Bir gün paramız olursa nereye yatıralım?
Sokakta rastgele kişilere, paranı nereye yatırırsın diye soracak olursanız, on kişiden 9 kişi size ''param yok ki yatırayım'' diye cevap verecektir.
Son 5 yıldır, ortalama fert başına millî gelir on bin dolara takıldı. Bazı yıl on bin dolarında altına düştü. Bu tıkanmada kur artışı da etkili oldu ve fakat asıl sorun fert başına büyümenin yüzde 2'ler düzeyine inmiş olmasıdır. Gelir artışı olmayınca Türkiye orta gelir tuzağına takıldı.
Geçen sene bizim de üye olduğumuz OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Kuruluşu), biz ve bazı üye ülkelerde gelir dağılımının son otuz yılda daha çok bozulduğunu açıkladı.
Gelir dağılımı, bir ülkede belirli dönemler içinde yaratılan gelirin kişiler, hane halkları veya üretim faktörleri arasında bölünmesinin bir göstergesidir.
Açıklanan rapora göre OECD ülkeleri arasında gelir dağılım adaletsizliği sıralamasında Şili ilk sırayı alırken bu ülkeyi Meksika ve Türkiye izlemektedir. Türkiye'de en zengin yüzde 10'luk kesim, en yoksul yüzde 10'luk kesimden 15.2 kat daha fazla kazanmaktadır.
Gelir dağılımındaki bozukluk, fakir ülkelerde zengin ülkelerden daha da acil bir sorundur... Çünkü, örneğin fert başına ortalama geliri düzeyi 50 bin dolar olan ABD'de de gelir dağılımı bozuktur... Ancak bu ülkede isteyen düşük ücretle de olsa iş buluyor... Ve ayrıca en düşük gelirle de örneğin 2000 dolarla geçinmek mümkün oluyor... Oysa bizim gibi ülkelerde, örneğin asgari ücretle bir-iki kişiden fazla ailelerin, değil geçinmesi yaşaması bile mümkün değildir.
Özetle halkın yüzde 90'ının parası olmadığı için nereye yatırım yapacağını bilmesine de gerek yoktur...
Bu nedenledir ki "bir gün paramız olursa" diyorum...
Aslında, paranın gelir getirici bir alacağa, menkul ve gayrimenkul değere tahsisi edilmesine, plasman denilir. Ancak biz genel anlamda, sabit sermaye yatırımları dahil, mevduat, borsa, döviz tevdiat hesapları, devlet kağıtları gibi gelir getiren plasmanlara da yatırmaya da yatırım diyoruz...
Paramızı nereye yatıralım sorusu için, tasarruf araçlarının reel getirisine bakmak gerekir... Çünkü, cari veya nominal dediğimiz getiri, enflasyonun etkisini de taşımaktadır... Başka bir ifade ile cari getirinin bir kısmı enflasyondan dolayı şişmiştir... Gerçek satın alma gücünü yansıtmaz.
1) Son 4 yıldır stopajdan sonra kalan net mevduat faiz oranı enflasyonun altında kalıyor. Bu nedenle parasını mevduata yatıranlar zarar ediyor. Söz gelimi 4 yıl önce bankaya 100 lira yatıran birisinin parası geçtiğimiz nisan ayında satın alma gücü olarak 92.54 liraya geriledi.
2) BİST 100 endeksi de son dört yılda, reel olarak kayıp getirdi. 2013 Nisan ayında borsaya 100 lira yatıran birinin, geçtiğimiz nisan ayında elinde satın alma gücü olarak 97.70 lira kaldı.
3) Son dört yılda, reel olarak dolar yüzde 25.44 lira kazandırdı. Yani 100 lira 125.44 lira oldu. Euro ise yüzde 9.3 oranında kazandırdı. Ancak bunun temel nedeni 2013 yılına kadar dolar kurunun, sıcak para ve MB politikaları ile suni olarak düşük kalmasıdır. Bundan sonra dolar ve Euro'da aynı hızlı artış yaşanmaz.
4) Devlet iç borçlanma senetleri son dört yılda ya eksi faiz verdi veya düşük reel faiz verdi ve neticede parasını devlet iç borçlanma senetlerine yatıranların, reel anlamda kar ve zararı olmadı.
5) Altına gelince... Altında da iniş ve çıkışlar oldu. Çıkışların en büyük nedeni kağıt paraya olan güvensizliğin giderek tırmanmasıdır. Bu nedenle başta Çin olmak üzere, birçok ülke döviz rezervleri içinde altının payını artırmaya başladı. Bunun içinde bu ülkeler altın talep ediyor. Altında bir hareket olsa da, trajik değer kayıpları olmaz.
6) Gayrimenkul, düşük tasarrufların yatırım alanı değildir. Ancak küçük tasarruflar, kooperatifler veya ortaklıklar yoluyla, katılım organizasyonları kurarak, parasını gayrimenkulde değerlendirebilirler. Konut arzının artması, fiyatlarda bir gerileme yaratabilir. Ne var ki uzun dönemde dünyada arazi sınırlıdır ve nüfus da artmaktadır. Bu nedenle gayrimenkul uzun dönem için en iyi tasarruf ve yatırım aracıdır.