Bir tarım politikamız olmalı...

Tarım Bakanı, ekili alanların parçalanmasını önleyecek yasa çıkarılacağını açıkladı. Bu gerçekleşirse, tarımda kitle üretim yapılacak, maliyetlerin düşmesine ve verimliliğin artmasına imkan verecektir.
Ekili alanların bir araya getirilmesi, kooperatifleşme yoluyla da olur. Bu yol için devletin yol göstermesi gerekir. Mevcut kooperatiflerden farklı bir uygulama getirmek gerekir.
Ayrıca tek başına bir veya birkaç yasa çıkarmakla da tarım sorunu çözülmez. Her şeyden önce Türkiye’nin bir tarım politikası olmalıdır. İçeride et pahalı olunca et ithalatına izin verip, tersine izni kaldırmak bir tarım politikası değildir.
Siyasi iktidar her şeyde olduğu gibi tarım sektöründe şu yapıldı, bu yapıldı diye sıralıyor... Yapılanlar tarımdaki nüfusun yapısından belli oluyor! Şehre göç durmuyor.
Tarım politikası tek başına üretim değildir. Tarım politikası, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutları olan bir politikadır. Dolayısıyla, tarımı ve tarımda politikaları değerlendirirken, üretimi, tüketimi yahut ihracatı değerlendirirken, politikaların sosyal yanını da dikkate almak lazım, yani bu politikalar toplam olarak ne fayda getirdi, bu politikalar toplam olarak ne maliyet getirdi, sosyal faydası ve sosyal maliyetini de içine katarak değerlendirmek zorundayız.
Tarımda verimliliği de tek başına üretim artışı olarak değil ekonomik anlamda bir değerlendirme olarak almalıyız.
Amerika Birleşik Devletleri’nde buğday üretiminde verimlilik hektar başına 5.700 kilogram, Türkiye’de hektar başına 2 bin kilogram.
Şeker pancarında Avrupa Birliği’nde hektar başına 58 bin kilogram buna karşılık Türkiye’de 38 bin kilogram alınıyor.
Bal üretiminde Türkiye’nin 5 milyon bal kolonisi var. Çin’den sonra koloni sayısı olarak dünyada ikinci sıradayız... Ne var ki bal üretiminde 4’üncü sıradayız... Koloni başına alınan bal miktarı itibariyle durum daha da kötüdür... Maalesef 14’üncü sıradayız.
Son yıllarda tarım ürünlerinin ihracatı, mutlak olarak arttı. Ancak diğer ihracat ürünlerine göre daha düşük kaldı. Bu nedenle toplam ihracatımız içindeki payı azaldı. On yıl boyunca kurların düşük kalması, Türkiye’nin tarım ürünlerinde de dış rekabet gücünü düşürdü.
Oysa ki dünyada organik ürünlerin pazar payı büyüdü. Bundan sonra Türkiye’de organik ürünlere ağırlık vermeliyiz.
Tarım politikasının sosyal tarafında üretici ve tüketici var. Bu anlamda tarımsal desteklerin altında IMF reçeteleri varsa, eşyanın tabiatı gereği sosyal tarafı olmaz. Mamafih, 2001 krizinden sonra IMF tarafından getirilen güçlü ekonomiye geçiş programında tarımsal destekler yarı yarıya azalmıştı.
Tarım ürünlerini üretici ucuz üretiyor, tüketici pahalı yiyor. Bunun temel nedenlerinden birisi, demiryolları ve deniz yolları gibi ucuz nakil altyapısının eksik olmasıdır. Karayolları ve kamyonlar , tarım ürünlerini taşımada en pahalı yoldur.
Öte yandan tarım politikası içinde çevresel etkileri de dikkate almamız lazım. Dünyada organik tarım için her ülkenin bir hedefi ve bir çabası var. Organik olmayan tarım, hem sağlığa zararlı hem de çevreyi kirletiyor.

Yazarın Diğer Yazıları