Bir gece ansızın gelebilir!..

Daha Meclis gündemine gelmedi. Kağıdın üstünde neler yazılı bilemiyoruz ama ortaya 4’üncü yargı paketinin içeriği diye bir şeyler atıldı. Yorumlar yapılıyor, kapsamı hakkında en üst düzeyde(!) fikirler ileri sürülüyor. Yazılı metni gören var mı?..
Yok!...
Tasarı Bakanlar Kurulu’nda geçip de TBMM’ye havale edilene kadar her şey afaki. Çünkü; AKP ve BDP arasında “İmralı sürecinde” hâlâ devam eden cilveleşmelere bakıldığında pazarlıkların sonuçlanmadığını ve hatta “git-gel”ler yaşandığını görüyoruz. Bir gün yumuşuyorlar ertesi gün bir bakıyorsunuz ki aniden karşılıklı sertleşmeler olmuş.
Ortaya atılan 4’üncü yargı paketi denen şeyden tek görebildiğimiz ise; bundan sonra her türlü terör örgütü propagandasının rahatlıkla yapılabileceği..
Terör örgütünün bütün bildiri ve açıklamalarını değil, sadece şiddet içeren bildiri ve açıklamaları yayınlamak suç olacakmış.
Herhalde, bunun için savcı ve hakimlerin ellerine verecekleri birer şiddet ölçer cihazı icat ettiler de haberimiz yok.
Paket Ergenekon ve Balyoz davalarını etkilemeyeceği gibi, KCK davasında örgüt yöneticilerini de etkilemeyecekmiş. Sadece, propaganda suçuyla yargılanan KCK’lılar yararlanabilecekmiş..
Yani;
Öcalan ile beraber PKK-asker takası yönünde kamuoyunda yayılan hava da kırılmaya çalışıyor.
Bu arada pazarlıklar hâlâ devam ediyor. Zamandan kazanmaya çalışıyorlar.
Medya üzerinden karartmaya devam..
Denildiği ve yazılıp çizildiği gibi de olabilir.. 4’üncü yargı paketi “masum” bir paket gibi Meclis’e gelir, komisyondan geçer ve genel kurula inebilir.
Amaa!..
Daha önceki yargı paketi ve bazı kritik tasarılarda olduğu gibi zaten uyuyan muhalefetin her zamanki gevşekliğinden faydalanıp, yeni bir gece yarısı operasyonu yapacaklarından eminim. Gece yarısı önergeleri AKP’nin en başarılı taktiklerinden biridir.Uyanık olunmalı diyeceğim ama kime?..
Burada; ana muhalefet partisi CHP’nin genel başkan yardımcısı ve sözcüsü Haluk Koç’un açıklamalarına geçmek istiyorum. Tam bu süreçte Haluk Koç, önceki gün çok önemli bir iddiasını, gündeme getirdiği sorularla tekrarladı. CHP’li Koç, geçtiğimiz yıl Eylül ayında kendisiyle yaptığım özel söyleşide, “İmralı Kandil yazışmaları belgeleri”nin ellerinde olduğunu açıklamıştı. Mektup veya mektuplardan bahsetmişti. “Açıklayın” ısrarımın karşısında, “sürece bakıp açıklayacağız” karşılığını vermişti.
Haluk Koç, önceki gün yaptığı basın toplantısında, daha da önemli bir açıklamada bulundu; “Öcalan, Başbakan’a bir mektup yazdı mı” sorusunu gündeme getirdi. Kendisi ile telefonda kısa bir söyleşimiz oldu:
-Bu ayrı bir mektup mu?
* Bu ayrı bir mektup.
-Nasıl bir mektup bu?
* Bende yok o mektup. Sadece Başbakan’a yazdığı ifade ediliyor. Zaten Kandil- İmralı bağlantıları öteden beri var. Nedir ne değildir bunu açıkla. Süreç bir AKP-BDP-PKK anayasasına gidiyor.
-Böyle bir mektubun olduğunu nereden öğrendiniz?
* Tabii bu konuda çeşitli iddialar var. Çıksın böyle bir şey yoktur desin. Madem öyle.
-Daha önceki söyleşimizi hatırlıyorum. İmralı-Kandil yazışmalarından bahsetmiştiniz. Sürece bakıp açıklayacağız demiştiniz. Eylül ayından bu yana önemli bir süreç yaşadık.
* Bunlar Oslo’yu tamamen süpürdüler. Bu yeni bir süreç ve bu yeni süreç oldukça muhafazakâr götürülüyor. Muhafazakârdan kastım kapalı götürülüyor. Apo, şu anda hiçbir uluslararası intelligence servisinin enfekte edemeyeceği, enfeksiyona maruz bırakamayacağı kadar izole durumdu. Burada BDP’nin de aktör olarak zaman zaman bir söz sahibi olma noktasında bir paylaşıma itilmesi süreci var ama bu arada bu milleti sadece AKP, AKP’nin kandırdıkları, BDP yani etik temelde siyaset çizgisine bürünmüş belirli bir kesim ve bir de bu siyaseti terörle şantaja alan yapının oluşturacağı bir anayasa masası. Bunun kabul edilemeyeceği çok açık. Şimdi Başbakan iki arada bir derede. Ankara’daki masa tekmelenecek, İmralı’daki masada başka pazarlıklar yapılacak. Bunu kabul etmek mümkün değil.
-Peki, mektubun içeriği ile ilgili tahmininiz ne? Veya size gelen duyumlar ne?
* O konuda net bir şey yok ama Başbakan’ın bu süreçte mutlu olduğu ortada. Başbakan kişisel yakın dönem beklentileri için mutlu olabilir ama biz Türkiye’nin bütünlüğünü ilgilendiren bir süreçten bahsediyoruz. Başbakan’ın kişisel mutluluğu ülkenin mutluluğu anlamına gelmez.
-O zaman başa döneyim. İmralı-Kandil yazışmaları ile ilgili belgeleri ne zaman açıklayacaksınız? Zamanı gelmedi mi?
* Onların hepsi bilinen şeyler. Zaten Oslo Protokolü’nü de biliyorsunuz. Benim istediğim ya da bizim istediğimiz şeffaflık ve milletin önünde tartışılsın. Ama bir başka olay söyledim bakın bunun kadar önemli. Türkiye ciddi bir operasyon alanı haline getirilmeye çalışılıyor.
-Diyorsunuz ki bu mektubun içeriğini biz biliyoruz..
* Hayır, o konuda bilgim olsa paldır küldür çıkarım. Öyle bir şey ulaşmadı ama söyleniyor. Çok net bir şekilde. Başbakan bunu yalanlamadığı sürece de böyle bir mektup teatisinin, ya da arkadaşlığının sürdüğü ortaya çıkıyor.

Yazarın Diğer Yazıları