Bir musibet mi, bin nasihat mı?
Zaman zaman tüm dünyada korku ve infiale neden olan ciddi toplumsal felaket ve salgınlara şahit olmuştuk. Bugün güzel ülkemiz yeniden tüm ülkelerde büyüyerek yayılan bir "görünmez düşman" ve "az tanınan menfur salgın" ile tekrar karşı karşıya. İşin başında olmamıza rağmen elbette şartlar zor. Ve elbette bir petrol zengini olmayan ülkemizde hayat durma noktasına gelebilir.
İşte bu noktaya gelmemek için tüm sektörler beyaz bayraklarını "hazırlamakla hazırlamamak arasında" onur mücadelesi veriyorlar. Bu sektörlerin başında gelen Türk sağlık sektörüne başta Sayın Bakan Fahrettin Koca olmak üzere samimi takdir ve tebriklerimizi iletirken, kendileri gibi davranmayıp, aksine onlara "ayakbağı olarak işlerini zorlaştıran" her unsuru da kınayarak mahcup etmek dahi bu melun salgına karşı ciddi bir tavırdır.
Biz spor adamları da bu perspektiften bakıp kendimizi ve spor camiamızı kantara çekmekle ilgili bir mecburiyete tabiyiz. "Yahu böyle davranmakla ne kazanacağız?" diye homurdananlar olabilir. Yok arkadaş! İşte bizi bu havalar mahvetti! Gördüğünüz bu spor camiası işte bu "idare-i maslahat"çılıkla bugün bu gülünç durumlardadır. O nedenle "dostluklar baki" lâkin "mevzu vatan olunca" verdiğiniz hatalı ya da ihmalkar kararlarınızın bedelini Fatih Terim, Abdurrahim Albayrak, Yusuf Günay, Göksel Gümüşdağ, Rüştü Reçber, Fenerbahçeli basketbolcular nezdinde Türk sporunun ödemesine kim müsaade ederse etsin, biz etmeyeceğiz.
***
Hatta bırakınız üst ligleri, bir amatör ligden örneklerle bir amatör sahada oynanan günlük 4-5 maç ardından yaşanan riski deşifre edeceğiz. Bakınız amatör liglerde bir sahada cumartesi ve pazar en az 4+4=8 maç verilir. Seyircisiz oynasanız da; 20-25 metrekarelik bir soyunma odasına 20'şerlik futbolcu, hoca, malzemeci x 2 takım = 40 kişi x 4 maç = 160 kişi bir cumartesi günü müsabaka oynar. Pazar da bir 160 sporcu sayarsanız, eder size haftada 1 amatör sahada maç oynayan 320 futbolcu, antrenör, idareci. Şimdi iddia ediyorum ki; Cumhurbaşkanı ligleri durdurmasa TFF'nin öngördüğü seyircisiz ligin sürdürülmesine göz yumulsaydı 80 milyonluk ülkenin 40 milyonuna bu amatör futbolcular bu virüsü önce aile ve arkadaşları üzerinden yayardı.
Bu tehdit ve bu tehlikeyi gördünüz mü? Yok. Ne yaptınız? Cumhurbaşkanı'nın görmesini beklediniz. O halde ben de buradan sesleniyorum: Sayın Cumhurbaşkanımız beni duyuyor musunuz? Bu federasyonlar Sağlık Bakanlığı'nın da sizin de işinizi zorlaştırıyor. Çünkü onlar hiç amatör futbol maçında soyunma odasına inmemiş ve bu işin havasındalar. İzin verirseniz önerim bundan böyle Türk sporunun bekası ve bu hataların önlenmesi için çok acil bir "Türk Spor Yüksek Bilim Kurulunu!" kurmanızdır.
Ne yapacak bu Spor Yüksek Bilim Kurulu?
1- Bu spor kültüründen yoksun federasyonların hatalarını önleyecek.
2- Türk sporunun rotasını düzenleyip lüzumu halinde Cumhurbaşkanlığı makamına da danışmanlık yapacak. Kurulun ayrıntısını bilahare kamuoyuna arz edeceğim. Kalın sağlıcakla.