Bir Kartal uçtu
Sonsuzluğa doğru. Bir daha dönmemek üzere. Kızgınlıklarıyla, küskünlükleriyle en kötüsü birikimleriyle uçtu.
Beşiktaşlılık bir insana bu kadar yakışırdı.
Bir sürü uğraşı arasında bir dönem Genç Beşiktaşlılar Derneği'nin başkanlığını da yapmıştı.
Son dönem yönetime küskündü. Sık sık Fulya'da alt yapıdaki tesislerin yanındaki Engelli Kulübünün lokalinde randevu veriyordum. Orada buluşmaya zorluyordum Genç çocuklarını izlesin ve engelliler için yapılanları görsün diye. Hocalarla sohbet ederdi. En sonunda maça getirmeyi başardım.
Galatasaray maçına geldi.
Telefonda maça geliyorum dedi. Sonra da markajın işe yaradı diye takıldı. Gülüştük.
En çok, derdi, sizin jenerasyonun markajına bayılıyorum.
Bir yere kaçmayalım diye can havliyle markaj yapıyorsunuz.
Zaten bizim de bir yere gitmeye niyetimiz yok peşimizden koşmanız hoşunuza gidiyor.
Bir de başınıza buyruk olmasınız! Hem kaçacağız diye ödünüz kopuyor hem de hiçbir meselede bizi dinlemiyorsunuz derdi.
Ben de sizsiz olmaz ama size ipleri vermek de olmaz böyle, beraber yaşayalım derdim.
Sanki elimizde hâkimiyet ipi varmış gibi...
Bu sefer markaj yapamadık. Uçtu gitti Koca Kartal.
Bir Bozkurt gibi tek başına, hissettirmeden, Ukrayna topraklarında gitti.
Bizi tarifsiz acılarla bırakarak uçtu.
Yiğit Bozkurt, Koca Kartal yerinde rahat ol.
Biz kıymetini hep bildik. Bilmeyenler o kadar şanssız ki...