve batılı emperyal güçler sahip çıksalar da, kısmen aynı durumdadır.
Bu açıdan bakılınca, Suriye’nin durumu daha da karışıktır. Kim ne derse desin, ortada BM üyesi, kabul edilmiş, sınırları belli bir Suriye Devleti var. Suriye yönetimiyle anlaşarak üç Kanton’da örgütlenen PYD, rejimin muhalifi silahlı ÖSO (birçok parçadan meydana geliyor) olmak üzere Türkmenler, El Kaide’nin kolu olan El Nusra, IŞİD ve sayısı bilinmeyen silahlı örgütler var. Bunların bir kısmı Türkiye topraklarını kullanmakta ve destek görmektedir. Bu silahlı terör örgütleri Suriye’nin giremediği kuzey bölgesinde toprak paylaşımı veya yerini koruma amacıyla birbirleriyle savaşıyorlar. Bunlardan baskın konumda görünen kanlı terör örgütü IŞİD, koalisyon güçlerinin hedefine konulmuş, müdahalenin ana gerekçesi (Esat’a kilitlenen Türkiye hariç.) yapılmıştır.
Suriye manzarası böyle. Evet IŞİD dağıtıldı, peki bu Suriye tablosu ne olacak? Meselâ, Türkiye’nin istediği gibi Suriye devleti yıkıldı diyelim; buna göre Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği korunarak yeniden kurulacak mı? Kurulacaksa bu hangi güçler tarafından; nasıl ve hangi temelde olacak? Kuzeydeki terör örgütleri tamamen temizlenerek mi olacak? Ülke paylaştırılacaksa, hangi etnisite ve mezheplere göre, nasıl bölüştürülecek? Bu arada, meşru bir hak olan Süleyman Şah Türbesini korumak üzere Suriye’ye girdik, IŞİD ile çatışıp bertaraf ettik diyelim. Peki, karşımızda Suriye ve destekçisi Rusya’yı görürsek ne yapacağız? Savaşacak mıyız, yoksa ne yapacağız?
Türkiye ne yapmalı?
Türkiye, “ideolojik hayalleri” bırakarak politikasını gerçeklere göre netleştirmeli, koalisyon güçleriyle şu ilkelerde anlaşmalıdır:
1. Türkiye, Irak ve Suriye’de İnsanlık düşmanı, huzuru, güvenliği ve barışı bozan bölücü ve yıkıcı terör örgütleriyle mücadelede, hiçbir ayrım yapılmamalı.
2. Tezkere metninde olduğu gibi; “her geçen gün sayısını artıran Irak’ın Kuzey bölgesinde silahlı PKK terör unsurları, Suriye ve Irak’ta diğer terör unsurları ile mücadelede, BM Güvenlik Konseyi 2170 ve 2178 (2014 yılı) sayılı kararlarıyla Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığının” esas alınmalı.
3. 1991 Birinci Körfez savaşından beri, Irak’ta, 2002 yılından beri Suriye’de, hiçbir destek görmeden terör saldırılarından sürekli ve en ağır şekilde zarar gören Türkmenler ve diğer topluluklar yurtlarına yerleştirilmeli ve hayatları güvenlik altına alınmalı.
4. Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge kurma konusunda, 1991’de Irak’ın kuzeyinde kurulan güvenli bölgenin Irak’ı böldüğü ve sonu gelmeyen kanlı bir iç çatışmaya sürüklediği gerçeğinden ders alınmalı.
5. Irak ve Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açılacak bir koridorun, ülkeleri bölerek bölge dengelerini, istikrarı, barışı ve güvenliği tehdit edeceği dikkate alınmalı.
Ülke içinde
I. IŞİD ve PKK gibi terör örgütleriyle mücadelede sonuç alabilmek için; 1) Çok yönlü güvenlik tedbirlerinin alınması 2) Diplomasi ile dış desteğin kesilmesi 3) İdari-Hukuki-Siyasi tedbirlerin alıması 4) Kamuoyunun bilgilendirilmesi, 5) Eğitim-Kültür-Ekonomik tedbirler gibi 5 konuda çok yönlü bir paket hazırlanmalı ve harekete geçilmelidir.
II. KCK/PKK tehditlerine asla boyun eğmemeli, Bayrağımızın ayaklar altına alınması ve millî iradenin merkezi TBMM’de teröristbaşının mesajının okunması gibi haysiyet kırıcı ve egemenliğimize meydan okuyan saldırılara asla müsaade edilmemeli.
III. Irak modeli denilen ülkeyi bölecek “barış süreci” safsatasından vazgeçilmelidir.
Türkiye bu tarihi olaya ciddi devlet tedbirleriyle yaklaşmaz, tehlikeli yanlışlardan vazgeçmezse, korkarız en çok kaybeden olur, bugünleri çok ararız.
------
Okuyucularımızın Kurban Bayramı’nı kutlarım.