Bir şayia dolaşıyor ama…
Bütün zamanların en yüksek dış ticaret açığı, devri iktidarlarında verildi.
"Türk Lirası", devri iktidarlarında, dolar karşısında en fazla değer kaybı yaşayan para birimi haline geldi.
TÜFE, devri iktidarlarında, bir yılda yüzde 137.55 oranında yükseldi.
Kişi başına millî gelir, Cumhuriyet tarihinde ilk kez 7 yıl üst üste düşüşü, devri iktidarlarında gördü.
Türkiye, 2015 yılına kadar dünyanın en büyük 16''ncı ekonomisiyken, devri iktidarlarında ilk 20''den çıkarak, 21. sıraya düştü.
Dolar, neredeyse beşe katlandı.
Soğan yahu soğan; hani çuvalla alınan, düne kadar neredeyse "bedava" olan soğan 10 kattan fazla pahalandı;
Keza süt, yumurta, peynir, yoğurt, et, biber, domates, patates; yaşam kaynağımız su bile!..
Daha dün sabah, ayıptır söylemesi "Birkaç portakal, birkaç nar, bir paket mantar, bir karnabahar, yarım kilo salatalık, yarım kilo domates, bir kıvırcık, üç dört elma, üç dört de muz"dan oluşan bir manav alışverişi yaptım; 479 TL! Kalbime iniyordu!
Artış üstüne artış yapmakla gururlandıkları asgari ücret 8 bin 500 TL; dört kişilik bir ailenin sadece mutfak masrafı 10 bin TL''nin üzerinde…
*
Ama…
Pahalılığın, ülkedeki her konunun tek karar alıcısı "sayesinde" olduğunu söylemek, "asılsız şayia çıkarmak" öyle mi?
Vicdanınız kurusun!
Kalıbımı basarım, anne-babalar da sırf adrenalin olsun diye mama çalıyorlardır size göre!
Aç yahut biçare değil de "kleptoman" filandırlar büyük ihtimalle!
*
Ha bir de…
Linç girişimlerinin, silahlı saldırıların, tehdidin, şantajın, medyaya kesilen hukuksuz ve orantısız cezaların, kümesteki seçmenlerin, oy kullanan ölülerin vesair bozamadığı "seçim düzeni", bir grup gencin market raflarına yapıştırdığı "Bu ürün bizim yüzümüzden pahalı, oy verirken aklında olsun" çıkartmasıyla bozulmuş hanidir tecellisini göremediğimiz "adalet" sistemimize göre!
*
Bilmem sizin de kulağınıza geldi mi; bir şayia dolaşıyor ortalıkta;
-Gidiyorlar; az kaldı!
Ben milletin yalancısıyım; Mahir Akkoyun''un gözaltına alınması olayının da zeminini oluşturan zıvanadan çıkma hâli de bundanmış diyorlar!!!
Önceki gün de yazdığım "zulmün artsın" sendromuna bağlı bir atak yani!
SAHTE SEÇMENE KAYITSIZ KALMAYIN
Hafta başıydı. Tekirdağ Süleymanpaşa''da bir arkadaş ziyaretindeyken, kapı çaldı. Gelen polis. İkametgâh beyanının doğru olup olmadığını kontrol amaçlı geldiğini söyledi. Arkadaşımın beyan ettiği adreste yaşadığını teyit edince de gitti.
Buraya kadar şahane.
Polis ziyaretine gelince daha önce sandık seçmen listesine bakmayı ihmal eden arkadaşım e-devlet''e girdi. Ne görsün? Evinde hiç tanımadığı, adını ilk defa duyduğu biri oturuyor görünüyor.
Bu arada polisin o ismin orada ikamet edip etmediğine dair hiçbir soru sormaması da ayrıca enteresan.
Benzer bir garabetle karşılaştığı halde seçmen listelerine itiraz süresi dolduğu için "uğraşmak" zor gelir de kayıtsız kalan olur diye özellikle yazmak istedim;
Adresinizde kayıtlı görünen sahte oturum sahipleri hakkında suç duyurusunda bulunmayı ihmal etmeyin; sadece seçime dönük değil ileride başka adli alanlarda da mağdur edebilir bu sahte veri sizi.
Düzelttirin.
Seçim boyutuna gelince;
Hem İlçe Seçim Kurulu''na, hem de takibi için Millet İttifakı bünyesindeki herhangi bir partinin, ilçenizdeki temsilciliğine mutlaka bildirin.
Sahte oy kullanacak seçmen ismi ve sandık numarası ellerinde olacağından engel olabilmek için izlenecek bütün yolları denerler.
Bu nevi durumlarda vatandaş olarak üzerinize düşeni yapmazsanız; sizin muhalefet için kullandığınız oy, sizinle aynı evde görünen sahte seçmenin iktidar için kullandığı oyla sıfırlanıp, hiçleşebilir…
Bunca insanın emeğine de, kendi umutlarınıza da yazık olmasın.