Bir taşla iki kuş vuran İngiliz kralı
Bugün size İngiliz tarihine damgasını vurmuş bir kralın evlilik hikayesinden bahsetmek istiyorum. Hikayenin baş aktörü, sarayındaki kadınlardan biriyle evlenmek uğruna Katolik mezhebinden ayrılarak Anglikan Kilisesi'ni kurdurup Vatikan'ı by-pass eden Kral VIII. Henry.
Hıristiyanlığın Katolik mezhebine bağlı olan İngiliz Krallığı, Kral VIII. Henry döneminde hem dini hem de siyasi açıdan çok önemli önemli değişimler yaşadı.
İngiliz Kralı VIII. Henry, 1509 yılında, ölmüş olan ağabeyinin eşi ve İspanyol Ferdinand'ın da kız kardeşi olan Aragonlu Katherine ile evlendi. Bu evlilikten dünyaya gelen altı çocuktan sadece Mary ismindeki kızları hayatta kaldı.
Kiliseden engel çıktı
Bir erkek çocuk sahibi olmak isteyen Kral VIII. Henry, tekrar evlilik hayalleri kurmaya başladı. Aday olarak da saray kadınlarından Anne Boleyn'i gözüne kestirdi. Hem güzel hem de zeki bir kadın olan Anne Boleyn, bu fırsatı kaçırmak istemeyip Kral Henry'nin evlilik teklifini kabul etti. Ancak Anne Boleyn'in kraliçelik hayalleri Katolik Kilisesi'nin kurallarına takıldı.
Katolik inancına göre Tanrının huzurunda evlenmiş olanlar kesinlikle boşanamazlardı. Vatikan'ın onaylamadığı bu evlilik kararı, hem kilisenin baskısından kurtulmak, hem de Anne Boleyn ile evlenmek isteyen Kral VIII. Henry için bir fırsat oluşturdu. VIII.Henry, Vatikan'ın bu evliliğe izin vermemesi üzerine Roma'ya ve Katolik mezhebine bağlılığına son verdi. Krizi fırsata çeviren Kral VIII. Henry, hem Anne Boleyn ile evlenir hem de Papalığın İngiliz Krallığı üzerindeki imtiyazlarını ortadan kaldırmış oldu.
Vatikan'dan kurtuldu
Anne Boleyn ile evlenen Kral VIII. Henry, bir erkek çocuk sahibi olamadı ama İngiliz Krallığı'nı Vatikan'ın kontrolünden çıkararak, bağımsız bir kilise olan Anglikan Kilisesi'ni kurmayı başardı.
Böylece Avrupa'da genellikle din adamları ve halk tarafından gerçekleştirilen reform hareketi, bu kez devlet ve devletin başı kral tarafından gerçekleştirildi.
Kral VIII. Henry tarafından kurulmuş olan Anglikanizm Mezhebi, Kraliçe Elizabeth döneminde, 1563 yılında, 39 madde halinde yeniden düzenlenerek İngiltere'nin resmi mezhebi ilan edildi.
Bize bakalım
Ayasofya'nın ibadete açması ile Diyanet İşleri Başkanı adeta "Şeyhülislam(!)" ilan edilmiş oldu. Böylece Ali Erbaş'a sanki resmi görevinin de üzerinde dini bir makam ihdas edildi. Demek ki Türkiye Cumhuriyeti'nin yıllar yılı Yalova Üniversitesi'nde saklanan bu zatı muhterem, istenen saatte ortaya çıkartıldı.
Milletin dini diyaneti siyasi şovlara malzeme yapılınca ortalık, vatandaşın mezhebini arayanlardan geçilmez hale geldi. Allah sonumuzu hayretsin.
Parti kurmak kolay yaşatmak çok zor
Türkiye'de siyasi parti, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip en az 30 kişi ile kurulur. Partinin genel merkezinin de Ankara'da olması şartı var. Grup oluşturabilmek için ise 20 milletvekili gerekmekte. Bu Anayasanın gereği. Eğer 30 kişi bir araya gelip istendiği şekilde parti kurarlarsa bu geçerli olur. Tek yapılacak şey bunların bu çalışmasına engel olacak kongreleri iptal etmektir. Başka da çare yoktur. Ya da Yargıtay'ın bu çalışmaları önceden akamete uğratması gerekir.
Türkiye artık parti çöplüğü görüntüsünde olduğunu savunan eski milletvekili Tevfik Diker'in uyarıları yabana atılmamalı. Tevfik Diker'in siyasi partiler hakkındaki tespitlerine bir göz atalım:
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kayıtlarına baktığınızda adını yeni göreceğiniz sözde aktif partiler var. Acı ama gerçek, Türkiye'de bir partiler çöplüğü var.
Bir aktif parti iki genel seçime katılamıyorsa, ya kendi yetkili organları kapatsın veya AYM tarafından otomatik olarak kapatılsınlar.
Yargıtay kaydında 97 aktif parti görünüyor. Bunların 10'u kapatılmış olmalı ki karşılarında adı yok, boş bölüm var. Bu durumda 87 aktif parti görünüyor. Seçimlere katılma yeterliği olan parti sayısı ise bugüne göre sadece 13... "
GÜNÜN SöZÜ
Hiç hata yapmayan insan, hiç bir şey yapmayan insandır ve hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır. Yunus Emre